Dünyada 300 milyon civarında diyabet hastası bulunmaktadır. Bu sayının yanlış beslenme alışkanlıklarına ve artan obezite oranına bağlı olarak hızla artması beklenmektedir. Önümüzdeki yıllarda toplumda önemli bir sağlık sorunu haline gelecek olan diyabet, üzerinde en çok araştırma yapılan konulardan biridir. Tip I diyabet tedavisinde insülinin alternatifsiz olması, tip II diyabet tedavisinde kullanılan oral antidiyabetik ilaçların karaciğer ve böbreklerde ciddi toksisite oluşturması sebebiyle yeni ilaçların keşfedilmesi için yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bitkiler, antidiyabetik etkili yeni ilaç keşfinde önemli bir kaynağı oluşturmaktadır.

Doğal kaynakların diyabet tedavisinde kullanılması ve bu kaynaklardan hareketle yeni ilaç moleküllerinin geliştirilmesi çalışmaları 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlamıştır. Galega officinalis bitkisi üzerinde yapılan ilk çalışmalarda bitkinin hipoglisemik etkili guanidin türevi bileşiklerce zengin olduğu bulunmuştur. Guanidin türevlerinin, klinik denemelerde ortaya çıkan toksisiteleri nedeniyle toksisitesi daha düşük olan alkali diguanidinler sentezlenmiştir ve 1920’li yıllarda tüm Avrupa’da Sintalin A ve B, oral antidiyabetik ilaçlar olarak kullanılmaya başlanmıştır. İnsülinin tedavi alanına girmesiyle diguanidinlerin kullanımı azalsa da bugün türevlerinden biri olan metformin tedavide halen kullanılmaktadır. Günümüzde 400’den fazla bitki ve 120’den fazla doğal kaynaklı ürünün yanı sıra birçok vitamin ve mineral diyabet hastaları tarafından tedaviye destek amacıyla kullanılmaktadır.

Literatürde diyabet tedavisinde kullanılan bitkiler ve diğer gıda destekleri ile ilgili yapılmış 30.000’den fazla araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmalar içerisinde in vitro, in vivo ve klinik çalışmalar yer almaktadır. Bu makalede tartışılan bitkisel ürünler ve gıda destekleri seçilirken, gerek eczanelerde gerekse eczane dışında diyabet hastalarına sunulan ürünlerin içeriğinde bulunan bitkiler, mineraller ve bazı doğal ürünler hakkında yapılan klinik çalışmalar ve bu çalışmalardan elde edilen güvenilir bulgular göz önünde bulundurulmuştur. Makalemizde bu ürünlerin literatürde belirtilen etki şekilleri ile ilgili bir sınıflandırma yapılmış ve ürünler bu sıra içerisinde incelenmiştir. Tablo 1 ’de bu sınıflandırmanın ayrıntıları gösterilmiştir.
Tablo 1:Diyabette Tedaviye Destek Amacıyla Kullanılan Doğal Ürünlerin Etki Şekillerine Göre



Hipoglisemik Etkili Bitkiler


Hipoglisemik etkili ilaçlar ve doğal ürünler pankreas beta hücrelerinden insülin üretimini arttırmak suretiyle hipoglisemi oluşturarak etki gösterirler. Bu mekanizma ile etki eden ilaçlar ve doğal ürünler sadece tip II diyabet hastalarında faydalı olurken, tüm tip I diyabetlilerde ve insülin üretme yeteneğini kaybetmiş tip II diyabet hastalarında etkisizdirler.

Bu grupta yer alan doğal ürünlerin bir kısmı, doğrudan insülin salıverilmesini arttırarak etki gösterirken bir kısmı da içeriğinde bulunan insülin benzeri etki gösteren bileşikler nedeniyle kan glikoz miktarını düşürürüler.

Banaba (Lagerstroemia speciosa)

Kullanılan kısmı: Yaprak
Etkili maddeleri: Korozolik asit ve elajik tanenler

Banaba bitkisi (Lythraceae); pembe mor çiçekli, 20 metreye kadar uzayan, Filipinler, Hindistan ve Güneydoğu Asya’da doğal olarak yetişen, çalımsı bir ağaçtır. Banaba, adipozitlerin glikoz tüketimini arttırarak insülin benzeri etki göstermektedir. Diyabetik hastalar ile yapılan klinik çalışmalarda, ekstrelerin insülin benzeri etki meydana getirdiği, insülin reseptörlerini aktive ettiği ve glikozun hücre içine taşınmasını uyardığı bulunmuştur.

Amerika’da 56 hasta ile yapılan bir klinik çalışmalarda, 2 hafta boyunca günde 48 mg %1 korozolik asit içeren standardize banaba ekstresini (Glucosol TM ) kullanan tip II diyabet hastalarının kan şekerlerinin %30 oranında düştüğü görülmüştür. Lipofilik olan bu ekstrenin yumuşak jelatin kapsüller şeklinde alınmasının kuru ekstrenin katı formda kullanılmasından daha etkili olduğu belirlenmiştir.

Önerilen doz 48 mg/gündür.

Kudret Narı, Bitter Melon (Momordica charantia):


Kullanılan kısmı: Visin, karantin momordisin, lektin yapısındaki polipeptitp, uçucu yağ ve müsilaj
Etkili maddeleri: Visin, karantin momordisin, lektin yapısındaki polipeptitp, uçucu yağ ve müsilaj

Kudret narı, Cucurbitaceae familyasından, Hindistan, Güneybatı Asya, Çin, Afrika, Karayipler ve Akdeniz ülkeleri gibi birçok ülkede meyvesi için yetiştirilen, tropik ve subtropik iklimlerde doğal yayılış gösteren bir bitkidir.

Bitki, Güneydoğu Asya’da diyabete karşı kullanılan doğal ürünler arasında ön sıralarda yer almaktadır. Kudret narı, taşıdığı “pinsülin”, “bitki insülini” ya da “polipeptitP” adı ile bilinen polipeptit yapılı bir bileşik nedeniyle insülin benzeri etki göstermektedir. Bu etki subkütan enjeksiyon ile belirlendiğinden, oral kullanımdaki etkinlik ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Bu maddenin farmakokinetiği sığır insülinine benzer, 3060 dakikada etki başlar ve yaklaşık 4 saatte maksimum etki görülür. Meyve suyunun, tip II diyabet hastalarına oral yolla (57 gram/gün) uygulandığı bir klinik çalışmada, glikoz toleransı %73 oranında iyileşmiştir.

Başka bir çalışmada ise günlük 15 gram sulu ekstre verilen hastaların tokluk kan şekerleri %54 oranında, glikozile hemoglobin ( HbA 1c ) seviyesi ise %11 oranında düşmüştür. Ayrıca bitkinin alkollü ekstresinden elde edilen karantin, deney hayvanlarında tolbutamitten daha kuvvetli hipoglisemik etki göstermiştir. Kudret narının meyve suyu, tozu, ekstresi hatta pişirilmiş meyvesi birçok farklı formülasyon halinde tip II diyabet hastalarında denenmiştir. Bu formülasyonları kullanan çoğu hastada kan glikozu kontrol altına alınmış ve HbA1c miktarı düşmüştür.

Günlük önerilen doz; günde 2 veya 3 defa 5 ml tentür (günde maksimum 50 ml). Meyvenin suyu çok acı olduğu için ekstrenin liyofilize edilmiş toz halinde kapsül olarak kullanımı daha kolaydır.

Kudret narı üzerinde birçok bilimsel çalışma yapılmıştır. Bitki bazı klinik çalışmalarda etkili, bazılarında ise etkisiz bulunmuştur. Bu tartışmalı sonuçların temel sebebi çalışmalarda kullanılan ekstrelerin standardize edilmemiş olmasıdır. Bitki üzerindeki klinik araştırmalar devam etmektedir.

Dikkat edilmesi gereken durumlar:

Bitkinin meyvelerinde bulunan bazı bileşiklerin kadın ve erkeklerde infertiliteyi arttırdığı bulunmuştur. Ayrıca etkili bileşikler anne sütüne geçebildiği için bitkinin emzirenler tarafından kullanılması sakıncalıdır.

Bitki, uterus kasılmalarını arttırdığından düşüğe sebep olabilir bu nedenle hamileler tarafından kesinlikle kullanılmamalıdır.

Çemen, Fenugreek (Trigonella foenumgraecum)


Kullanılan kısmı: Tohum
Etkili bileşikleri: Steroidal saponozitler (diosgenin, yamogenin), pridin tipi alkoloitler (gentianin, trigonellin), proteinler, serbest aminoasitler, flavon ve flavonoller, müsilaj polisakkaritler ve lipitler.

Çemen, Fabaceae familyasından tüm dünyada kültürü yapılan, yaprakları ve tohumları baharat olarak kullanılan otsu bir bitkidir. Yapılan klinik çalışmalarda, öğünleri ile 15 gram toz edilmiş çemen tohumu tüketen tip II diyabet hastalarının tokluk kan glikoz seviyelerinin kontrole göre daha düşük olduğu görülmüştür.

60 hasta ile yapılan bir çalışmada, hastalara günde iki defa 12,5 gram tohum tozu yemeklerle birlikte verilmiş, hastaların açlık, tokluk glikoz seviyeleri ve HbA 1c seviyelerinde düşüş görülmüştür.

Bu etkinin, çemen tohumunun kitle oluşturarak gastrointestinal kanaldan karbonhidrat emilimini yavaşlatmasından kaynaklanabileceği belirtilmiştir. Tip I diyabetli 10 hastada yapılan 10 günlük bir çalışmada, hastalara günde 2 defa 50 gram saponozitlerinden ve yağlarından arındırılmış çemen tohumu verilmiştir. Süre sonunda oral glukoz tolerans testi yapılmış ve açlık kan glikoz düzeylerinde anlamlı düşüşler görülmüştür.

Başka bir randomize klinik çalışmada, 10 tip II diyabet hastasına, 15 gün boyunca 2 defa 12.5 gram çemen tohumu diyetle birlikte verilmiştir. Süre sonunda glukoz tolerans testi yapıldığında anlamlı iyileşmeler görülmüştür. Plasebo kontrollü bir başka çalışmada 3 ay boyunca 30 tip II diyabetli koroner arter hastasına günde 2 sefer 2.5 gram çemen tohumu tozu uygulanmıştır. Süre sonunda hastaların LDL ve kan glikoz seviyelerinde anlamlı bir iyileşme görülmemiştir. Günde 3 kez 500-1000 mg trigonellin uygulanan hastalarda 5 günün sonunda glikoz seviyelerinde anlamlı bir azalma görülmemiştir, alkoloitlerin etkiden sorumlu maddeler olmadığı düşünülmektedir.

Doz: Asgari günlük 15 gram çemen tohum tozunun yemeklerle beraber veya yemeklerden hemen sonra alınması ile özellikle tokluk kan glikoz seviyelerinde anlamlı iyileşmeler görülmektedir. Eğer ekstre halinde kullanılacaksa günlük 625 mg tabletlerin günde 23 defa alınması gerekmektedir.

Dikkat edilmesi gereken durumlar :

Antiplatelet ve antikoagülan (aspirin, varfarin gibi) ilaçları kullanan hastaların çemen tohumu kullanmaları sakıncalıdır. Bitki içerdiği maddeler nedeniyle platelet agregasyonunu inhibe edebileceğinden bu ilaçlarla kombine kullanımı kanama riskini arttırabilir.

Bitki yüksek müsilaj içeriğinden dolayı diğer ilaçların absorbsiyonunu engelleyebilir. Diyare, gaz, uterus kontraksiyonuna ve allerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Hamileler ve laktasyon döneminde oksitosik etkisi nedeniyle kullanılmamalıdır.

Gurmar, Gymnema (Gymnema Sylvestre)


Kullanılan kısmı: Yapraklar
Etkili bileşikleri: Gimnemik asitler

Gymnema sylvestre, Hindistan’nın tropik ormanlarında yetişen, Hintçe’de şeker yok eden anlamına gelen “gurmar” adı ile bilinen, tırmanıcı bir bitkidir. Bitkinin yaprak ekstresinin farklı mekanizmalarla (pankreas hücrelerinden insülin salıverilmesini arttırma, glikoz absorbsiyonunu engelleme, harap olmuş pankreas Langerhans adacıklarının yenilenmesini sağlama, glikoz tüketimini sağlayan enzimlerin aktivitesini arttırma, glikoneojenik enzimlerin aktivitesini azaltma) kan glikoz düzeyini düşürdüğü belirlenmiştir.

Birçok klinik çalışmada gurmar ile insülinin kombinasyonlarının hipoglisemik etkileri araştırılmış ve ümit verici sonuçlar elde edilmiştir. Yapılan bir çalışma, günde 200 mg standardize gurmar ekstresi içeren bir preparatın (GS4), ihtiyaç duyulan insülin dozunu yarıya düşürdüğü ve hem tip I hem de tip II diyabetlilerde HbA 1c ’yi düşürdüğü görülmüştür. Gliburid, tolbutamit gibi konvansiyonel hipoglisemik ilaçlarla beraber 400 mg GS4 kullanıldığında bazı hastaların ilaç dozunu azalttığı bazılarının ise ilaç kullanımını tamamen bırakacak düzeyde iyileştiği görülmüştür.

Gurmar ekstresi GS4’ün, endojen insülin salıverilmesini arttırdığı düşünülmektedir. GS4 ve insülini birlikte kullanan bazı hastalardan alınan serum örneklerinde, pankreasın insülin üretmek için proinsülin molekülünden ayırdığı bir aminoasit zinciri olan Cpeptitin arttığı görülmüştür.

Yetişkin dozu:
Haftada 2575 ml (sıvı ekstreden), %10’luk yaprak dekoksiyonundan günde 3 kez 2’şer ml veya buna eşdeğer olan GS4 ekstresinden günde iki kez 200 mg, %25 gimnemik asit içerecek şekilde standardize edilmiş ekstreden günde 2 kez 250 mg alınması önerilmektedir. Yeterli bilgi bulunmadığı için çocuklarda kullanılması önerilmemektedir.

Dikkat edilmesi gereken durumlar:

Gurmar ekstresi GS4’ün diyabet tedavisinde ümit verici ve 20 aya kadar kullanımında güvenli olduğu söylenebilir.

Diğer antidiyabetik ilaçlar ve ginseng, çemen tohumu, zencefil gibi kan şekerini düşürücü bitkilerle birlikte alınması hipoglisemiye sebep olabileceğinden sık sık kan şekeri ölçülmelidir. Hamile ve emzirenlerde çalışma bulunmadığından kullanılmaması daha uygundur. Diyabetik olmayan hastalarda da kan şekerini düşüreceği göz ardı edilmemelidir. Bitki kolesterol düşürücü ilaçlar ve insülinin etkinliğini arttırabilir. Antidepresanlar, sarı kantaron ve salisilatlar bu bitkinin etkinliğini arttırırken, deniz üzümü ( Ephedra ) gibi bitkiler etkisini azaltabilir. Ciddi karaciğer ve böbrek rahatsızlığı bulunanlar doktor kontrolünde kullanmalıdır.

İnsüline Hassasiyeti Arttıranlar:


Diyabet, insülin salıverilmesinin azaldığı ve/veya insülinin etkisinin azaldığı (insüline direnç oluşumu gibi) bir hastalıktır. Birçok doğal ürün de periferal insülin reseptörlerinin hassasiyetini arttırarak etki gösterirler.

Tarçın, Cinnamon (Cinnamomum cassia, Cinnomomum zeylanicum)


Kullanılan kısmı: Kabuk
Etkili bileşikleri: Uçucu yağ (%12), kumarin, zamk, müsilaj, reçineler, şeker ve prosiyanidin tip A polimerler

Tarçın, Çin, Vietnam, Bangladeş, Hindistan gibi ülkelerde doğal olarak yetişen, Lauraceae familyasından bir ağaçtır. İki önemli türü, Seylan tarçını ( Cinnamomum zeylanicum ) ve Çin tarçınının ( Cinnamomum cassia ) aromatik kabuğu baharat olarak ve tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. İki türün kimyasal içerikleri de birbirinde farklıdır. Çin tarçını %8590 sinnamil aldehit taşırken, Seylan tarçınında bu oran %6570 tir. Bu oran tarçının kalitesine bağlı olarak değişebilir. Bitkide bulunan prosiyanidin tip A polimerleri, insülin reseptör otofosforilasyonunu geliştirir ve insüline hassasiyeti arttırarak etki gösterir

Ayrıca bitkinin taşıdığı uçucu yağ içerisindeki fenil propanoit ve fenolik yapıdaki (sinnamilaldehit ve metil öjenol) maddelerin de antidiyabetik etkilerinin bulunduğu bilinmektedir. Bunlar uçucu ve kolay oksitlenen maddeler olduğundan; kabukların dekoksiyon veya infüzyon şeklinde hazırlanarak kullanılması yerine doğrudan kullanılması daha uygundur. Zaten yapılan çalışmalarda da toz edilmiş kabukların ekstreden daha etkili olduğu gösterilmiştir.

Diğer taraftan klinik çalışmalar, Çin tarçınının Seylan tarçınından daha etkili olduğunu göstermiştir. Bitki; 2004 yılında yapılan bir ön klinik çalışmada açlık kan şekerini %1830 oranlarında düşürebildiği bulunduktan sonra büyük ilgi çekmeye başlamıştır. 40 yaş üzerindeki 60 gönüllü hasta ile yapılmış plasebo kontrollü bir çalışmada, gönüllülere ilk 40 gün yemeklerden hemen sonra 1,3 ve 6 gr tarçın tozu verilmiş, sonraki 20 gün plasebo tedavisi uygulanmıştır. Tarçın ile tedavi edilen grubun serum glikoz düzeyleri %1829 oranında düşmüştür.

79 hasta ile yapılan 4 aylık süren diğer bir klinik çalışmada günde 3 gr tarçın ekstresi uygulanan hastaların açlık kan glikoz seviyelerinde anlamlı azalmalar görülmüştür.

Bitkinin taşıdığı maddelerin insülin reseptörlerinin hassasiyetini arttırarak etki gösterdiği düşünülmektedir.

Ancak 2006’da yapılan diğer bir çalışma Çin tarçınının 25 postmenopozal kadında, günde 1500 mg dozda plaseboya karşı kan şekerini düşürmediği görülmüştür.

Önerilen doz:
Çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre hipoglisemik etkinin görülebilmesi için günlük en az 1 g toz tarçının kullanılması gerekmektedir. Kan glikoz seviyesine bağlı olarak günlük doz 6 grama çıkartılarak, ya doğrudan yiyeceklere serpiştirilerek veya kapsül (500 mg kabuk tozu taşıyan) halinde kullanılabilir. Ancak günlük doz 6 gramı geçmemelidir.

Dikkat edilmesi gereken durumlar:
Vazomotor merkezi uyardığı için yüksek miktarda taşikardi yapabilir, solunum hızını ve intestinal peristaltizmi arttırabilir. Bazı kişilerde uykusuzluk ve depresyon benzeri etiler gösterebilir.

Aynı zamanda yemekle beraber veya yemekten hemen sonra alınmalıdır. Kumarin içermesinden dolayı antikoagülan ve antiplatelet ilaçlarla etkileşebilir. Emziren ve hamilelerde çalışma yapılmadığından kullanılmaması daha uygundur.

Krom (Chromium )


Krom çok uzun yıllardır diyabet hastaları tarafından kullanılmaktadır. Krom eksikliği, bozulmuş glikoz toleransı, hiperglisemi, glikozüri, insülin reseptörlerinin sayısındaki azalma, insüline duyarsızlaşma ve nöropati gibi diyabetin bazı özellikleri ile yakından ilişkilidir.

Kromdan “glikoz tolerans faktörü (GTF)” olarak bahsedilse de bu tam olarak doğru değildir. Aslında GTF vücutta bulunan kompleks bir moleküldür. Yapısında glisin, sistein, glutamik asit ve iki molekül nikotinik aside bağlı krom bulunur. Yani kromum kendisi ile GTF aynı değildir ancak krom bu kompleksin aktif bir bileşenidir. Yine de piyasadaki krom gıda desteklerine Krom GTF veya benzer isimler verildiğini görmek mümkündür.

Krom eksikliği bulunan diyabet hastalarının krom desteği kullandıklarında glikoz kontrollerinin iyileştiğini görülmüştür. Ancak asıl soru krom eksikliği bulunmayan diyabetik hastalar krom kullandığında bunun yararlı olup olmayacağıdır. Bu noktada cevap çok da net değildir. Bazı klinik çalışmalar krom pikolinat (% 88 pikolinik asit, %12 krom) kullananlarda kan glikoz, insülin ve HbA 1c seviyelerinin düştüğünü göstermiştir.

Amerikan Diyabet Derneği, kromu sadece krom eksikliği belgelenmiş hastalara önermektedir. Ancak krom eksikliğinin belirlenmesinin zorluğu ve bunun çoğu hasta için uygulanabilir olmaması büyük bir sorundur.

Diyabet hastalarının destek amaçlı krom kullanması, hastanın kullandığı diğer diyabet ilaçlarının dozlarının azaltılmasını sağlayabilir.

Önerilen doz:
Günde iki defa 100500 mikrogram.

Dikkat edilecek husular:
Aşırı kromun böbrek hasarı yapabileceği ve mevcut böbrek hastalıklarını ilerletebileceği konusunda bazı görüşler mevcuttur.
Bu nedenle böbrek hastalıkları bulunan diyabet hastalarının krom desteklerini kullanmaktan kaçınmaları gerekir.

Vanadyum (Vanadium)


Vanadyum diyabette kullanılan diğer bir eser elementtir. İnsülin reseptörlerini aktive ederek insülinin etkisini arttırır. Vanadyumun hepatik glikojen sentezini uyardığı ve glikoneogenezi, lipolizi ve intestinal glikoz absorbsiyonunu engellediği yönünde bulgular mevcuttur. Ayrıca iskelet kaslarında glikoz alımı, kullanımı ve glikojene dönüştürülmesini de arttırdığı görülmüştür.

Klinik çalışmalarda, vanadyumu vanadyum sülfat formunda kullanan tip II diyabet hastalarının insüline hassasiyetinin arttığı ve kan glikoz seviyelerinin düştüğü görülmüştür.

Ancak bu çalışmalar toplamda 40’dan az insan üzerinde yürütüldüğünden küçük çaplı çalışmalardır. Ayrıca yaklaşık 31 mg elementel vanadyum gibi yüksek dozların gerekli olduğu ancak bunun da uzun süreli kullanımda güvenli olmayacağı görüşü mevcuttur. Günlük 1.8 mg dozun üzerinde vanadyumun uzun süre kullanımında böbrek hasarı riskinin arttığı görülmüştür.

Vanadyum kemikte depo edilmekte fakat kemik yapısı ve gücü üzerine etkisinin olup olmadığı bilinmemektedir. Pek çok çalışmada, vanadyumun bir fosfat analoğu olduğu ve vanadyumun fosfatazların inhibisyonuyla defosforilasyonunu önleyerek insülin reseptörünün distalinde serin/tirozin kinazı aktive ettiği belirtilmiştir. Çalışmalardan elde edilen veriler vanadyumun yakın dönemde diyabette kullanılabileceği yönünde ümit vericidir.

Ginseng türleri (Kore ve Amerikan) (Panax ginseng, Panax quinquefolius):


Kullanılan kısmı: Kökler
Etkili bileşikleri: Triterpenik saponozit glikozitleri (ginsenozitler, panaksanozitler)

Araliaceae familyasından, çok yıllık, etli kökleri bulunan bitkilerdir. Ginseng geleneksel tedavide tonik olarak bilinir, enerji ve kuvvet arttırıcı amaçla kullanılır. Hem Kore ginsenginin ( Panax ginseng) hem de Amerikan ginsenginin ( Panax quinquefolius ) diyabette kullanımına ilgi her geçen gün artmaktadır. Yapılan bir klinik çalışmada günlük 200 mg Panax ginseng standart ekstresinin kan glikoz ve HbA 1c seviyelerini düşürdüğü bulunuştur.

Amerikan ginsengi üzerinde daha fazla klinik çalışma yürütülmüştür. 8 hafta boyunca, öğünden 40 dakika önce alınan 3 gram Amerikan ginsenginin (kökler doğrudan toz edilip kullanılmış) tokluk kan şekerini ve HbA 1c ’yi düşürdüğü ortaya konmuştur. Toz edilmiş kökler ile 3 farklı doz kullanılarak (3,6,9 g/gün) yapılan çift körlü ve plasebo kontrollü klinik çalışmalarda kan glikoz konsantrasyonlarının akut olarak %20 oranında iyileştiği belirlenmiştir.

Hem Panax ginseng hem de Amerikan ginsengi, insüline direnci azaltan ve insüline hassasiyeti arttırdığı düşünülen ginsenozitler içermektedir.
Hipoglisemik etkinin bu maddelerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çünkü düşük miktarda ginsenozit içeren bazı preparatların kan glikozunu düşürmediği görülmüştür.
Özellikle Amerikan ginsengi klinik çalışmalarda ve meta analizlerinde en güvenilir sonuçların elde edildiği bitkilerden birisidir.

Önerilen doz:
Günde 16 gram kök tozu veya 200600 mg standardize kök ekstresi

Dikkat edilmesi gereken durumlar:
Yüksek dozda sinirlilik ve ajitasyon oluşturabilir. Düşük dozlarda bu durum ortadan kalkmaktadır. Postmenapozal kadınlarda çok nadir de olsa vajinal kanamalara sebep olabileceği göz ardı edilmemelidir. Varfarin gibi ilaçların etkinliğini azaltabilir. Mono amin oksidaz inhibitörleri ile etkileşebilir. Yüksek dozlarda uykusuzluk yapabilir. Ginseng köklerinin hipertansiyona neden olduğu şeklinde yaygın olan ifadeler bilimsel dayanaktan uzaktır.

Sadece Sibirya ginsengi olarak bilinen ve farklı bir tür olan Eleutherococcus senticosus kökleri içerdiği lignan bileşiklerinden dolayı hipertansiyona sebep olabilmektedir.

Karbonhidrat Absorbsiyonunu Engelleyenler:


Gastrointestinal kanaldan karbonhidrat absorbsiyonunun yavaşlaması kan glikoz seviyesinde düşüşe neden olmaktadır. Birçok doğal ürün de bu yolla fakat farklı bir mekanizma ile etki gösterirler. Bunların çoğu lif (fiber) içermektedirler. Genel olarak suda çözünebilen ve çözünmeyen olarak iki tip lif vardır. Çözünebilir lifler yapışkan ve jel benzeri, çözünmeyen lifler ise selüloz gibi sert ve pütürlüdür. Çözünebilen lifli ürünler intestinal içeriğin viskozitesini arttırır, gastrik boşalma zamanını azaltır ve difüzyona karşı bir bariyer oluşturur. Bu tip lifli ürünler öğünle birlikte tüketildiğinde glikoz emilimini yavaşlatarak tokluk kan şekerinin düşmesini sağlarlar.

Plantago ovata (Psyllium)


Plantaginaceae familyasından Plantago ovata bitkisinin tohum kabuklarında bol miktarda çözünebilen lif bulunmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda psyllium tohumu tüketiminin tokluk kan glikoz konsantrasyonunu %1420 oranlarında düşürdüğü görülmüştür. En iyi sonuçlar, tohum tozu yemekle beraber alındığında görülmüştür. Bitkinin diyabetik hastalarda total kolesterol ve düşük dansiteli lipoproteinleri de düşürdüğü bulunmuştur.

Daha uzun süreli klik çalışma sonuçlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bitki üzerinde çalışmalar devam etmektedir.

Amorphophallus konjac (Konyak Bitkisi)


Bitkinin toprak altı gövdesi, yüksek oranda suda çözünmeyen bir polisakkarit olan glukomannan içerir. Glukomannan glukoz absorbsiyonunu geciktirir.

90 gün boyunca günde 3.67.2 gram dozda alındığında, açlık kan glikoz seviyesini ortalama %29 oranında düşürmekte ve kan şekerini kontrol amacıyla kullanılan insülin veya oral hipoglisemik dozunun azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca glukomannan diyabetli hastalarda serum kolesterolünü düşürmekte, glikoz toleransını ve lipit profilini düzenlemekte de etkilidir.

Dikkat edilmesi gereken durumlar:
Psyllium, glukomannan, guar zamkı, yulaf ezmesi ve diğer lifler oral yolla alınan ilaçların da absorbsiyonunu azaltabilir. Hastalar, oral yolla kullandıkları ilaçları lif alımından 14 saat sonra kullanmalıdır. Lif içeren ürünler bol su ile tüketilmelidirler. Aksi takdirde barsaklarda bazı tıkanmalara sebep olabilirler.

Diğer doğal ürünler:


Aşağıda tedaviye destek amaçlı kullanılan alfalipoik asit ve selenyum hakkında kısa bilgiler verilmiştir.

AlfaLipoik Asit (Alpha Lipoic Acid)


Alfa lipoik asit endojen bir koenzimdir. Antioksidan etkilidir ve E vitamini, C vitamini, glutatyon gibi vücuttaki diğer antioksidanları yenilediği düşünülmektedir.

Oral yolla kısa süreli alfa lipoik asit kullanan tip II diyabet hastalarında insüline duyarlılığın ve glikoz kullanımının düzenlendiği görülmüştür ancak HbA 1c seviyelerinde düşüş gözlenmemiştir.

Diğer taraftan plasebo kontrollü, randomize, çiftkörlü, çok merkezli klinik denemeler, 4 ay süresince oral yoldan günde 800 mg alfalipoik asit alınmasının, Tip II diyabetik hastalarda kardiyak otonomik nöropatiyi anlamlı olarak düzeltiğini göstermiştir.

Alfa lipoik asit, diyabet nedenli periferal nöropati semptomlarını gidermekte, ayak ve bacaklardaki yangı, sızlama, karıncalanma gibi hisleri azaltmaktadır. Ancak iyileşmenin fark edilebilmesi 35 hafta sürebilmektedir.

Alfalipoik asitin obezitede kullanımı ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Hipotalamik AMP ile aktive edilen protein kinazlar üzerindeki baskılayıcı özelliği, antiobezite etkisinin mekanizması olarak öne sürülmüştür.

Yapılan klinik çalışmalarda hastalara günde 600-1200 mg dozda alfa lipoik asit verilmektedir, daha düşük dozlarda etki görülmemektedir.

Selenyum (Selenium)


Selenyumun diyabetten korunma ve diyabet tedavisindeki yeri uzun yıllardır ilgi çeken bir konudur. Oksidatif stresin insülin direnci ve diyabete katkısı bulunduğu düşünülmektedir. Bu nedenle antioksidan etkisinden ötürü selenyumun diyabet hastaları için yararlı olabileceği düşünülmüştür. Ancak yapılan popülasyon araştırmalarına göre, yüksek serum selenyum konsantrasyonu tip II diyabet oluşumu riskini arttırmaktadır.

Yapılan son klinik çalışmalardan birinde yaklaşık 7 yıl boyunca günde 200 mikrogram selenyum desteği kullanan yaşlı hastalarda tip II diyabet oluşumu riskinin arttığı kanıtlanmıştır.

Sonuç

Diyabette tedaviye destek amaçlı birçok doğal ürün denenmiştir ve bunlardan çoğunun tipII diyabet tedavisinde gerçekten yarar gösterecek farmakolojik etkilere sahip oldukları ortaya konmuştur.

Bu ürünlerin uzun süreli kullanımda güvenilirliği ve etkinliği hakkında çalışmalar devam etmektedir. Bazı klinik çalışma sonuçlarının çelişkili çıkması, araştırmada kullanılan ekstrelerin farklı ve standardize olmamasından kaynaklanmaktadır. Klinik çalışma sonuçlarına göre özellikle tarçın ve ginseng ekstrelerinin yanı sıra krom ve alfa lipoik asitin diyabet tedavisinde destek amaçlı kullanılabileceği görülmektedir. Ülkemizde henüz preparatı bulunmayan Lagerstroemia speciosa bitkisinin standardize ekstreleri ise gelecekte diyabet tedavisinde önem kazanacaktır. Gymnema slyvestre , Momordica charantia , ve Trigonella foenumgraecum üzerinde detaylı klinik çalışmalar devem etmekte ve umut verici sonuç elde edilmektedir. Lifli ürünlerin sağlık üzerinde olumlu etkileri kanıtlanmıştır. Diyabet tedavisinde de intestinal glikoz absorsiyonunu yavaşlatığı için faydalı olacağı ortay konulmuştur. Lifli ürünlerin (psyllium, yulaf ezmesi, soya vb.) günlük diyetle 2050 gram kullanılmasının kan glikoz seviyesini düşürmenin yanında da birçok yararı bulunmaktadır.

Makalemizin başında da belirtildiği gibi, birçok bitki ve doğal ürün üzerindeki araştırmalar devam etmektedir. Burada gerek ülkemizde gerekse dünya genelinde ön plana çıkmış ve birçok eczanenin raflarında yerini almış olan ürünlerin içeriklerinde yer alan bitkiler tartışılmıştır. Bahsedilen bitkilerin yanında Morus nigra yaprakları (dut, mullbery leaves), Aloe vera jel , Coccinia indica yaprakları, Ficus carica (incir) yaprakları, Allium cepa (soğan), Allium sativum (sarımsak), Vaccinium myrtillus (yaban mersini, bilberry) gibi bitkiler üzerinde klinik çalışmalar devam etmektedir.

Hipoglisemik etkili doğal ürünlerin konvansiyonel ilaçlarla birlikte kullanımı kan glikoz seviyesinin çok fazla düşmesine sebep olabilir. Diğer taraftan bu ürünlerin diğer ilaç ve besinlerle de etkileşebileceği unutulmamalıdır. Tedaviye destek amaçlı kullanılacak olan bu ürünler, özellikle tipII diyabet hastalarının kullandıkları ilaç dozlarını düşürmelerini gerektirebilir. Bu nedenle hipoglisemik etkili doğal ürünleri hipoglisemik ilaçlarla beraber kullanan veya kullanacak olan hastaların bu durumu hekim ve eczacıları ile paylaşmaları son derece önemlidir.

Kaynak:

Doç. Dr. Mustafa ASLAN
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmakognozi Anabilim Dalı

Uzm. Ecz. Nilüfer ORHAN
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmakognozi Anabilim Dalı

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Top