Zamana meydan okuyan güzel gözler

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglzIf2fsg35ir45XmxgDF-0Uz1puh4rq3_yJnSQMm7Ch7OYXlhIVI1HzjKIXC5F3MZsjaW4x4Yw6G8LqSKbRdErnG-XJ65hu2uYVMgwZ_TOtAfzKioZeQkFLXwev0lb07xC7FQewj6-Fo/s1600/g%25C3%25B6z.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="189" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglzIf2fsg35ir45XmxgDF-0Uz1puh4rq3_yJnSQMm7Ch7OYXlhIVI1HzjKIXC5F3MZsjaW4x4Yw6G8LqSKbRdErnG-XJ65hu2uYVMgwZ_TOtAfzKioZeQkFLXwev0lb07xC7FQewj6-Fo/s320/g%25C3%25B6z.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Bakışlarınızın canlılığı gözlerinizden belli olur. Fakat zamanla oluşan göz kapaklarındaki düşüklük ve gözaltlarınızdaki torbalanmalar en güzel bakışlara bile gölge düşürebilir. Oysa ufak estetik uygulamalarla zamana meydan okuyan güzel gözlere sahip olabilirsiniz…</SPAN></B><BR><BR>Bakışlarınız güzelliğinizin en önemli ışıltısıdır. İnsanlarla göz göze geldiğinizde güzel gözler ve canlı bir bakış, sıcak bir iletişim için en önemli unsurlardan biridir. Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, bu sorunların lokal anestezi ile acısız ve çok kısa sürede nasıl düzeltilebileceğini ve güzel bakışlar yaratan estetik uygulamaların ana hatlarını anlattı.<BR><BR><B>Göz kapaklarında oluşan deformasyon…</B><BR><BR>Göz kapağı yaşlanmaya bağlı olarak ya da kalıtsal nedenlerle çok genç yaşlarda da torbalanabilir bazen de göz kapağı derisinde torbalanma olmadan sadece sarkma ya da gevşeme görülebilir.<BR><BR>Göz kapaklarında oluşan deformasyon ve sarkık görüntü ise kişiyi yorgun ve yaşlı gösterir. Bu durumun estetik görünüm bozukluğuna neden olması yanında, sarkık haldeki üst göz kapaklarının gözün önünü kapatması ile kişinin görmesini de engelleyebilir.<BR><BR><B>Göz kapağı ameliyatı nasıl yapılır?</B><BR><BR>Göz kapağı estetiği ameliyatı ya da blefaroplasti, göz kapaklarına uygulanan estetik cerrahi girişimdir. Bu girişimde, alt ve üst göz kapaklarından fazla sarkma ve torbalanmaya neden olan deri fazlalıkları çıkarılır. Ancak çıkarılan doku miktarlarının çok iyi planlanması gerekir.<BR><BR>Estetik cerrahi uzmanı Prof.Dr Erol Kışlaoğlu, operasyon sırasında yapılanları şöyle açıkladı; Estetik göz kapağı ameliyatı ile fazla deri alınır ve ayrıca fıtıklaşmış yağ dokusu önündeki zar kuvvetlendirilir. Bu şekilde hem güzel bir görünüm elde edilir hem de kişinin rahat görmesi sağlanmış olur. Göz kapağı estetiği lokal anestezi ile yapılır ancak hastanın talebine göre veya başka işlemlerde yapılacaksa genel anestezi altında da yapılabilir. Hastanın mevcut şikayetlerine göre sadece üst, veya alt kapaklar ya da hem alt ve üst kapaklar aynı anda ameliyat edilebilir. Ameliyat ortalama 1-1.5 saat sürer.<BR><BR><B>İz kalır mı?</B><BR><BR>Üst göz kapağı için kesi göz kapağının katlanma yerinden yapılır. Üst göz kapağında gizli bir dikiş ve alt göz kapağında kirpik dibinde kendiliğinden kaybolan dikişler vardır. Bu nedenle iz görünmez. Ayrıca göz kapakları insan derisinde en az iz bırakan bölgelerdendir.<BR><BR><B>Ameliyat sonrası</B><BR><BR>Ameliyat sonrası ödeme mani olmak için göz 1 saat kapalı tutulur. Hasta hemen evine dönebilir. Herhangi bir sargı ya da pansuman söz konusu değildir. Hasta iki gün sonra banyo yapabilmekte doğal ihtiyaçlarını rahatlıkla giderebilmektedir. 4 gün sonra üst göz kapağında ki dikiş alınır. Bu süre zarfında hasta güneş gözlüğü takarak günlük hayatına devam edebilir.<BR><BR>Bu operasyon tek başına uygulanırken kaş kaldırma ve yüz germe operasyonları ile kombine edilebilir.<BR><BR><B>Normal hayata dönüş</B><BR><BR>Ameliyat iyi sonuç verir. Nadiren revizyon (yeniden cerrahi girişim) gerekli olabilir. Kişi 3 gün sonra işine dönebilir. Gözkapaklarının yeni şekli, yerçekimi nedeniyle etkileneceğinden kişinin bünyesine göre bazen 5 – 10 yıl bazen de ömür boyu dayanır.<BR> <DIV> </DIV>

Zamana meydan okuyan güzel gözler

Bakışlarınızın canlılığı gözlerinizden belli olur. Fakat zamanla oluşan göz kapaklarındaki düşüklük ve gözaltlarınızdaki torbalanmalar en ...

Devamı »

Kahve kadınları kanserden koruyor

<DIV><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-w5NIrOsZWTuB11cHepQ4fE7yGO7FPKNOFFZmcAtNGcEJQeQDVAH9BeCgLLQo1qdSKeJdgsn_S2bBSNgjhTG3YONwg4DLEzTooU2coK5fAbe7vLEgPQ5ZUS1VoKACqtQBO2qMctUo_wE/s1600/kahve-kadin.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-w5NIrOsZWTuB11cHepQ4fE7yGO7FPKNOFFZmcAtNGcEJQeQDVAH9BeCgLLQo1qdSKeJdgsn_S2bBSNgjhTG3YONwg4DLEzTooU2coK5fAbe7vLEgPQ5ZUS1VoKACqtQBO2qMctUo_wE/s320/kahve-kadin.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Japon bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, günde üç ya da daha fazla kahve içmenin kadınlarda kalın bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltabileceğini ortaya çıkardı.</SPAN></B><BR><BR>Tokyo Ulusal Kanser Merkezi’nde, 40 ila 69 yaşlarındaki 96 bini aşkın kadın ve erkekle ilgili 1990 yılından itibaren yaklaşık 12 yıllık sürece ait verilerin incelenmesiyle yapılan çalışmada, yeşil çay tüketmekle kalın bağırsak kanserini önleme arasında bir bağlantı bulunamadı.<BR><BR>Araştırmada, diyet ve egzersiz gibi diğer faktörler de göz önünde tutularak, günde üç ya da daha fazla kahve içen kadınların, hiç kahve içmeyenlere göre kalın bağırsak kanserine yakalanma riskinin yarı yarıya azaldığı kaydedildi. Çalışmada, kahve içmenin erkeklerde önemli bir yararı tespit edilmedi.<BR><BR>Araştırma ekinden Manami Inoue, Japonya’da erkeklerin hemen hemen hepsinin alkol kullandığını ve çok sayıda erkeğin de sigara içtiğini belirterek, belki de bu yüzden erkeklerin de kahve tüketiminde sağlamış olabileceği bazı yararları tespit edememiş olabileceklerini söyledi.<BR><BR>Kahvenin kalın bağırsak kanserini önleyebilme mekanizmasının bilinmediğini kaydeden Inoue, içeriğindeki kafeinin bağırsağın çalışmasını teşvik ediyor olabileceğini ya da kahvenin antioksidan özelliklerinin etkili olabileceğini belirtti.<BR><BR>Inoue, ayrıca bazı kişilere kahvenin ağır gelebileceğini ve bu kişilerin kahve içmek için kendilerini zorlamamaları gerektiğine işaret etti ve sevenlerin bırakmaları için de bir neden olmadığını söyledi.<BR><BR>Araştırmanın bulguları, Uluslararası Kanser Dergisinde (International Journal of Cancer) yayımlandı.</DIV> <DIV> </DIV>

Kahve kadınları kanserden koruyor

Japon bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, günde üç ya da daha fazla kahve içmenin kadınlarda kalın bağırsak kanseri riskini yarı yarı...

Devamı »

Göbek nasıl eritilir?

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8d3SrXNSFVCJFuznPXjpsV7XTFlf673bZr4DbLkVmeiDxkUQGfXdXwkYaNMN58o-FYzQ3d0U4BnLDLoj3-m4883NXNwcx91QkXqS_RLYFI5w9YNIEpxO4sPczr8c1trdmnRIegBreQK8/s1600/gobek-nasil-eritilir-600x400.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8d3SrXNSFVCJFuznPXjpsV7XTFlf673bZr4DbLkVmeiDxkUQGfXdXwkYaNMN58o-FYzQ3d0U4BnLDLoj3-m4883NXNwcx91QkXqS_RLYFI5w9YNIEpxO4sPczr8c1trdmnRIegBreQK8/s320/gobek-nasil-eritilir-600x400.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Peki, bu iş için nasıl bir yol uygulamalıyız ki kışın yaptığımız göbeği yazın geçmesine fırsat vermeden eritelim? İşte uzmanlardan fazla kiloları atıp göbek eritmek için önemli öneriler…</SPAN></B><BR><BR>Yaz tatili dönemine girdiğimiz şu günlerde birçoğumuzu fazla kilolardan kurtulmak ve kışın depoladığımız yağları eritmek için diyet yapma telaşı sarmıştır.<BR><BR>Beslenme, Diyet ve Akupunktur Uzmanı Dr. Murat Topoğlu yaza girerken zayıflama önerilerini verdi. Dr. Topoğlu şöyle konuştu:<BR><BR>"Yaz aylarına girerken önereceğim bir şey var o da bol miktarda su içmek. Günde 3 litrenin altında su içmemeniz lazım. Tansiyon düşüklüğü yaşayanların da günde 2 şişe maden suyu içmeli. Haftanın 3- 4 günü de ekstradan birer saat yürüyüş yapılmalı. Bunun haricinde vücut kilo veriyor. Zaman zaman kilo vermemiz durabilir. Kadınlarda adet döneminde durması normaldir. Adet bittikten 2 gün sonra tartılmalıdır. Kilomuz bazen iki hafta da durgunluk gösterebilir. Devam etmek lazım diyete. "Bütün hafta diyet yaptım, kilo aldım" demeden diyete devam etmek gerek.<BR><BR>Bu işin önemli taraflarından biri de verdiğimiz kiloyu korumak. Onun için de mutlaka koruyucu beslenme şeklini devam ettirmemiz gerekir. Öğlen bir tabak yemek, akşam bir tabak yemek yiyorsunuz. Günde üç dilim ekmek tüketiyorsunuz. Haftada iki kez sütlü tatlı yiyorsunuz. Bu biçimde verdiğiniz kiloyu geri almazsınız.<BR><BR>Haftada iki top dondurma da yiyebilirsiniz. Haftada iki kadeh alkol tüketiyorsanız sorun yok ama daha fazlaysa, o alkol kadar zeytinyağı tüketiyor gibi olursunuz.<BR><BR>Zeytinyağının 100 gramında 900 kalori var. 4 kadeh alkolde 1800 kalori var. 1800 kalori bütün gün ihtiyacınız olan kaloridir. Bir şey yemeseniz de kilo almaya devam edersiniz.<BR><BR>Haftada bir iki kadehle kalıyorsanız sorun değil ama artıyorsa sorun. Kolalı içecekler iştah artırıyor, kilo aldırıyor. Şekerli gazlı bir su. Doğal sıkma meyve sularını tavsiye ediyoruz."<BR><BR><B>Göbek nasıl erir?</B><BR><BR>Dr. Topoğlu şöyle devam etti: "Göbek eritmeyle ilgili, mekik hareketlerini tavsiye etmiyoruz. Bol yürüyüş yaparlarsa göbek kendiliğinden erir. Çalışanlar da otobüsten ya da servisten bir durak önce inmeliler. Alışveriş merkezine yürümeniz bile yeterli. Bir spor salonuna gitmenize gerek yok.<BR><BR>"İnsanlara sürekli bir şeyler öneriyoruz insanlara. Kadınlar geliyorlar "Enginar yaptım, suyuna ekmek banmıyorum, üstünden yiyorum doktorcuğum" diyorlar. Ama bilmiyorlar ki enginar konulan bir bardak zeytinyağını emiyor. Emdiği zeytinyağını yediğiniz zaman siz zaten yağı yiyorsunuz.<BR><BR>Zeytinyağlı yemekler zararlı değil ama koyduğunuz yağ miktarı çok önemli. Bir ara da fındık, fıstık modası vardı. Herkes avuç avuç cinsel obje olarak gördüğü fındıkları yiyorlardı. Bilmiyorlar ki onlar göbeklerimize, yağ olarak geldi. 26 senedir 40 bin insanın zayıflama çilelerini beraber yaşadığı biriyim. 10 yaşında 56 kilo olan bir çocuğun 15 kilo verdikten sonra yaşadığı sevinci anlatamam.<BR><BR>Okulunda arkadan gelen arkadaşı, "Şişko baksana" dediğinde o çocuğun üzülmesini düşünebiliyor musunuz? O çocuk her gün yaralanıyor. Dolayısıyla şişmanlığı hastalık olarak kabul etmelisiniz. Biz insanlara diyet veriyoruz ama uygulamıyorlar. Dengeli beslenemiyoruz. Pişirme teknikleri kilo alımında önemli rol oynuyor. Tavuk mesela, derisini çıkardığınızda kilo yapmaz. Ama halkımız derisi lezzetli diye yemeye devam ediyor."<BR><BR>Dr. Topoğlu diyet yemeği hazırlanışının bilinmediğine dikkat çekerek Dr. Ümit Aktaş ile birlikte yeni bir sistem kurduklarını da açıkladı. Diyet yemeği isimli internet sitesinden dileyenlerin diyet yemeklerini sipariş edebileceklerini ve bu sayede kilolarını koruyabileceklerini ifade eden Dr. Topoğlu, "Besinler, havası alınmış özel vakumlu kapların içinde düşük ısıda ve minimum yağ kullanarak uzun sürede pişiriliyor. Pişirme esnasında besinlerde minimum su kaybı meydana geliyor ve böylece besin değerini kaybetmeyen son derece sağlıklı yemekler hazırlanıyor. Hazırlanan yemekler hava almayan, akıntı yapmayan vakumlu kaplarda paketleniyor, pastörize ediliyor, böylece her türlü zararlı mikroorganizma yemeklerden uzaklaştırılıyor ve yemekler uzun süre dayanıklı hale geliyor. Bu sayede, müşterilere taze taze ulaştırılıyor" dedi.<BR><BR><B>Obezite günümüzün en büyük tehlikelerinden biri</B><BR><BR>Beslenme, Diyet ve Akupunktur Uzmanı Dr. Ümit Aktaş ise şunları söyledi:<BR><BR>"Obezite günümüzün en büyük tehlikelerinden biri. Sağlık problemleri yanında kalpten diyabete kadar uzanan çok geniş sıkıntıların sebebi. Obez kişiler toplumdan uzaklaşmakta ve sosyal izolasyona maruz kalıyor.<BR><BR>Dünya Sağlık Örgütü'ne göre obeziteye bağlı ölümlerin sayısı 3 milyonu geçiyor. ABD nüfusunun yüzde 60′ı fazla kilolu yüzde 35′i obez. Siz hastanıza ne diyet verirseniz verin hastanızın temel ihtiyacı diyet yemeği.<BR><BR>Çalışanlar diyet yemeği bulamıyor, evde diyet yemeği yapamıyoruz. Kişiler aç kalarak zayıflamaya çalışıyor ya da zayıflama girişimleri başarısız oluyor."<BR> <DIV> </DIV>

Göbek nasıl eritilir?

Peki, bu iş için nasıl bir yol uygulamalıyız ki kışın yaptığımız göbeği yazın geçmesine fırsat vermeden eritelim? İşte uzmanlardan fazla k...

Devamı »

Yatak odası katili davranışlar

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4kTQ3tuSZJlp4J2__ToG_xWHpFyTbaAvCFSxV55Pj_eQxDvMk-e5XVGaZzkYLgjJG50H-GOdDhYhZF9sV6_vd-C3afpe3NVIY1Ll5DNTNpYJAlZfSNmp07QLMfJGv36PlbL7LJa7goIY/s1600/erkek.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4kTQ3tuSZJlp4J2__ToG_xWHpFyTbaAvCFSxV55Pj_eQxDvMk-e5XVGaZzkYLgjJG50H-GOdDhYhZF9sV6_vd-C3afpe3NVIY1Ll5DNTNpYJAlZfSNmp07QLMfJGv36PlbL7LJa7goIY/s320/erkek.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Birisiyle yeni tanışmış ya da 10 senelik evli olun, eğer bu alışkanlıklardan kurtulabilirseniz, aşk hayatınız mutlaka ivme kazanacak.</SPAN></B><BR><BR>Uzatmak, ısrar etmek: Evlilikleri 20 seneden fazla süren insanlara bu kadar zamanı sağlıklı bir şekilde nasıl birlikte geçirebildikleri sorulduğunda, beş çiftten dördü istinasız aynı cevabı veriyor: “Yatağa asla kızgın girmeyin.” Bunun eski kuşakların, yeni nesle ilişkilerini korumaları adına önerdiği bir klişe olduğunu düşünebilirsiniz ama öyle değil. Uyumadan ve hatta yatağa girmeden önce problemleri çözmek, sadece zihnen, ruhen ve fiziksel rahatlamanızı sağlamıyor aynı zamanda iki insan arasındaki samimiyetin seviyesini yükseltiyor. Konuyu uzatmak ve sinirli hali korumak ise problemi ertesi güne de taşıyor ki bu da bir çift arasındaki duygusal mesafeyi genişletiyor. Eğer diğer çiftin iyi bir evlilik için ne önerdiğini merak ediyorsanız: “Sekse her zaman evet deyin.”<BR><BR>Çarşafların altında atıştırmak: Eğer yatakta yemek yemeyi seviyorsanız ve sevgiliniz için aynı şey geçerli değilse, bunu bir kez daha düşünün deriz! Libidoyu yatağın içinde yuvarlanan bir kurabiye parçasından ya da hevesle yanan teninize yapışan ıslak, yumuşak ve ne olduğunu dahi bilmediğiniz bir yiyecekten daha kolay öldüren bir şey olamaz.<BR><BR>Ev hayvanı: Köpeğiniz ya da kedinizi çok seviyor ve mümkün olduğu sürece yanınızdan ayırmıyor olabilirsiniz. Ama bu sizin tercihiniz. Bir ilişki yaşamaya karar verdiğinizde, karşınızdaki insanın sizinle aynı hisleri paylaşmak zorunda olmadığını bilmelisiniz. Bu bir nevi çocuklu çiftlerin yatağını çocukları ile paylaşması gibi.. Daha da kötüsü, herhangi bir hareketlenmede köpeğiniz sadece ağlamayacak, uluyacak, havlayacak, tırmalayacak ve belki de ısıracak…<BR><BR>O koku: Kötü kokular, en az iyi olanlar kadar etkiler insan psikolojisini. Bahsederken bile insanı rahatsız eden ter, ağız kokusu ve benzerleri… Muhtemelen sizsin de hoşlanmadığınız bir konu ama sandığınızdan daha yaygın. Pek çok insan, ilişkisi belirli bir süreyi doldurduktan sonra rahat davranmaya ve kendilerine ilk zamanlar gösterdikleri özeni artık göstermemeye başlıyor. Halbuki her şeyden önce kendimize olan saygımız vücudumuzun bakımını ihmal etmemizi gerektirmiyor mu?<BR><BR>Diğer kötü yatak odası alışkanlıkları arasında uyku esnasında konuşmak, özellikle de eski sevgiliye dair sayıklamak ve sevgiliye sarılmayı ihmal etmek sayılabilir…<BR>

Yatak odası katili davranışlar

Birisiyle yeni tanışmış ya da 10 senelik evli olun, eğer bu alışkanlıklardan kurtulabilirseniz, aşk hayatınız mutlaka ivme kazanacak. Uzat...

Devamı »

Gürültü sağırlığa zemin hazırlıyor

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTbeXqg3v01v2oOIpVyFdhOk_1cU0DrDfwcd9jVemnWgvgKZ6erhOkgmKt34ROmJh12v-BmB-6WdfkKl4IzUHilh8CYnm96KDLEqFRLtetWjIw3vmIJ2Vht0zHdONUdOdgY0xb0oFPjCo/s1600/r1_11608910.jpg" imageanchor="1"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTbeXqg3v01v2oOIpVyFdhOk_1cU0DrDfwcd9jVemnWgvgKZ6erhOkgmKt34ROmJh12v-BmB-6WdfkKl4IzUHilh8CYnm96KDLEqFRLtetWjIw3vmIJ2Vht0zHdONUdOdgY0xb0oFPjCo/s1600/r1_11608910.jpg"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Devamlı olarak gürültülere maruz kalmak kulak sağlığında kalıcı sorunlara yol açıyor. Uzmanlar, aşırı gürültünün akustik travmaya yol açtığı konusunda uyarılarda bulundu.</SPAN></B><BR><BR>Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Adem Cenkçi konuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu:<BR><BR>“Ses dalgaları dış kulaktan girerek kulak zarına çarpar ve zarda titreşim oluşur. Bu titreşimler orta kulağın küçük kemikçiklerine iletilir ve kemikçikler yoluyla iç kulağa buradan da işitme sinirine geçerler. İç kulağın burada önemli bir görevi vardır.<BR><BR>Gelen oluşan titreşimler burada sinir uyarıları haline dönüşür ve beyine gider. Beyin de gelen bu uyarılara ayırt eder.<BR><BR>Aşırı ses iç kulaktaki sinir uçlarını öldürür ve aşırı sese maruz kalma süresi uzadıkça daha fazla sinir ucu ölür. Bu da işitme kaybına yol açar. Ölen sinir uçlarını tekrar düzeltmek mümkün olmadığı için aşırı gürültünün vereceği hasar da kalıcı bir hal alır” dedi.<BR><BR><B>İşitme kaybı işareti</B><BR><BR>Gürültüyle meydana gelen işitme kaybının önüne, gürültünün azaltılması veya önlenmesiyle geçilebileceğini kaydeden Op. Dr. Adem Cenkçi, zaman zaman kişilerin aşırı gürültüye alıştıklarının düşünülebilineceğini, ancak bunun bu işitme kaybına işaret olduğunu vurguladı.<BR> <DIV> </DIV>

Gürültü sağırlığa zemin hazırlıyor

Devamlı olarak gürültülere maruz kalmak kulak sağlığında kalıcı sorunlara yol açıyor. Uzmanlar, aşırı gürültünün akustik travmaya yol açtı...

Devamı »

Bebeklerin kusmasının nedenleri

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9TC5TSYFUQTDXZTqPXAZun5GaaymRWH97uAdQnuN5U_1bTEeY0ruo_71qc5iNm75Inf1a7tU0vPTW5YtGgZdI7Mp9kGDc1vn41k4wBq6a7IE_3NfWkY6_6_ZfksO24R8AtPxUjj9wmJU/s1600/bebeklerin-kusmasinin-nedenleri.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9TC5TSYFUQTDXZTqPXAZun5GaaymRWH97uAdQnuN5U_1bTEeY0ruo_71qc5iNm75Inf1a7tU0vPTW5YtGgZdI7Mp9kGDc1vn41k4wBq6a7IE_3NfWkY6_6_ZfksO24R8AtPxUjj9wmJU/s320/bebeklerin-kusmasinin-nedenleri.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Uzmanlar, emzirme sonrası kusma ile karşılaşan her anne babayı endişelendiren durumun aşırı olmaması kaydıyla doğal olduğunu belirtiyor. Aileleri tedirgin eden bu durum bir hastalık değil yalnızca bir bulgudur.</SPAN></B><BR><BR>Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bingül Pektaş, bebeklerde görülen kusmalar hakkında anne-babaları ilgilendiren önemli bilgiler verdi.<BR><BR>Araştırmalar, bebeklerin ilk 3 aylık döneminde yaklaşık yüzde 80′inin günde en az bir kere kustuğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak kusmanın değerlendirilmesi için zorlanmasız ve zorlanmalı olup olmadığına dikkat edilmesi gerekiyor.<BR><BR>Zorlanmaksızın kusma olarak adlandırılan durumda, bebek bunun için bir çaba sarf etmeden bazen az miktarda bazen de ağız dolusu bir ya da iki kez kusar. Bu tip kusmalar özellikle ilk aylarda bebek beslendikten kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Ancak kilo alımı normalse bu durum için endişe etmeye gerek yoktur. Üstelik bebek büyüdükçe kusma hafifleyerek tamamen ortadan kalkacaktır.<BR><BR>Bu dönemde kusan bebeğin beslenme şeklinin doğru olup olmadığından emin olmak gerekir. Çünkü yanlış beslenme şekli, bebeğin kusmasına neden olabilir. Özellikle bebeğin emerken hava yutması, aşırı ya da hızlı emmesi, emzirildikten sonra gazın çıkarılamaması kusmaya yol açabilir.<BR><BR>Diğer bir kusma nedeni de Gastroözofajial Reflüdür. Bu durum daha çok zorlanmalı kusma şeklinde ortaya çıkar; ancak zorlanmasız da olabilir. Mide içeriğinin yemek borusuna kaçışı olarak tanımlanabilir. Bunun nedeni de mide borusunun mideye bağlandığı yerde meydana gelen kasılma yetersizliğidir. Bu durum genel olarak doğumdan sonra 3. ile 10. günler arası başlar. Bebeğin kilo alımını etkilemez; dışkılama normaldir. Bu tür kusmayı önlemek için bebekleri dik pozisyonda beslemek, besledikten sonra 30 dakika yarı oturur durumda (45º eğimli şekilde) yatırmak gerekir. Yine bebeklerde şiddetli kusmaya neden olan durumlardan biri de yemek borusunun mideye bağlanan ucunun kapalı olmasıdır. Bazı durumlarda kapalı olan yemek borusu, soluk borusuna bağlı olduğundan kusma ile beraber nefes darlığı ve morarma görülebilir. Tedavisi cerrahidir.<BR><BR>Zorlanmalı kusma, bebeğin sağlık sorunlarının önemli bulgularından biridir. Mide bulantıları, huzursuzluk ve öğürme ile birlikte genellikle fışkırır tarzda kusma, iştahsızlık, kilo kaybı ve kabızlık şikayetleri ile seyreder ve sindirim sisteminin herhangi bir yerinde tıkanıklık olduğuna işaret eder, acil müdahale gerektiren bir durumdur.<BR><BR>Doğumdan sonraki ilk günlerde kusmaya neden olan durumlar arasında enfeksiyonlar, doğumsal metabolizma hastalıkları, bebeğin anne karnında amnios sıvısını fazla yutması, bazı alerjiler (süt alerjisi gibi) sayılabilir.<BR><BR>Daha büyük çocuklarda ise kusmanın ana sebebi enfeksiyonlardır. Kusmanın en sık görüldüğü enfeksiyon türleri ise, mide-barsak, kulak, idrar yolu, menenjit, santral sinir sistemi enfeksiyonlarıdır. Bir başka neden de zehirlenmedir. Gıda zehirlenmesi; fare zehri, böcek ya da tarım ilacı gibi zehirlenmelerde en sık görülen bulgu kusmadır.<BR><BR>Kusma, psikolojik kökenli de olabilir. Küçücük bebeklerde bile psikolojik nedenler kusma nedeni olabilir. Özellikle 0-1 yaş arasında anne – bebek ilişkisi bozuksa, anne sürekli gergin, huzursuzsa, bebeğine sevgi ile yaklaşmıyorsa bebek kusarak tepki gösterebilir. 2-3 yaş arasında çocukların bazıları ise heyecanlandıklarında ya da korktuklarında kusarak tepki verirler. Okul çağında okula gitmek istemeyen çocuklar yine mide bulantısından şikâyet eder ve kusarlar.<BR><BR>Kusmanın her şeyden önce bir hastalık değil de bir bulgu olarak değerlendirilmesi ve altta yatan sebebin bulunması gerekir. Bir uzmana danışmadan kusma önleyici ilaç kullanmak yanlıştır. Önemli olan kusmaya neden olan hastalığın tedavi edilmesidir.<BR> <DIV> </DIV>

Bebeklerin kusmasının nedenleri

Uzmanlar, emzirme sonrası kusma ile karşılaşan her anne babayı endişelendiren durumun aşırı olmaması kaydıyla doğal olduğunu belirtiyor. A...

Devamı »

İlk buluşmada kalıcı etki!

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivwnPIp6GR4lCV-fKU1CejVhuuRHVDIbHxqrSGxXqsZLKYs42qZspYCVB6Q1EWdcbxsnyh-nVcSkNFWIavSJXCl6p5MAt_QTdfPd8vN_jTUH6bnO_pAytVXn5vwnPeQ_751XuczPjWPRI/s1600/ilkbulu%25C5%259Fma.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivwnPIp6GR4lCV-fKU1CejVhuuRHVDIbHxqrSGxXqsZLKYs42qZspYCVB6Q1EWdcbxsnyh-nVcSkNFWIavSJXCl6p5MAt_QTdfPd8vN_jTUH6bnO_pAytVXn5vwnPeQ_751XuczPjWPRI/s320/ilkbulu%25C5%259Fma.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>İlk buluşmada güzellik hataları yapma, hoşlandığın çocuğun hakkında yanılmasına neden olma!</SPAN></B><BR><BR>1. Bu buluşmanın süper geçmesi için gerginliğini azaltmalısın. Bunun için bir gece önce, şakaklarına, bileklerine aromatik vücut spreyi sıkarak masaj yap. Aromatik koku sayesinde vücudundaki gerginlik azalacaktır. Aynı şeyi vücut losyonu ile de deneyebilirsin.<BR><BR>2. Asla çok ağır bir parfüm seçme. Hafif bir yaz kokusu tercih edebilirsin. Kullanacağın parfümü kulağının arkasına, saçlarına sürersen daha kalıcı olur.<BR><BR>3. Fırça gibi kirpikler hiç hoş bir etki yaratmaz. Maskaranı abartma, doğal bir görünüm yarat.<BR><BR>4. Fondöten kullanacaksan, ten rengine en uygun rengi seçmelisin ve iyi dağıtmalısın. Özellikle de çene altına; Erkekler yüzde maske gibi duran fondötenlerden nefret ederler. Fondöten alırken tenine en uygun rengi belirlemek için bileğine sürüp dene.<BR><BR>5. Karşındaki üzerinde olumsuz etki bırakan diğer bir durum ise, dişlere bulaşmış rujdur. Bu konuda çok dikkatli ol, rujunu sürdükten sonra dişlerini kontrol et!<BR><BR>6. Sevgilin bir rocker ise, siyah, bordo gibi iddialı oje renklerini tercih edebilirsin. Ama değilse daha natürel tonlar kullan.<BR><BR>7. İlk buluşmanın heyecanı ile makyajını abartma. Unutma, erkekler genellikle doğallıktan yana.<BR><BR>8. Elinin onun eline temas durumunu düşünerek, buluşma öncesi el kremini birkaç kez kullan. Daha sonraki buluşmaları da düşünecek olursak, sen en iyisi artık her gece yatmadan önce el kremini sür.<BR><BR>9. Sırf bu buluşmanın hatırına “kaşlarımı biraz daha inceltsem mi, daha güzel olur muyum” yanlışına sakın düşme! Seni ilk nasıl gördüyse o halinle git. Ama tabii ki çıkan fazlalıkları kaş şeklini bozmadan al.<BR><BR>10. Sivilcelerin sinirini bozmasına izin verme, kapatıcı kullan. Kapatıcını kullanırken bir anda kalın bir tabaka halinde sürme, ince katlar şeklinde uygula. Üzerine pudranı geç.<BR><BR>11. Tırnak yeme gibi bir alışkanlığın varsa, bu buluşma için takma ya da silikon tırnaklar ile durumu idare edebilirsin. Ama daha doğal bir görünüm için bu tırnakları çok uzun kullanma ve iddialı renklerde oje sürme.<BR><BR>12. Daha önce hiç denemediysen oto-bronzer sakın kullanma. Çünkü bu ürünün yanlış kullanımı, uyguladığın bölgede açıklı koyulu ten rengi yaratmak gibi kötü sonuçlar doğurabilir ve sen, bu büyük buluşmayı ertelemek zorunda kalabilirsin. Eğer bronz görünmeyi çok istiyorsan, ışıltılı bronz pudra kullanmayı tercih et.<BR><BR>13. Saçlarının daha parlak ve güzel görünmesi için bakım yaptır. Aşırı jöleden ise kaçın, ne olur ne olmaz; yoksa eli saçlarının arasında mahsur kalabilir.<BR><BR>14. Hassas bir cildin varsa, tüylerden kurtulma işini buluşmanın hemen öncesinde yapma. Çünkü oluşan kırmızılıklar, hoş olmayan bir görünüm yaratacaktır.<BR><BR>15. Heyecandan canın hiçbir şey yemek istemeyebilir. Ama unutma ki, ağız kokusu yüzünden karşındaki senden bir anda soğuyabilir. Mutlaka ferahlık veren nane özlü bir macunla dişlerini fırçala ve buluşma anına kadar dişlere beyazlık veren sakız çiğne.<BR><BR>16. Her şey çok güzel geçti ve ne yazık ki ayrılma vakti geldi. Yanağına kondurduğun küçük buse gerçekten kalıcı bir etki bıraktı. Çünkü bütün rujun yapış yapış onun yüzünde kaldı:) Böyle bir senaryo ile karşılaşmak istemiyorsan, rujunu sürdükten sonra fazlalığını elinin üzerini öperek ya da bir selpak yardımı ile al.<BR> <DIV> </DIV>

İlk buluşmada kalıcı etki!

İlk buluşmada güzellik hataları yapma, hoşlandığın çocuğun hakkında yanılmasına neden olma! 1. Bu buluşmanın süper geçmesi için gerginliği...

Devamı »

Burcunuzun modası ne?

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSQEj6-hHqanlmPET09eN4KqvOerZZOEM-TeSbQYeLu4dkZLeV6sVHdBZtR_ME_bq4q4xny0EkjoUV5TTEDh0p0spEop-Xx3znnXfWYWyDIXFIsl-q_TXudJumaXBnloNi__LD1Pq-jNs/s1600/images.jpg" imageanchor="1"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSQEj6-hHqanlmPET09eN4KqvOerZZOEM-TeSbQYeLu4dkZLeV6sVHdBZtR_ME_bq4q4xny0EkjoUV5TTEDh0p0spEop-Xx3znnXfWYWyDIXFIsl-q_TXudJumaXBnloNi__LD1Pq-jNs/s1600/images.jpg"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Her kadının giyim zevki ayrıdır; fakat astrolojiyi inceleyenler, burçların moda konusunda da etkisi olduğu görüşünde birleşiyor. İşte burçlara göre moda…</SPAN></B><BR><BR><B>Koç: </B>Havalı ve kendine güvenen koç kadını, giyimiyle de öncü olmayı ve dikkat çekmeyi sever. İddialı kıyafetleri, yine iddialı aksesuarlarla tamamlamaktan hoşlanırlar. İki-üç tane kolyeyi bir arada takan bir kadın gördüğünüzde büyük ihtimalle o bir koç kadınıdır.<BR><BR><B>Boğa: </B>Kararsız ve mükemmel olmayana tahammül edemeyen boğa kadınları, bir davete giderken büyük ihtimalle kendilerini bile deli edeceklerdir. Aynanın karşısında dakikalar geçirebilecek olan boğa kadını, sonunda vücut hatlarını çok belli etmeyen, bol bir giyside karar kılabilir.<BR><BR><B>İkizler: </B>Hemen hemen her konuda kolay fikir değiştiren ikizler burcu kadını, özel bir davete hazırlanırken en az beş-altı tane elbise deneyecektir. Aynada kendisini mükemmel görmek istemesine karşın risk almayı da sever; giyim konusunda çok cesurdur. İddialı ve gösterişli kıyafetleri rahatlıkla giyer.<BR><BR><B>Yengeç: </B>Evcil ve duygusal olan Yengeç burcu kadınları genellikle pastel tonları seçer. Uçuşan elbiseler tam onlara göredir. Giyim konusunda da romantizm akımını benimser ve kadınsı şalları, ipek kumaşları, saten ya da ipek elbiseleri tercih ederler. Aksesuar kullanmaya meraklıdırlar.<BR><BR><B>Aslan: </B>Kendilerini her zaman ‘en şık’ görmek isteyen aslan kadınları, abartılı giysileri, lame renkleri, parlak kumaşları severler. Dikkat çekmedikleri bir ortamda olmaktansa, öylesi bir ortama girmemeyi tercih eden aslan kadınları, partinin mutlaka en şıkları olmak isteyecektir.<BR><BR><B>Başak: </B>Fazla dikkat çekmeyen fakat kaliteli olan elbiseleri tercih eden Başak burcu kadını, kıyafet seçme konusunda oldukça titizdir. Hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmaz. Hanım hanımcık giyinmeyi tercih eder, fazla dekolteden kaçınırlar. Şık bir kıyafetin bile rahat olabileceğini en iyi onlar kanıtlar.<BR><BR><B>Terazi: </B>Fazla iddialı olmayan renklerde, iddialı kesimler tam onlara göredir. Afrodit’in tablosuna bakar gibi hissedersiniz bir terazi kadınına bakarken; çünkü şifon tüllerle süslü elbisesi sizi güzel bir masalın içine sürükleyecektir. Terazi kadınları giysilerinde renk uyumuna da fazlasıyla önem verir, hatta bunu abartabilirler. Baştan aşağıya aynı renk giyinmiş bir kadın görürseniz o muhtemelen terazi burcudur.<BR><BR><B>Akrep: </B>Siyaha düşkünlükleriyle bilinen akrep kadınları, gizemli giyinmeyi severler. Vücut hatlarını öne çıkaran giysileri tercih ederler ve böylesi dişi modeller içerisinde bile oldukça maskülen durmayı başarırlar. Simsiyah bir giyside derin bir yırtmaç ya da iddialı bir göğüs dekoltesi görürseniz bilin ki onun sahibi bir akrep kadınıdır.<BR><BR><B>Yay: </B>Radikal ve renkli kişiliklerine uygun kıyafetleri tercih ederler. Çoğu kadın kıyafetini renkli aksesuarlarla tamamlarken yay kadını saçlarını mora boyatarak aynı etkiyi yaratmaya çalışabilir. Dikkat çekmek onlar için önemli değildir, fakat ne yaparlarsa yapsınlar mutlaka bütün gözler onların cesaret isteyen kıyafetlerinde olacaktır.<BR><BR><B>Oğlak:</B> Klasik giyinmeyi tercih ederler. Çoğunlukla döpiyes ya da pantolon-ceket tarzı kombinasyonları çılgın aksesuarlarla renklendirmeye yönelirler. Akıllı alışveriş konusunda fazlasıyla hünerlidirler. Alışverişte onlar için fiyat değil, kalite önemlidir.<BR><BR><B>Kova: </B>Havai kova burcu kadını için önemli olan rahat olmaktır. O, her an bungee jumping yapacak ya da motosiklete binecekmişçesine rahat giyinmelidir. Monotonluktan nefret eden kova kadınları, sıkıcı giysilere hiç katlanamaz. Alışverişe fazla zaman vermeyi sevmezler.<BR><BR><B>Balık: </B>Balık burcu kadınları alışverişlerinde kararsız ve kendine güvensizdirler. Hangi kıyafeti alacaklarına bir türlü karar veremezler. Spor giyimi tercih eder gibi görünseler de klasik giyindiklerinde parlak kumaşlardan çekinmezler. Başkalarının görüşleri onlar için çok önemlidir.<BR> <DIV> </DIV>

Burcunuzun modası ne?

Her kadının giyim zevki ayrıdır; fakat astrolojiyi inceleyenler, burçların moda konusunda da etkisi olduğu görüşünde birleşiyor. İşte burç...

Devamı »

Öfke kontrol edilebilir mi?

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSjEAdcxR9m29Nq41jrV354NTla2tLpSJ7KAoFszRtwg7r66QYGhsML84BUIPB3issLVaxk2_KJ0qWg4J0bsWOaSG2t4m7Jivs9Z644YkXLvhqW4bJaqety2IQ6azhbTI0LVNWEdDBOoM/s1600/kisisel-ofke-kontrolu-mkl.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSjEAdcxR9m29Nq41jrV354NTla2tLpSJ7KAoFszRtwg7r66QYGhsML84BUIPB3issLVaxk2_KJ0qWg4J0bsWOaSG2t4m7Jivs9Z644YkXLvhqW4bJaqety2IQ6azhbTI0LVNWEdDBOoM/s320/kisisel-ofke-kontrolu-mkl.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Öfke, hafif bir rahatsızlıktan, şiddetli kızgınlık ve hiddete kadar dönüşebilen bir duygudur. Öfkelenmek, bu duygunun ifade buluş tarzıdır. </SPAN></B><BR><BR>Psikolog Neşe Coşkun Özyavru, "Günlük yaşamda öfkeyi kontrol etmek yerine öfkenin sizi kontrol ettiğini düşünüyorsanız psikologdan yardım alın" diyor ve öfke kontrolüyle ilgili bilgiler veriyor...<BR><BR>Saldırganca davranışlar, kaynağını insan doğasından aldığı için önüne geçilemeyecek olgular gibi gözükür. Öfke ve saldırganlığın insanın doğasının bir parçası olarak kabul edilmesi bu davranışların önüne geçilmesini de engeller. Oysa şiddet insanların genlerinde mevcut değildir. Öfkemizi gösterme şeklimiz ve saldırganca davranışlar öğrenme yoluyla insandan insana aktarılır.<BR><BR>Öfke, her insanın yaşayabileceği doğal bir duygudur. Öfke duygusunun yaşamımızda sorun haline dönüşmesi, öfkemizin ifade ediliş tarzıyla ilgilidir. Öfke, çoğunlukla saldırgan bir davranışla ifade edilir. Örneğin, fiziksel olarak birine vurma ya da sözel olarak birini aşağılama.<BR><BR>Bunun yanı sıra pasif saldırganlık olarak tanımlanan ve aktivite içermemesine rağmen zarar verme niyeti taşıyan hareketsizlik durumuyla da öfke ifade edilebilir. Örneğin; başkalarını rahatsız etmek amacı ile somurtma, işleri ağırdan alma, kasıtlı beceriksizlik, kasıtlı erteleme, sorumluluk almaktan kaçınma ve unutma gibi.<BR><BR>Oysa öfke duygusunu bir işaret olarak değerlendirip doğru yorumlarsak, öfkemizi kontrol edememekten kaynaklanan problemlerin oluşmasını da önleyebiliriz.<BR><BR>Bir insanın öfke kontrolü sorunu yaşadığı nasıl anlaşılır?<BR>Öfkelendiğimizde çoğunlukla kendimizi kontrolsüz hissederiz.<BR>Öfkelendiğimizde istemediğimiz davranışlarda bulunabiliriz ya da istemediğimiz sözler söyleyebiliriz.<BR>Öfkelendiğimizde gösterdiğimiz tepkiler insanlarla olan ilişkilerimize zarar verebilir.<BR>Öfkelendiğimizde dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşarız.<BR>Öfkeli davranışlarımızın yasal bedelleri ile karşılaşabiliriz.<BR>Sakinleşmek için alkol ve madde gibi kötü alışkanlıklar edinebiliriz.<BR><BR><B>Öfkeyi tamamen kontrol altına almak mümkün mü? </B><BR>Öfkeyi kontrol altına almak derken, amacımız öfkeyi tamamen yok etmek değil aslında. Hedeflenen, öfkeyi kişinin normal ve sağlıklı sınırlarda duyumsaması ve buna bağlı davranışlarının da kişinin kontrolünde olması durumudur. Günlük yaşam içersinde öfkeyi kontrol etmek yerine öfkenin bizi kontrol ettiğini düşünüyorsak bu konuyla ilgili olarak mutlaka uzman bir psikologa danışmamız gerekmektedir. Unutulmaması gereken nokta şudur; öfkeyi yok edemeyiz, ancak tepkilerimizi kontrol ederek onların bizi mutsuz etmesini önleyebiliriz.<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/saglikli-yasam/psikoloji/ofke-kontrol-edilebilir-mi-8303.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Öfke kontrol edilebilir mi?

Öfke, hafif bir rahatsızlıktan, şiddetli kızgınlık ve hiddete kadar dönüşebilen bir duygudur. Öfkelenmek, bu duygunun ifade buluş tarzıdır...

Devamı »

Çalışanlar için diyet ipuçları

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmjFLm-Ax_shCX1rDOkUEsttLRkIwC0K7hQlIQ3KeIwj-6wG42rfwz5g34Q-Zf3yMqpgEuuC2RSVGU1_plgoQEXQzkCehbA-GD2My-nMkAU6-Rk9XYuicHSGn61xDlhb4lbGEsFNNsulk/s1600/diyet-ofis-beslenme-mkle.gif" imageanchor="1"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmjFLm-Ax_shCX1rDOkUEsttLRkIwC0K7hQlIQ3KeIwj-6wG42rfwz5g34Q-Zf3yMqpgEuuC2RSVGU1_plgoQEXQzkCehbA-GD2My-nMkAU6-Rk9XYuicHSGn61xDlhb4lbGEsFNNsulk/s320/diyet-ofis-beslenme-mkle.gif" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Çalışma hayatı alınan kiloların en büyük sebebi olarak görülür. Halbuki çalışırken kilo almamak sizin elinizde.</SPAN></B><BR><BR>Çoğumuz çalışırken doğru beslenmeye fırsat bulamamaktan yakınırız. Fazla kiloların en büyük suçlusu ise çoğunlukla uzun süren çalışma saatleri olarak gösterilir. Oysa çalışırken de doğru beslenmek ve kilo almak yerine fazla kilolardan kurtulmak mümkün…<BR><BR><B>Hareketsiz kalmamaya özen gösterin</B><BR>Son yıllarda obezitenin görülme sıklık artışının en büyük nedenlerinden biri de egzersiz yapma alışkanlıklarında ve günlük hareketlerimizde azalmadır. Teknolojinin gelişimi ile özellikle iş yerlerimizde masa başında geçirdiğimiz zaman artmaktadır.<BR><BR>Uzmanlar özellikle uzun çalışma saatlerini masa başında geçiren ofis çalışanlarında obezite görülme sıklığının her geçen gün arttığını belirtiyor. Başlıca nedenler arasında ise uzun süre hareketsiz masa başında oturma, aralarda atıştırılan abur-cubur besinler, öğle yemeğini masada fast food tarzı yağlı ve kalorili besinlerden oluşan bir mönüyle yapma, masada su yerine sürekli çay, kahve, meşrubat tarzı besinleri tüketme, ofis içerisinde ara öğün bulundurmama, toplantıların sık ve uzun saatler alması sonucunda ara veya ana öğünleri atlama gibi birçok neden sayılabilir. Dolayısıyla bu tip konularda ofis çalışanlarının önlem alması gerekir.<BR><BR><B>Alınabilecek önlemler</B><BR>*Mümkünse öğle yemeğinizi telefon ile sipariş etmeyin. Yakın bir restorana giderek öğle yemeği saatinde hareketimizi arttırmış oluruz.<BR>*Öğle yemeğinde ofis dışına çıkamıyorsak, telefonda vereceğimiz yemek siparişinde yemeklerin yüksek yağ ve kalori içermemesine dikkat edelim. Kepekli sandviç, ton balıklı salata, ızgara köfte salata, kepekli tost ayran tarzında mönüler tercih edelim. Pizza, hamburger tarzı yemekler hem yüksek kalorilidir, hem de öğleden sonra iş veriminizi düşürür.<BR>*Her 15 dakikada bir omuz, kol ve bacaklarınızı hareket ettirin. Mümkünse ofiste yapılabilecek egzersizleri gün içerisinde birkaç kez uygulayınız.<BR>*Çay, kahve, meşrubat tarzı içecekleri tüketmek yerine masanıza şık bir sürahi alın ve bol bol su için. Çay ve kahve yerine ise bitki çaylarını tercih ediniz. Özellikle stresi azalttığı için rezene ve bağışıklık sisteminiz için adaçayı, ıhlamur içebilirsiniz.<BR>*Evrak, vs gibi şeyler gerekli olduğunda masadan kalkarak siz alın veya telefonla halledeceğiniz şeyleri masadan kalkarak kendiniz arkadaşınıza söyleyiniz. Bu tarz hareketler gün içerisinde harcadığınız enerjinin artmasına sebep olacaktır.<BR>*İş yerine gelip-giderken varsa özel aracınızı değil, servisi kullanın ve servisten evinize 2-3 durak önce inip-binin. Bu tür 15-20 dk yürüyüşler günlük egzersizimizin artmasına sebep olacaktır.<BR>*Çekmecenize kuru kayısı, incir, grisini, kepekli bisküvi, ceviz, fındık tarzı bozulmayan ve koku yapmayan gıdalar koyun. Metabolizmanızın hızlanması ve çok acıkıp bir sonraki ana öğünde fazla miktarda yememizi engelleyen ara öğünlerdir; bu yüzden bu tür besinler elinizin altında olsun ve 3-4 saatte bir bu tür besinleri atıştırın.<BR>*Toplantı esnasında veya ofiste yiyecek bir şeyler yemeniz mümkün değilse ara öğün olarak tam sütten yapılmış kafeinsiz kahve tercih edebilirsiniz.<BR>Öğle yemeğiniz şirkette servis yapılıyorsa karbonhidratlı, ağır gıdalar yerine hafif ve düşük kalorili yemekleri tercih edin. Özellikle salata ve protein içeren bir besin sizi uzun süre tok tutacak, atıştırmanızı engelleyecek ve öğleden sonra daha verimli çalışmanıza sebep olacaktır.<BR>*Öğle yemeğinde kan şekerini hızla yükselten glisemik indeksi yüksek gıdalardan uzak durunuz, örneğin makarna yerine bulgur pilavı, beyaz ekmek yerine kepek ekmek gibi tercihler yapınız<BR>*Tatlı olarak özellikle hamurlu tatlıları tüketmeyin. Tatlı yemek isterseniz 1-2 bisküvi veya meyve tarzı besinlerle tatlı isteğinizi geçiştirin.<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/saglikli-yasam/beslenme/calisanlar-icin-diyet-ipuclari-543.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV> </DIV>

Çalışanlar için diyet ipuçları

Çalışma hayatı alınan kiloların en büyük sebebi olarak görülür. Halbuki çalışırken kilo almamak sizin elinizde. Çoğumuz çalışırken doğru b...

Devamı »

Yeni sezonun renk kodları

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcq-3ZG_gS5Bd0_iZTrq20iulua3mI3KSkFLWtNyki0-EB2tOh30sC0EV_C9p4INxR4Ca-5TWzbFV9RJSbEmtU1K2h6S9j_suD6v_s65ApXVPHzP82Dri4lEzH8nbHF2U6Ij1MvLxJ7jI/s1600/1000359_298x298.jpg" imageanchor="1"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcq-3ZG_gS5Bd0_iZTrq20iulua3mI3KSkFLWtNyki0-EB2tOh30sC0EV_C9p4INxR4Ca-5TWzbFV9RJSbEmtU1K2h6S9j_suD6v_s65ApXVPHzP82Dri4lEzH8nbHF2U6Ij1MvLxJ7jI/s1600/1000359_298x298.jpg"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>2011-2012 sonbahar/kış sezonu renklerde ezber bozuyor. Bu kış griler, siyahlar, kahverengiler yerini canlı renklere bırakırken natürel tonlar da başrolde</SPAN></B><BR><BR><B>Desenler</B><BR>Kış sezonu desenlerle de modumuzu yükseltecek. Bir tarafta puantiyeler, bir tarafta hayvan desenleri, diğer tarafta grafik oyunlar... Tabii ki kış çiçeklerini ve ekoseyi de unutmamak lazım. Yeni sezonda tarzınıza uygun bir desen mutlaka var; ister leopar, ister ekose, isterseniz renk bloklu grafik desenleri...<BR><BR><B>Yumuşak renkler</B><BR>Sonbahar ve kış tabii ki ilkbahar ve yaz kadar parlak olmamalı. Ama bu demek değil ki siyahlara, grilere bürünelim. Yeni sezon “çok parlak” olmak istemeyenler için uçuk renkler öneriyor. Lila, bal rengi, somon rengi gibi yumuşak tonlar da yeni sezonda çok moda.<BR><BR><B>Canlı renkler</B><BR>Yumuşak renklerle de parlamanız ve modunuzu yükseltmeniz mümkün. Baştan aşağıya yumuşak renkler giydiğinizde, tek bir canlı renkle tamamen farklı bir etki bırakabilirsiniz. Canlı renklere sahip bir eşarp, şapka, ayakkabı, çanta gibi aksesuvarlarla kışın soğuk günlerine yaz havası getirebilirsiniz.<BR><BR><B>Vişne rengi</B><BR>Portakal rengi, fuşya ya da parlak kırmızı; fazla iddialı geliyorsa önerimiz vişne rengi tonlarını denemeniz. Sonbahar-kış sezonunda da çok moda olan koyu kırmızı; bu aylara hem renk katacak hem de elegan ve şık görünmenizi saağlayacak.<BR><BR><B>Gece mavisi </B><BR>Evet belki de "in" tahtını sallayan renk; gece mavisi. İster ofise, ister partiye isterseniz de alışverişe giderken gece mavisi giyebilirsiniz. Deneyin, vazgeçemeyeceksiniz.<BR><BR><B>Natürel</B><BR>Natürel tonlar bütün mevsimlerin vazgeçilmezi. Ama bu sezon natürel tonları canlı renklerle karıştırmak  çok daha çekici görünmenizi sağlayacak. Ya da baştan aşağıya aynı renge bürüneceksiniz. Karar sizin.<BR><BR><A href="http://www.hthayat.com/kadinca-hayat/moda-alisveris/stil/haber/1000359-yeni-sezonun-renk-kodlari">Kaynak: HTHayat</A><BR>

Yeni sezonun renk kodları

2011-2012 sonbahar/kış sezonu renklerde ezber bozuyor. Bu kış griler, siyahlar, kahverengiler yerini canlı renklere bırakırken natürel ton...

Devamı »

Meme kanseri kadınları nasıl etkiler?

<DIV><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyJn07HPiW6BvGoeKCeMJ-ArGuM_Sj4oF9dZyXr8iVi-ex7HGXiQq7dXpK68TG4ixeUlA_Oz1OVoEAT8LYYRc62lxXdEYQKgOrzYJll3NkVfRj63Tv9gGT5pECnTUwk6b1e553I_rPVE/s1600/meme_kanseri.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdyJn07HPiW6BvGoeKCeMJ-ArGuM_Sj4oF9dZyXr8iVi-ex7HGXiQq7dXpK68TG4ixeUlA_Oz1OVoEAT8LYYRc62lxXdEYQKgOrzYJll3NkVfRj63Tv9gGT5pECnTUwk6b1e553I_rPVE/s320/meme_kanseri.jpg" width="320"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Kadınlar arasında en sık görülen kanserlerden biri olan meme kanseri; bedensel, psikolojik ve sosyal açıdan pek çok soruna yol açar.</SPAN></B><BR><BR>Kanser tedavisi nedeniyle memesini kaybeden kadın, psikolojik olarak da ciddi sorunlar yaşayabilir. Memorial Hastanesi’nden Uz. Psikolog Ayşe Elif Orhon, meme kanserli kadının psikolojisini ve dikkat edilmesi gerekenleri anlatıyor.<BR><BR><B>Hastalığı kabullenmek zordur </B><BR><BR>Meme kanseri, kadınlar arasında en sık görülen kanser türlerindendir. Meme kanseri olan kadınlarda hastalığın bedensel, psikolojik ve sosyal açıdan birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Kanser, hastaların yaşamını derinden etkileyen bir kriz ortamı yaratmaktadır. Bu kriz ortamının belirgin özellikleri vardır.<BR><BR>Meme kanserine yakalandığını öğrenen kadın, ilk önce bir şok durumu yaşar. Kadın, ilk başta hastalığı inkar etme ve kabullenememe eğilimindedir. Daha sonra “Niye ben” diye düşünür ve hayata dair bir kızgınlık ve tepki gösterir. Bu ruh halini bir müddet sürdüren kadın, hastalığına direnmesi gerektiğini anlar ve kısa bir süre sonra hastalığını kabullenerek tedavi sürecine uyum sağlar. Zamanla meme kanseri olduğu gerçeğine alışır.<BR><BR>Her kadının hastalığa dair verdiği tepkiler farklılaşmaktadır; fakat kriz ortamının özellikleri gibi tedavi süreci içerisinde de genelleşmiş ve ortak olan üç tepki bulunmaktadır. Bu tepkiler;<BR>Kansere dair endişeler (yayılma riski, belirsizlik, tedavi süreci)<BR>Meme alındıktan sonra kadının kendi beden imajı ve benlik algısına dair yaşadığı duygular<BR>Cinselliğe dair düşüncelerin ve davranışların değişim göstermesi<BR><BR><B>Memesi alınan kadın kendini eksik hisseder </B><BR><BR>Tüm kanserlerde organ kaybı yaşamak ciddi psikolojik sıkıntılara yol açar ve psikolojik yardımda öncelikli grubu oluşturur. Meme kaybı yaşamak kadınların ciddi şekilde kayıp duygusu hissetmelerine neden olur.<BR><BR>Bununla beraber memesini kaybeden kadının;<BR>Beden imajı, özgüveni, benlik algısı etkilenir. Güzel olmadığını, tam bir kadın olmadığını düşünür.<BR>Psikolojik durumu etkilenir. Yani, yaşadığı kayıptan dolayı suçluluk, kızgınlık, pişmanlık, öfke duyguları yoğunlaşır.<BR>Bedenleri üzerindeki kontrolü kaybettiği hissine kapılır.<BR>Yaşanılan fiziksel değişiklikten dolayı çevresindeki sevgi, ilgi ve desteği kaybedeceğini düşünür.<BR>Hastalığın nüksedeceğine dair korku yaşar.<BR>Dişilik özelliklerini kaybetme ve ölüm korkusu yaşar.<BR>İnanç ve değer sistemlerinde değişiklikler yaşar.<BR><BR><B>Cinsellikle ilgili sorunlar ortaya çıkabilir </B><BR><BR>Meme kanseri olan ve meme kaybı yaşayan kadınlar cinsellikle ilgili sorunlar yaşayabilir. Bunun nedeni genel olarak tüm toplumlarda memenin kadınlık, doğurganlık ve dişilik simgesi olmasıdır. Kanserle beraber memesini kaybeden ve bunun yanı sıra gördüğü tedavi, kemoterapi ve radyoterapi gibi uygulamalar yüzünden saçı dökülen, bedeninde değişimler olan kadın, artık kendisini tam bir kadın olarak hissetmemeye, eksik hissetmeye başlar. Bu durum partnerinden uzaklaşmasına, cinsellikten kaçmasına neden olur. Aynı zamanda partneri de hasta olduğu için rahatsız etmemek ya da ona zarar vermemek adına, eşinden uzaklaşabilir. Bu nedenlerle cinsellikle ilgili sorunlar ortaya çıkmaktadır.<BR><BR><B>Uzmandan destek alın </B><BR><BR>Meme kanseri olan kadınlara yardımcı ve destek olmak için partnerleri ve sosyal çevrelerindeki kişilerin özenli davranmaları gerekmektedir. Bu dönemde en yakınındaki kişi olarak partneri kadına karşı anlayışlı, duygularına dair paylaşımcı, duyarlı, destekleyici olmalıdır. Onu benlik algısına, kadınsılığına dair yaşadığı endişelerden uzaklaştırmalı, tedavi süreci boyunca destekleyici ve duyarlı bir tutum içerisinde bulunmalıdır. Meme kanseri olan kadınlarda yaşanılan sıkıntılar, endişeler ve tedavi süreci zamanla başta depresyon olmak üzere çeşitli psikolojik rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ise bir uzmandan psikolojik destek alınarak tedaviye devam edilmelidir.<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/saglikli-yasam/hastaliklar/meme-kanseri-kadinlari-nasil-etkiler-1958.htm">Kaynak: pudra</A></DIV> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Meme kanseri kadınları nasıl etkiler?

Kadınlar arasında en sık görülen kanserlerden biri olan meme kanseri; bedensel, psikolojik ve sosyal açıdan pek çok soruna yol açar. Kanse...

Devamı »

Emziren annelerden diğer annelere tavsiyeler

<DIV style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both" class=separator><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5e0GfMHVJhCVUUbQ1DA9f5-1acftZcmKskAYtIOnz39XH08oRaUq8Kd141SEr0Onoe2fcXi52l0kuE69OH8064agOXipdZwKTCl6-izbgP56FJyid6OXBgzyipc_SlRQPzcu5gv0gZ7c/s1600/EMZ%25C4%25B0ME..jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5e0GfMHVJhCVUUbQ1DA9f5-1acftZcmKskAYtIOnz39XH08oRaUq8Kd141SEr0Onoe2fcXi52l0kuE69OH8064agOXipdZwKTCl6-izbgP56FJyid6OXBgzyipc_SlRQPzcu5gv0gZ7c/s320/EMZ%25C4%25B0ME..jpg" width="320"></A></DIV><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Bebek bakımında en değerli bilgilerden biri emziren annelerin diğer emziren annelere tavsiyeleridir bizce. </SPAN></B><BR><BR>LeiLeo markasının yaratıcı ve bir Gönüllü Emzirme Rehberi olan Zeynep Ersöz emziren annelerle yaptığı röportajları yazıyor.<BR><BR>Anne sütü bir bebeğin alabileceği en değerli besin. Bebeğini doğurarak ilk mucizeyi gerçekleştiren anne, ikinci mucizesini de yavrusunu sütüyle doyurup büyüterek gerçekleştiriyor. Düşünsenize, ilk 6 ay, anne sütüyle beslenen bebeğin su dahil hiçbir ek yiyeceğe, içeceğe ihtiyacı yok. Sonrasında ek gıdalarla birlikte verilen anne sütü de bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hastalıklardan koruyor, sindirim sistemini düzenliyor. Yani her damlası şifa niteliğinde.<BR><BR>Evet, her damlası şifa, her damlası altın, ama her güzel şeyde olduğu gibi emzirmenin de zor tarafları yok değil. Sütün göğüsten salınımını sağlayan oksitosin hormonu çok hassas, çok utangaç ve narin bir hormon. Annenin en ufak stresi, üzüntüsü, endişesi ile hormon saklanıyor. Oksitosin, huzur, sakinlik, dinginlik istiyor. Ama biliyoruz ki annelik endişeleri de beraberinde getiriyor. Anneler, “acaba bebeğimi doyurabiliyor muyum, sütüm yetiyor mu, daha fazla olması için ne yapabilirim” gibi sorulara yanıt ararken ister istemez stres oluyorlar. Bu da sütlerini azaltabiliyor. Ve desteğe ihtiyaçları oluyor. Tecrübeli annelerin acemi annelere tavsiyelerinin önemi bu anda devreye giriyor.<BR><BR>LeiLeo’yu yarattığımdan beri, yani bir yıldan fazladır, emziren annelerle iç içeyim. Emziren Anneler Grubu (Google e-posta grubu)'nda paylaşıyoruz, Emzirme Reformu'nda (www.emzirmereformu.com) birlikte çalışıyoruz.<BR><BR>Emzirmeyle ilgili çok okudum, Emzirme Rehberi eğitimi aldım, çok şey öğrendim ve paylaştım. O kadar çok annenin emzirme konusunda desteğe ihtiyacı var ki… Ben zamanla annelerin yaşadıkları gerçek deneyimlerin en önemli bilgi kaynağı olduğunu ve en faydalı kitaplardan daha çok destek olduğunu gördüm ve Annelerden Sütlü Tarifler ismiyle başlattığım röportajlarımda, gerçek annelerin deneyimlerini ve emzirirken yaşadıkları olayları acemi annelere ulaştırmak istedim.<BR><BR>İşte, emziren annelerin diğer emziren annelere tavsiye ettiklerinden bazıları<BR><BR><B>Bebeğinizle ıssız bir adada kalsanız sütünüzü arttırmak için yanınıza alacağınız 3 şey ne olurdu?</B><BR>- Su, bulgur ve yoğurt. Şunu da mutlaka söylemeliyim ki anneler benim gibi hata yapmasın; şerbetli tatlılar ve lokum sütü arttırmıyor, çocuğun kilosunu da arttırmıyor ama sizi 1 ayda 2 beden arttırabiliyor. (Aslı Anne)<BR>- Su, bulgur ve soğan (Latife Anne)<BR>- Su, su, su (Esra Anne)<BR>- Su, bol yeşillik, kırmızı soğan, süt, ayran, komposto, süt arttırıcı çaylar, malt, bulgur pilavı (Ceylan Anne)<BR><BR><B>Emzirmeye yeni başlayan annelere ve anne adaylarına altın tavsiyeniz ne olur? </B><BR>- Ne saate bakın, ne kimseyi dinleyin. Günde kaç kere, kaç saatte bir diye düşünmeyin. Yalnızca bebeğinizi izleyin. (Başak Anne)<BR><BR>- Her annenin sütü bebeğine yeter, sadece sabırlı olun, bol bol emzirin ve mutsuz olmanıza sebep olacakları mümkünse bu dönemde uzak tutun. (Perihan Anne)<BR><BR>- Hastaneden çıkmadan bir emzirme danışmanından pratik konusunda yardım isteyin. Güvenebilecekleri bir doktora sırtınızı yaslayın. Konuda bilgilendikten sonra iç güdülerinizi dinleyin ve etraftan gelen baskılara kulak tıkayın. (Elif Anne)<BR><BR>- Benim faydasını gördüğüm bir şey var: E vitamini! Doğumdan en az bir ay önce e vitamini kapsülleri ile meme uçlarına masaj yapmak (sert değil, süt üretimini sağlayan oksitosin hormonu aynı zamanda doğum kasılmalarını da başlatır ve sert masajlar uyarı ile oksitosin hormonu salgılayabilir) O bölgedeki cilt dokusunu güçlendirebiliyor. Doktorum işe yaramaz demişti ama bence yaradı. Günde bir kere bir kapsülü paylaştırdım ve yaklaşık 2 ay kala başladım. Altın tavsiye mi bilmiyorum ancak derinin güçlenmesi daha sonra meme ucu çatlakları için faydalı olabiliyor diye düşünüyorum. (Ayça Anne)<BR><BR>- Emziren annelerin deneyimlerini okumalarını tavsiye ederim ilk olarak. Doğumdan hemen sonra herkes size yardımcı olmak adına başınıza üşüşüp sizi daraltabilir, kibarca yalnız kalmak istediğinizi söyleyebilirsiniz. Eğer ilk günlerde sütleri gelmezse pes etmesinler sütün oturması birkaç haftayı bulabiliyor. (Laçin Anne)<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/anne-cocuk/bebek-bakimi/emziren-annelerden-diger-annelere-tavsiyeler-8412.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Emziren annelerden diğer annelere tavsiyeler

Bebek bakımında en değerli bilgilerden biri emziren annelerin diğer emziren annelere tavsiyeleridir bizce.  LeiLeo markasının yaratıcı ve ...

Devamı »

Daha iyi bir seks hayatı için öneriler

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB71BlE3bI0vHyuy5GQuQr_ruOAVqV8bIeUR8DIJ_6lzmDmGfVdUDqgJ3Dn25NGyf4KejbcdlufUpPsGNqFk10v-ALPNjDx1hT8EyMpQ_f3xnru8M8Pf4Y4QKUK1Vnb2YLTv1rs9WWi0E/s1600/seks_orgazm_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB71BlE3bI0vHyuy5GQuQr_ruOAVqV8bIeUR8DIJ_6lzmDmGfVdUDqgJ3Dn25NGyf4KejbcdlufUpPsGNqFk10v-ALPNjDx1hT8EyMpQ_f3xnru8M8Pf4Y4QKUK1Vnb2YLTv1rs9WWi0E/s320/seks_orgazm_glr.jpg" width="266"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Yatakta mutluluğu yakalamak için birinin size sihirli değnekle dokunmasını beklemiyorsunuz herhalde, değil mi? Seks hayatınızı iyileştirmek için seçebileceğiniz öyle çok yol var ki… İşte 10 öneri…</SPAN></B><BR><BR>Yatakta mutlu değil misiniz? Yanıtınız “hayır” mı? Emin olun, yalnız değilsiniz. Seks hayatı ile ilgili İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre insanların sadece yüzde 44’ü tamamıyla mutlu bir cinsel hayata sahip. Biz bu yüzdenin Türkiye’de daha da düşük olduğunu tahmin ediyoruz. Mutlu olanlara mutluluklarının devamını dileyerek, daha iyi bir seks hayatına ihtiyaç duyanlara birkaç tüyo veriyoruz.<BR><BR><B>Çıplakken rahat olun</B><BR>Hiç kimse mükemmel değildir, unutmayın. Daha iyi bir seks hayatı için kendinizi çıplakken de sevmeyi öğrenin. Çoğu kadın olumsuz vücut imajından dertlidir ve kendini çıplakken gizlemeye çalışır. Bir taraftan sağlıklı beslenerek, düzenli egzersiz yaparak vücudunuza güveninizi artırın, ama diğer taraftan çıplakken aynanın karşısına geçtiğinizde kendinize seveceğiniz bir yerler bulun. Bu, omuzlarınız da olabilir, poponuz da…<BR><BR><B>Masaj yaptırın</B><BR>Eğer çok stresliyseniz ve kendinizi seks yapacak moda bir türlü sokamıyorsanız, gevşemeye ihtiyacınız var demektir. Duşa girin ya da kendinize köpüklü bir küvet hazırlayın. Yanında bir kadeh şarabın da size eşlik etmesinde hiçbir sakınca yok. Banyodan çıktıktan sonra eşinizden biraz şehvetli bir masaj talep edin. Başınızdan ayak parmaklarınıza kadar bir masaj, seks öncesi için harika bir hazırlıktır. Böylece kan akışınız hızlanır ve enerjiniz artar.<BR> <DIV style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both" class=separator><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: right; MARGIN-LEFT: 1em; CLEAR: right" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxiFDNlcjsyQx3d1Jag0T9AvBQTvjyQH9GRCNOFkrAytRWJJrPecEYPpjMCpXU9Cqi2AFOwPp0s4JWy8WLlIItePBi4e0gf37l26mmZRrOle4-x_DTCEgZY5E1Hyh3LykbTmMrl-hN4bs/s1600/seks_glr+%25281%2529.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxiFDNlcjsyQx3d1Jag0T9AvBQTvjyQH9GRCNOFkrAytRWJJrPecEYPpjMCpXU9Cqi2AFOwPp0s4JWy8WLlIItePBi4e0gf37l26mmZRrOle4-x_DTCEgZY5E1Hyh3LykbTmMrl-hN4bs/s200/seks_glr+%25281%2529.jpg" width="166"></A></DIV><BR><B>Orgazm sorununu aşın</B><BR>Orgazm olmakla ilgili bir sorununuz mu var? Bu sorunu kendi kendinize, bedeninizi hissederek, ona dokunarak aşmaya çalışın öncelikle. Her sevişmede orgazma ulaşamayacağınızı ya da zor ulaşacağınızı bilmek sizi seks yapmaktan uzaklaştırabilir.<BR><BR><B>İsteklerinizi anlatın</B><BR>Çantasına bırakacağınız bir notla ya da kulağına fısıldayarak ne istediğinizi ona söyleyin. Bu küçük bir önsevişme taktiği de olabilir, büyük bir fantezi de. Ama eşinizin sizin ne istediğinizi bilmesi gerçekten önemli. Sizin beklentilerinizi anlaması için oturup dua edeceğinize açıkça söyleyin işte. Elbette seks hayatını iyileştirmek için her iki tarafa da iş düşüyor.<BR><BR><B>Vajinal kuruluğu önleyin</B><BR>Vajinal kuruluk çoğu kadının sorunu. Bu, ağrılı birleşmeler yaşanmasına neden olup cinsel ilişkiyi korkulan bir şey haline getirebiliyor. Kayganlaştırıcı jel ya da yağlar ve masaj losyonları bu sorunu gidermede işinize yarayabilir.<BR><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtgVcIHn0-JUNw3vpezmH-5yyLUAQwFtMp_5zuya_WmJ8IhkLq_4x6XEIzTv8z-0S3_jS-l74YnYO5piGe6BmGi1iqFM3ZZAoD05pkLxUnoG0QzYw4Yt27nRemEoYOhNwdgafS19Rb_0g/s1600/seks_glr+%25282%2529.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtgVcIHn0-JUNw3vpezmH-5yyLUAQwFtMp_5zuya_WmJ8IhkLq_4x6XEIzTv8z-0S3_jS-l74YnYO5piGe6BmGi1iqFM3ZZAoD05pkLxUnoG0QzYw4Yt27nRemEoYOhNwdgafS19Rb_0g/s200/seks_glr+%25282%2529.jpg" width="166"></A><B>Yeni pozisyonlar deneyin</B><BR>Sadece misyoner pozisyonuyla geçiştirdiğiniz bir seks hayatınız varsa ona yeni bir tat katmanın zamanı gelmiş demektir.<BR><BR><B>Seksi kokun </B><BR>Eşinize seksi bir koku yaymak için süreceğiniz parfüm çok önemli. Güzel bir koku taşıdığınızda, partneriniz size daha da yaklaşmak isteyecek, o yaklaştıkça da kimyasal reaksiyonlar devreye girecek, göreceksiniz. Çünkü parfümlerin içeriğinde bulunan bazı esanslar hormonları harekete geçirmeye çok elverişli.<BR><BR><B>Afrodizyakları deneyin</B><BR>Afrodizyak yiyecekleri menünüze eklediğinizde şehvet dolu geceler yaşamanız olası. Öyleyse hayatınızda bir değişiklik yapın ve Orgazma hazırlayan yiyecekleri de mutfağınızda bulundurun.<BR><BR><B>Zevk noktalarınızı keşfedin</B><BR>Daha iyi bir seks hayatı daha hazlı bir seks hayatı demektir. Seksten daha fazla haz almak istiyorsanız, erkeğinizi zevk noktalarınıza doğru sürüklemekten utanmamalısınız. Tabii bunun için önce bu noktaları kendiniz keşfetmelisiniz. Bu keşifte size yardımcı olacağını düşündüğümüz yazımıza tıklayın. Tabii erkeğinizin de hassas noktalarını bilerek daha hazlı sevişmeler yaşayabilirsiniz.<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/ask-iliskiler/cinsellik/daha-iyi-bir-seks-hayati-icin-oneriler-8170.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV> </DIV>

Daha iyi bir seks hayatı için öneriler

Yatakta mutluluğu yakalamak için birinin size sihirli değnekle dokunmasını beklemiyorsunuz herhalde, değil mi? Seks hayatınızı iyileştirme...

Devamı »

Birbirine en çok yakışan çiftler

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSqvzThUHRgUj0GNzpbg0Vi62zoBRHckCALFw0Jy3N0CoiZRx8ILZwVYTVVAuUAYMPUX6nO0m10ScwRpImYbgrnav2qN-GaTCD-GNuuvcMTCy9QNeThwuZA47twnxW1x8-20Fy6_hdlIA/s1600/kate-william.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSqvzThUHRgUj0GNzpbg0Vi62zoBRHckCALFw0Jy3N0CoiZRx8ILZwVYTVVAuUAYMPUX6nO0m10ScwRpImYbgrnav2qN-GaTCD-GNuuvcMTCy9QNeThwuZA47twnxW1x8-20Fy6_hdlIA/s320/kate-william.jpg" width="266"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Ünlüler dünyasının birbirine en çok yakışan çiftlerini görmek ister misiniz? Ünlü isimler eşleri ya da sevgilileriyle de ünlüler.</SPAN></B><BR><BR>Victoria-David Beckham, Angelina Jolie-Brad Pitt, Kim Kardashian-Kris Humphries ve diğerleri...<BR><BR>Birbirine en çok yakışan çiftler...<BR><BR><B>Angelina Jolie-Brad Pitt</B><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: right; MARGIN-LEFT: 1em; CLEAR: right" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_ycqvRAURarz5bOzaJ5_IQcHWY00u7OINs6MKqktYQBgLKgn0pz9L9KE3oLzyWYO8imM0UXzW-aGRIBJpaTOzQ6r-0fgd-JGyhERYTsKgSO3PbSuv9mOOzuAAgAjCdl8Jj6lK3egT2p8/s1600/angelina-brad.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_ycqvRAURarz5bOzaJ5_IQcHWY00u7OINs6MKqktYQBgLKgn0pz9L9KE3oLzyWYO8imM0UXzW-aGRIBJpaTOzQ6r-0fgd-JGyhERYTsKgSO3PbSuv9mOOzuAAgAjCdl8Jj6lK3egT2p8/s200/angelina-brad.jpg" width="166"></A>Angelina Jolie ve Brad Pitt, 2005 yapımı ''Mr. & Mr. Smith'' filminin çekimlerinden bu yana birlikte. Altı çocukları bulunan Jolie ve Pitt, birbirine en çok yakışan çiftler listesinde başı çekiyor.<BR><BR><B>Jessica Simpson-Eric Johnson </B><BR>İlk eşinden olaylı şekilde boşanan Jessica Simpson, şimdilerde Eric Johnson ile çok mutlu. Üstelik ikili, yakında evlenecek.<BR><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheH0DwRLSw-U-0yxrgDmhUwkUdNSOvQJ1sX1mBGxZuY_lg25TUOYN14IY1hg-0Y1AOljJVY9UtMd7UcBN1revVZjzawV1wprc1sj2oFz4nwrmCFYMIEChw4xVS9bNzt5Y0xMZuseJt2mw/s1600/halle-oliver.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheH0DwRLSw-U-0yxrgDmhUwkUdNSOvQJ1sX1mBGxZuY_lg25TUOYN14IY1hg-0Y1AOljJVY9UtMd7UcBN1revVZjzawV1wprc1sj2oFz4nwrmCFYMIEChw4xVS9bNzt5Y0xMZuseJt2mw/s200/halle-oliver.jpg" width="166"></A><B>Kim Kardashian-Kris Humphries</B><BR>Kim Kardashian ve NBA yıldızı eşi Kris Humphries arasındaki boy farkı hayli fazla ama hayranları onları çok yakıştırıyor. Birbirlerini çok sevdiklerini söyleyen çift, her yere birlikte gidiyor, bir an olsun ayrılmıyor.<BR><BR><B>Halle Berry-Oliver Martinez</B><BR>Birbirlerine aşık olduklarını söyleyen Halle Berry ve Oliver Martinez'de birbirlerine yakışan ünlü çiftler arasında.<BR><BR><B>Jennifer Aniston-Justin Theroux</B><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: right; MARGIN-LEFT: 1em; CLEAR: right" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijg1XC-F1lUb5k7ReKEjyZ6rRczO5XoqVqB0ygCdJ8wN1u1Q-qY0YzpwQZPxyUGQeUob64nR-89Y96co9DzWaDaFptbK15Zw3NZtjzG6LaPtFy648zGo_KovGnR9zDf6L89g5rlE-ofGQ/s1600/victoria-david.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijg1XC-F1lUb5k7ReKEjyZ6rRczO5XoqVqB0ygCdJ8wN1u1Q-qY0YzpwQZPxyUGQeUob64nR-89Y96co9DzWaDaFptbK15Zw3NZtjzG6LaPtFy648zGo_KovGnR9zDf6L89g5rlE-ofGQ/s200/victoria-david.jpg" width="166"></A>Brad Pitt'ten boşandıktan sonra asştan yana yüzü gülmeyen Jennifer Aniston mutluluğu sonunda Justin Theroux'da buldu. İkili, çok yakıştırılan çiftler arasında.<BR><BR><B>Kate Middleton-Prens William</B><BR>Kate Middleton ve İngiltere Prensi William'ın aşkına tüm dünya gıptayla bakıyor. Araştırmalara göre ikilinin düğünü, İngiltere'deki evlilik oranını da artırdı!<BR><BR><B>Eva Longoria-Eduardo Cruz</B><BR>Eva Longoria eşi Tony Parker'dan boşandıktan sonra aşka inancını Eduardo Cruz'la kazandı. Güzel oyuncu, bulduğu her fırsatta Cruz'la çok mutlu olduğunu söylüyor.<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/moda-stil/kirmizi-hali/birbirine-en-cok-yakisan-ciftler-8421.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Birbirine en çok yakışan çiftler

Ünlüler dünyasının birbirine en çok yakışan çiftlerini görmek ister misiniz? Ünlü isimler eşleri ya da sevgilileriyle de ünlüler. Victoria...

Devamı »

Büyük tehlike: Evlilik yorgunluğu

<DIV style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both" class=separator><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu5_kSbjt8aJpx7UMVe94FXHWcyu25yyN1trQtRC_GUN_D9LqiF3R7WxmRDmsHHOFpzb1jCDZKFWuu5itzr8bm_Yd4BXVmqLyAUIHDWqA-Lf85WpegYK6BOU122egBgtW6CeRqQLk8gGs/s1600/evlilik_ayrilik_glr+%25281%2529.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhu5_kSbjt8aJpx7UMVe94FXHWcyu25yyN1trQtRC_GUN_D9LqiF3R7WxmRDmsHHOFpzb1jCDZKFWuu5itzr8bm_Yd4BXVmqLyAUIHDWqA-Lf85WpegYK6BOU122egBgtW6CeRqQLk8gGs/s320/evlilik_ayrilik_glr+%25281%2529.jpg" width="266"></A></DIV><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz, evlilik yorgunluğu. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Uzman Nörolog Mehmet Yavuz anlatıyor.</SPAN></B><BR><BR>Yüzyıllardır kutsal kurum olarak adlandırılan evlilik, çoğu insanın hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağı. Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz anlatıyor…<BR><BR>4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyası kiminin de kabusu. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Eskiden "şiddetli geçimsizlik" olarak adlandırılan boşanma nedeni günümüzde "evlilik yorgunluğu" denilen evlilik yozlaşması halini aldı ve deyim yerindeyse boşanmalarda moda haline geldi.<BR><BR><B>Evlilik yorgunluğu ne zaman başlar?</B><BR>"Aşkım, sevgim bitti, artık heyecanım kalmadı" gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde biten aslında aşk ve sevgi değil, dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalarda evlilik yorgunluğunun evlendikten 2,5 yıl sonra başladığı ortaya çıktı.<BR> <DIV style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both" class=separator><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: right; MARGIN-LEFT: 1em; CLEAR: right" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigFfA17u2iAcIbL0CKiKKvMiZ1aZDifdj5eI7hS1MXt6xl7lnhr6HSvaUiOrAJxS-L_s4EDBxbQgws5gVFFB3HdxsoKdHmFr1tb8mbSbiD07k3buCFtNB5rC9WUdBXAs3t7G0hywv7euI/s1600/evlilik_iliski_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigFfA17u2iAcIbL0CKiKKvMiZ1aZDifdj5eI7hS1MXt6xl7lnhr6HSvaUiOrAJxS-L_s4EDBxbQgws5gVFFB3HdxsoKdHmFr1tb8mbSbiD07k3buCFtNB5rC9WUdBXAs3t7G0hywv7euI/s200/evlilik_iliski_glr.jpg" width="166"></A></DIV><BR>Günümüzde birçok çift aşkı, dostluk ve sevgiye dönüştürebiliyor; bunu beceremeyenlerse soluğu mahkemede alıyor.<BR><BR><B>En önemli faktör eğitim uyumu</B><BR>Ekonomik ve fiziksel uyum, yaş uyumu, inanç uyumu ve cinsel uyum gibi benzerliklerin hiçbiri evlilik yorgunluğunu önlemede belirleyici değildir. Çiftlerden biri çok zengin diğeri çok yoksul olabilir ya da biri genç diğeri yaşlı olabilir.<BR><BR>Evlilik yorgunluğunu önleyen en önemli faktör, eğitim uyumudur. Böyle çiftler birbirini anlayabilir, birçok konuyu birlikte tartışıp paylaşabilir ve en önemlisi konuşabilir. Konuşan bir çiftin de çok önemli sorunlar olmadıkça evlilik yorgunluğuna yakalanma riski çok azdır.<BR><BR><B>Boşanma riskinin en yüksek olduğu dönemler</B><BR>Evliliklerde boşanma riskinin yüksek olduğu dönemler; ilk bir yıl, daha sonraki altı yıl ve evliliğin 20'nci yılıdır. Ani evliliklerde, nişanlılık dönemi geçirenlere göre ilk yıl boşanma riski daha fazladır. Aniden evlenenler birbirlerini aynı evde yaşamaya başlayınca tanırlar ve uyumlu olmamaları halinde ilk bir yıl içinde boşanırlar genelde.<BR><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkKbkGgb2xjG3PEG4UuES4r-9ymIRvc6yrooX2PoTPoPs3r_L9gLQIu_a4XXPRl27DXs4-axkshqX_fPSVAYxzywXVpRmHalcEfIRmXEjpXqLCIwR9ikRuiD-N50V4rVK5vVyx6Z0cfIQ/s1600/erkek_evlilik_ilgi_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkKbkGgb2xjG3PEG4UuES4r-9ymIRvc6yrooX2PoTPoPs3r_L9gLQIu_a4XXPRl27DXs4-axkshqX_fPSVAYxzywXVpRmHalcEfIRmXEjpXqLCIwR9ikRuiD-N50V4rVK5vVyx6Z0cfIQ/s200/erkek_evlilik_ilgi_glr.jpg" width="166"></A><B>Uzun süre flört etmek önemli</B><BR>Görücü usulü ile bir süre nişanlı kalıp evlenenlerin ilişkileri aile büyüklerinin seçimleri ve tecrübeleri ile şekillendiği için flört evliliğine göre biraz daha sağlam olabilir. Bu noktada çiftler arası sorunlarda aile büyüklerinin hemen devreye girip arabuluculuk yapması önemli bir faktördür. 20'nci yıldan sonra boşanmalarda görücü usulü evlilik ve flört evliliği arasında sayısal açıdan bir fark yoktur.<BR><BR><B>Teknoloji evliliği yoruyor</B><BR>Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, özel hayatımızı tehlikeye atıyor. Çok odalı evler, yazlıklar, kışlıklar, farklı televizyon ve bilgisayarlar, çiftleri birbirinden koparıyor ve yalnızlaştırıyor. Bunlar duygusal yönden kopma ve ayrışmalara neden oluyor. Teknolojik imkanların daha az kullanıldığı kırsal kesimlerde boşanma olaylarının nadir görülmesini de buna bağlayabiliriz.<BR><BR><B>Akraba ve komşu ziyaretleri ilişkiyi canlı tutuyor</B><BR>Akraba ziyaretleri ve komşuluk ilişkileri evliliği sürekli dinamik tutarak yorgunluğa engel olabiliyor. Haftada en az iki defa akraba ya da komşu ziyaretinde bulunanlarda, evlilik yorgunluğu riski azalıyor.<BR><BR>Bu ziyaretler hem eşler arasında paylaşımı artırır hem de monotonluğu yok eder. Evlerinde hizmetçi ya da bakıcı olanlarda da olmayanlara göre boşanmalar daha fazla görülür. Yemek sonrası çay-kahve sohbetleri evliliği pekiştirir.<BR><BR><B>Olumlu düşünmek evliliği sağlamlaştırıyor</B><BR>Karşılıklı empati de evlilik yorgunluğunu önleyen önemli faktörlerden biridir. Kendini eşinin yerine koyarak hareket etmek çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanır.<BR><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: right; MARGIN-LEFT: 1em; CLEAR: right" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAN6BK7kUHDBrhdDYI0_LW_8185KnAXwvYFu1oo6fjYorP3FldH6bVgkP2u9ZX9owykv1muazVVj1SA_M94vNlqDFdU5EE4X-QiiiAPgMaLVRj6S99qAAPbtNnFyJGqjNrI-tKmOcd_JQ/s1600/evlilik_ayrilik_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAN6BK7kUHDBrhdDYI0_LW_8185KnAXwvYFu1oo6fjYorP3FldH6bVgkP2u9ZX9owykv1muazVVj1SA_M94vNlqDFdU5EE4X-QiiiAPgMaLVRj6S99qAAPbtNnFyJGqjNrI-tKmOcd_JQ/s200/evlilik_ayrilik_glr.jpg" width="166"></A>Psikolojide "kendini gerçekleştiren ön kabul" yasasına göre, bir insanın herhangi bir konuda ön yargısı varsa, bir müddet sonra ön kabul oluşan yasa kendini gerçekleştirmeye başlar. Örneğin, "Eşime güvenmiyorum, beni aldatabilir" düşüncesine sahip bir eşin güvensizliği, bir süre sonra davranışlarına yansıyabilir ve bu da ilişkiyi boşanmaya sürükler. Psikolojideki bu yasanın bir diğer adı da "kuantum olumsuzlama"dır.<BR><BR>Bunun tersine "Eşim beni aldatmaz" düşüncesi ile duygularını yansıtan kişi kuantum olumlama ile evlilik bağlarını sağlamlaştırır.<BR><BR><B>Çiftler birbirini eleştirirken dikkatli olmalı</B><BR>Evlilik yorgunluğunu önlemek için çiftler eleştiri ve önerileri "sen" odaklı değil "ben" odaklı yapmalıdır. Örneğin, "Bu evin hali ne böyle? Sen ne dağınık bir adamsın!" yerine eş "Ev dağınık olunca kendimi kötü hissediyorum" derse karşı taraf sorumluluk duygusuyla daha hassas hareket edecektir. "Sen" odaklı eleştiriyi direkt kişiliğine yapılmış bir saldırı olarak algılayan eş, bir süre sonra işlerini yine ihmal edecektir.<BR><BR><B>En az 5 dakika birbirinizi izleyin</B><BR>Bilimsel bir araştırmada, 100 kişiye karşı cinsten birine 5 dakika süreyle hiç kıpırdamadan bakmaları isteniyor ve şaşırtıcı bir sonuç çıkıyor. Birbirinin yüzüne bakan çiftlerden bazıları aşık olup evlenmeye karar veriyor. Tıpkı bu araştırmadaki gibi her gün en az 5 dakika birbirinizin yüzüne bakın.<BR><BR>Evlilik, canlı bir organizma gibi beslenmeye ihtiyaç duyar. Evlilikte 2,5 yıldan sonra duygusal beslenme minimuma iner. Bunun yerini, duyma, dinleme ve anlama şeklindeki empatik paylaşımcı iletişim alır. Çiftlerin de bunu en iyi şekilde yerine getirmesi gerekir.<BR><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm4eJ9DlN9riphvjFRfQVIAV48StfiOvVQum9oNNtg7Lcmr8yqLjccmn0y3A6GkHvfW5tVJAEFdZTde6NexDYbO3jP5uGYuXyCYzLZUS4pNV3bMwA0SRQWeOixXlAnwiZJzags1sKZtqQ/s1600/sohbet_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm4eJ9DlN9riphvjFRfQVIAV48StfiOvVQum9oNNtg7Lcmr8yqLjccmn0y3A6GkHvfW5tVJAEFdZTde6NexDYbO3jP5uGYuXyCYzLZUS4pNV3bMwA0SRQWeOixXlAnwiZJzags1sKZtqQ/s200/sohbet_glr.jpg" width="166"></A>Evlilik yorgunluğuna yakalanmamak için neler yapılmalı?<BR><B><BR></B><BR><B>Elinizdekilerin değerini bilin:</B> Sahip olduğumuz birçok şeyin kıymetini kaybettiğimizde anlarız. Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar ve dostluklar kurun. Ne yazık ki bazı eşler, yaptıkları her işte mükemmel olmaları gerektiğine inanır ve dolayısıyla bir türlü kendilerini yeterli bulmazlar. Bu tür insanlar kendileriyle barışık olmadıkları ve kendilerinden kapasitelerinin çok üstünde beklentileri olduğu için evliliklerinde de mutlu olamazlar. Hayat düz bir çizgi değildir, inişli çıkışlıdır. Başarı kadar başarısızlıkların da doğal olduğunu kabul etmek gerekir.<BR><BR><B>Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın:</B> Kendinize ev, araba alınca, çocuğumuz olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil uzun bir yolculuktur ve her an yaşanacak bir duygudur.<BR><BR><B>Her eleştiriye kulak vermeyin: </B>Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız. Bu yüzden hatalarınıza değil, kişiliğinize yönelik eleştirilere kulak vermeyin.<BR><BR><B>Hatalara duyarlı olmayın: </B>Hiç kimse mükemmel değildir ve hatalar tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Bu nedenle her olumsuzluğu sözcüklere dökmemek gerekir. Böylece hem çabucak unutursunuz hem de tekrarlanma ihtimali olmayan bir olay için eşinizi incitmemiş olursunuz.<BR><BR><B>Evliliğinize zaman ayırın:</B> Eşlerin tüm zamanlarını birlikte geçirmeleri özellikle çalışan ailelerde neredeyse imkansızdır. Çiftler, evde olsun dışarıda olsun akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Akşam yemekleri haftada ikiden aza indiğinde tehlike başlamış demektir. Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/ask-iliskiler/evlilik/buyuk-tehlike-evlilik-yorgunlugu-8061.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Büyük tehlike: Evlilik yorgunluğu

Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz, evlilik yorgunluğu. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu pr...

Devamı »

Gençlik ve güzellik iksirleri

<DIV style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both" class=separator><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4s-KeoXVVxCARyBwaJpPt4D9KzVI4v96orGaNx5SD08XOv9BA5pE08AJcA_d3qPLJOMdgV4DjWC5cQz_qxohEtMjMMCVA62vlzsZM_1-r3ubGcDv6nP4hwrHGQjvUTG2jQunSZ2jLp4s/s1600/Unlulerden-Dogal-Guzellik-Sirlari.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4s-KeoXVVxCARyBwaJpPt4D9KzVI4v96orGaNx5SD08XOv9BA5pE08AJcA_d3qPLJOMdgV4DjWC5cQz_qxohEtMjMMCVA62vlzsZM_1-r3ubGcDv6nP4hwrHGQjvUTG2jQunSZ2jLp4s/s320/Unlulerden-Dogal-Guzellik-Sirlari.jpg" width="320"></A></DIV><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Gençliğin sırrını uzaklarda aramaya gerek yok zira hepsi burnumuzun dibinde duruyor. Gün geçmiyor ki kadınların sonsuz gençlik ve güzellik isteğine hizmet edecek bir krem ya da bir formül üretilmesin. Bilim adamlarına da bu güzellik iksirlerini ortaya çıkarıp formüle etmek düşüyor. Tıpkı şimdi vereceğimiz örneklerde olduğu gibi…</SPAN></B><BR><BR>Sadece kadınların değil insanoğlunun bu isteği koskocaman bir kozmetik sektörünü ayakta tutuyor, yüzlerce bilim adamı bunun için sürekli araştırıyor, yıllarca laboratuarlarda çalışıyor.<BR><BR><B>Tarladaki niye beyazlıyor?</B><BR>İlk örneğimiz dermatologların hastalara reçete ettiği dermokozmetik deyince akla gelen ilk markalardan biri Dermalogica'dan…<BR><BR>Antis Kozmetik Eğitim Müdürü Melike Yumlu anlatıyor:<BR>"Uzakdoğu'da pirinç tarlalarında çalışan kadınlar, su olmadığı için pirinçleri yıkadıkları suyla banyo yaparlarmış. Bütün gün güneşin altında çalıştıkları halde bronzlaşacaklarına beyazlayan kadınlar, uzmanların dikkatini çekiyor. Pirinç suyla birleşince ortaya çıkan 'fitik asit', hem cildin beyazlamasını sağlıyor hem de üstteki ölü deriyi atıyor. Dermalogica'nın kurucularından Jane Wurwand, Hindistan ziyaretlerinde de kadınların beyazlamak için pirinç tozu kullandığını fark edince pirinç suyu üzerinde çalışmaya başlıyor. "<BR><BR>Wurwand, tam 15 yıllık çalışmalarının sonucunda Dermalogica'nın ciltteki leke ve ton farklılıklarını dengelemeye yardımcı olan ürünü Daily Microfoliant'ı yarattı. Bununla yetinmeyen Wurwand, geçtiğimiz günlerde yine pirincin renk açıcı etkisini ve daha pek çok etkili formüllerini kullandığını yeni ürünü ChromaWhite'ı eczanelerde satışa sundu. 4 haftadan itibaren leke görünümünde azalma sağlayan yeni cilt aydınlatma sistemi ChromaWhite, mevcut lekeleri azaltırken yeni lekelerin de oluşumunu engellemeye yardımcı olarak daha aydınlık, düzenli bir cilt tonuna ulaşmayı sağlıyor.<BR><BR><B>Elleri niye yaşlanmıyor?</B><BR>Bir diğer örneğimiz de yine tarlada çalışan kadınlardan… Ancak bu kez rotamızı, Uzakdoğu'dan Ekvator'a çeviriyoruz. Ekvator'daki kahve tarlalarında çalışan kadınları gözlemleyen, AHA gibi kozmetik sektöründe önemli buluşlara sahip kimyacı Joseph A. Lewis ve toksikolojist ortağı Joseph C. DiNardo, kahve toplayan kadınların ellerinin yaşlanmadığını fark etmiş. Güneşin zararlı etkilerinin en fazla hissedildiği Ekvator bölgesinde, bütün gün güneşin altında çalışıp, kolları yaşlanırken elleri yaşlanmayan kadınların gizemini inceleyen iki bilim adamı, araştırmalarının sonucunda işin sırrının henüz tam olgunlaşmamış kahve meyvesinde yattığını görmüş.<BR><BR>Joseph Lewis, kahve meyvesinin en doğal antioksidan kaynağı olduğunu belirtirken yeşil çaydan da üç kat daha fazla antioksidan içerdiğini söylüyor. Bilim adamı kahve meyvesinin yaşlanmaya karşı nasıl koruduğunu ise şöyle anlatıyor:<BR><BR>"Bitkilerin de güneşten korunma mekanizması var. Kahve meyvesi kendini güneşten korumak için 'polifenol' diye bir madde salgılıyor ve kendi etrafında bir çeper oluşturuyor. Bu çeper bitkiyi zararlı ışınlardan koruyor. Biz de bu polifenol maddesini ürünlerimize taşıdık."<BR><BR>Kahve meyvesinin yaşlanmaya karşı savaşan güçlü bir antioksidan olduğunu keşfeden Lewis ve ortağı DiNardo, uzun süren formülleştirme ve klinik çalışmalardan sonra markaları Priori'nin CoffeBerry serisini oluşturdu. Lewis, yaşlanmaya karşı savaşta doğal ürünler kullanmaya tercih edenler için geliştirdikleri Priori CoffeBerry serisinin ince çizgi ve kırışıklarda gözle görülür azalma ve cilt tonu düzensizliklerinde ciddi düzelmeler sağladığını söylüyor.<BR><BR><B>Organı koruyorsa</B><BR>İki bilim adamının bir başka buluşu ise yeniçağın etken maddesi olmaya aday gösterilen 'idebenone'. Bunun hikayesi de en az diğer iki etken madde kadar ilginç. Ancak bu kez mucizeyi tarlalarda değil ameliyathanede arıyoruz. Organ nakilleri sırasında organların kaplandığı 'idebenone' maddesinden yola çıkan Lewis ve DiNardo, "Bu madde organı çok güçlü bir şekilde koruyorsa cildi niye korumasın" diye düşünüp 1999 yılında araştırmalarına başlamış. Ve yıllar sonra cildi sigara, hava kirliliği gibi çevresel hasarlardan koruyan 'EPF' yani 'çevresel koruma faktörünü' geliştirmişler.<BR><BR>Yıllardır SPF (güneş koruma faktörü) korumalı ürünlerle cildimizi güneşin olumsuz etkilerinden korumaya çalışıyoruz ancak cildi güneş kadar hava kirliliği, sigara dumanı ve stres de yaşlandırıyor. Lewis, 'idebenone' etken maddesinin, cildi hem koruyan hem de düzelten tek antioksidan olduğunu açıklıyor. "Idebenone aslında bir içerik, coenzyme Q10′a çok benziyor ama ondan bin kat daha etkili ve yüzde 60 daha küçük. Yaşlanmanın en önemli sebebi hücrelere enerji veren mitokondrinin bozulması. Idebenone, cildi dış etkilerden korurken mitokondriye de enerji veriyor. Eğer mitokondri hücresini korumazsak cilt yaşlanmaya başlar."<BR><BR>Bilim adamı, Idebenone etken maddesiyle Priori'nin Radical Defence serisini geliştirdi. Lewis, cildi güneşe karşı koruyan SPF30 koruma faktörü ile EPF 95 çevresel koruma faktörünü tek bir şişede birleştirdiği Radical Defence ürününün, 3 hafta gibi bir süre cildi güneşe ve çevresel hasarlara karşı koruduğunu söylerken aynı zamanda çizgiler üzerinde olumlu etki yaratacağını da belirtiyor.<BR> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Gençlik ve güzellik iksirleri

Gençliğin sırrını uzaklarda aramaya gerek yok zira hepsi burnumuzun dibinde duruyor. Gün geçmiyor ki kadınların sonsuz gençlik ve güzellik...

Devamı »

Erkeklerin bilinmesini istemedikleri 10 sır

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSD7S8B9sCoXdN4cflY3qP1IoT19F0A6aQ8oQJqSvlJHeF-p13T11bPEm0evW9MASfIAPVVyYB6gKuCTXTTYk34DsOzdTmVZGoZ1RM7_zTKtRMYg0iVW71x_trPWFHsHtzWozP0Nr8PHc/s1600/erkekler_glr+%25281%2529.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSD7S8B9sCoXdN4cflY3qP1IoT19F0A6aQ8oQJqSvlJHeF-p13T11bPEm0evW9MASfIAPVVyYB6gKuCTXTTYk34DsOzdTmVZGoZ1RM7_zTKtRMYg0iVW71x_trPWFHsHtzWozP0Nr8PHc/s320/erkekler_glr+%25281%2529.jpg" width="266"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Şu erkekler, kendilerini olduklarından farklı gösterme bayılıyorlar! Ama biz şimdi onların foyasını meydana çıkarıyoruz. Sırlarını itiraf yolunu seçen erkeklerden inciler </SPAN></B><BR><BR>Glamour dergisinin erkeklerle görüşerek aldığı sırlar birinci ağızdan olduğu için inandırıcı geldi bize. Muhtemelen sizin sevgilinizin ya da eşinizin de bu sırlardan en azından birkaç tanesini sakladığını düşünebilirsiniz. Şu erkekler, kendilerini olduklarından farklı gösterme bayılıyorlar! Ama biz şimdi onların foyasını meydana çıkarıyoruz.<BR><BR>İşte, erkeklerin ağzından, öteki yüzleri...<BR><BR><B>Fit olma takıntısı</B><BR>Erkekler de en az biz kadınlar kadar yiyip içtiklerinin kalorisini hesaba katıyorlar. Belki bazılarının bize göre çok daha fazla kilolarını kontrol altında tuttuklarını söyleyebiliriz. İtirafçılar öyle diyor.<BR><BR><B>Romantik komedi sevgisi</B><BR>Şu romantik komediler... Erkeklerin bu filmlerden nefret ettiğini, kadınlar izlemek istediğinde onların şikayet ettiklerini biliriz ya hep, aslında onlar romantik komedilerin gayet izlenebilir olduğunu düşünüyormuş. Öyleyse bu akşam romantik komedi seansına iki bilet!<BR><BR><B>Seks heyecanı</B><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: right; MARGIN-LEFT: 1em; CLEAR: right" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmA3q7LF5_T1f4Drm_5bxsjmx7K4FFceCE6fP67aDGC-VWpkein0fMfEu-0Vh77pqOL0tN_18OrzHl7iDNlxC89JdGjpDXrtcT5RApo-BCu_EUAn09a5TcMyDmrR2Ss7ewr2tBkLCHQIY/s1600/seks_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmA3q7LF5_T1f4Drm_5bxsjmx7K4FFceCE6fP67aDGC-VWpkein0fMfEu-0Vh77pqOL0tN_18OrzHl7iDNlxC89JdGjpDXrtcT5RApo-BCu_EUAn09a5TcMyDmrR2Ss7ewr2tBkLCHQIY/s200/seks_glr.jpg" width="166"></A>Seks konusunda erkeklerin her zaman daha rahat olduğuna inanır kadınlar. Oysa itirafçı erkekler, “Bu işi defalarca kez yapmış olsak da her sutyeni çıkarma anında bir miktar heyecanlanıyoruz” diyorlar.<BR><BR><B>Mastürbasyon gerçeği</B><BR>Buna inanamayacaksınız! İtirafçı erkekler, eşleri evden çıktığında yüzde 47’lik bir olasılıkla mastürbasyon yapıyorlarmış.<BR><BR><B>Hileli vücutlar</B><BR>Görünüşe bakılırsa, erkekler de fiziksel görünümlerindeki kusurların ortaya çıkmasından çekiniyorlar. Görüş alanımız dahilinde çıplak oldukları ilk 50 saniye boyunca karınlarını içeri çekiyorlarmış.<BR><BR><B>Penis kaygısı</B><BR>Erkekler “Önemli olan boyutu değil işlevi” gerçeğini hala içselleştirememişler. Penis boylarını takıntı haline getirmeyi sürdürüyorlar. Penislerinin eşleri tarafından küçük olduğunun düşünülüp düşünülmediği konusunda endişe ediyorlar.<BR><BR><B>Yoga sevgisi</B><BR>İnanmayacaksınız ama erkekler, küçümsedikleri yogayı aslında kendileri de yapmak istiyorlarmış. En azından Glamour’a itiraf edenler öyle söylüyor!<BR><BR><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8kK3mnw6liOpw2oVqCKdmOqBeVVdxssnWwrxByKnulw2S4Xj2HZsdphrTXSpSoMJ23JT9-OErvBJbw2RwNNQSKmMogcKuhwax4KGtEGS1V_2zw3ONHJO7lwauUab4d-aQVY_de2_h71k/s1600/erkekler_glr.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8kK3mnw6liOpw2oVqCKdmOqBeVVdxssnWwrxByKnulw2S4Xj2HZsdphrTXSpSoMJ23JT9-OErvBJbw2RwNNQSKmMogcKuhwax4KGtEGS1V_2zw3ONHJO7lwauUab4d-aQVY_de2_h71k/s200/erkekler_glr.jpg" width="166"></A><B>Göğüs kılları</B><BR>Erkeklerin büyük çoğunluğu göğüslerindeki kılları tıraşlıyorlarmış. Gerçi artık erkeklerin lazer salonlarını da doldurduklarını biliyoruz. “Erkek adam kıllı olur” fikri değişmiş olmalı. Baksanıza, kıllarından kurtulmak istiyorlar.<BR><BR><B>Hesap ödeme sırası kimde?</B><BR>Bir yemek yenir ve hesabı erkek ister. Erkekler bundan zevk alırlar. Eh bazen, bu şekilde üstünlerini kanıtladıklarını zannederler. Bakın, “zannederler” diyoruz, hesap ödedikleri için “üstünler” demiyoruz. Galiba bu garip oyundan artık onlar da sıkılmışlar. “Bu kadar sık hesabı ödemek istemiyoruz” diyorlar. İşte, böyle… Tıpkı hayatı paylaştığımız gibi hesabı da paylaşabiliriz aslında. Sadece hesapta değil, her şeyde eşit olmak kaydıyla…<BR><BR><B>Kayınpeder korkusu</B><BR>Annesinin ve babasının bir tanecik kızını almış erkekler, o anne babanın gölgesini ilişkilerinin üzerinde hissetmekten çekiniyorlarmış. İtirafçı erkekler, “Kayınpederin gözü üstümde” diye korkularını dile getiriyorlar. Özellikle kayınpeder korkularını dile getiriyorlar ama asıl kayınvalideden çekinmek gerek. Anneler, kızlarını kollama konusunda sanılandan daha yırtıcı olabilirler!<BR><BR><A href="http://www.pudra.com/ask-iliskiler/erkekler/erkeklerin-bilmemizi-istemedikleri-10-sir-8458.htm">Kaynak: pudra</A><BR> <DIV><FONT face=Calibri></FONT> </DIV>

Erkeklerin bilinmesini istemedikleri 10 sır

Şu erkekler, kendilerini olduklarından farklı gösterme bayılıyorlar! Ama biz şimdi onların foyasını meydana çıkarıyoruz. Sırlarını itiraf ...

Devamı »

Bağışıklık sisteminizi besinlerle koruyun

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovxJt4f-bnb5zyzGq0rPsDgY9LggEiFqc_MYq67rxSRu-d6MMdnf8AxGKWoM7UJPk8jkuU1hUDMiK44hrLAMC2HkCFgNKGfn1XsAHnvI2dRU9-fD15FGyhUZzld58XI2kIbbasAnK9W4/s1600/hastaliklardan.jpg" imageanchor="1"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovxJt4f-bnb5zyzGq0rPsDgY9LggEiFqc_MYq67rxSRu-d6MMdnf8AxGKWoM7UJPk8jkuU1hUDMiK44hrLAMC2HkCFgNKGfn1XsAHnvI2dRU9-fD15FGyhUZzld58XI2kIbbasAnK9W4/s1600/hastaliklardan.jpg"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Çok sık grip ve nezle mi oluyorsunuz? Her kış boğazınız şiştiği için rapor almak zorunda mı kalıyorsunuz? Vücudunuzun başka yerlerindeki iltihaplardan mı yakınıyorsunuz? Bu soruların çoğuna cevabınız ‘Evet’ ise, bağışıklık sisteminiz yeterince güçlü değil demektir.</SPAN></B><BR><BR>Uzmanlar, güçlü bir bağışıklık sisteminin, yalnızca vücuda giren enfeksiyonlarla değil, yanık veya ameliyatlardan sonra oluşabilecek enfeksiyonlarla, hatta kanserle mücadele için gerekli olduğunu belirterek, beslenmenin de bu mücadelede rol oynadığını bildiriyor.<BR><BR>Uzmanlar, ‘vücudun silahlı kuvvetleri’ olarak nitelendirilen bağışıklık sisteminin iyi çalışabilmesi için gerekli besin öğelerini şöyle sıralıyor:<BR>B-6, E ve C vitaminleri, çinko, demir ve bakır mineralleri, beta-karoten ve Omega-3 yağ asitleri.<BR><BR><B>Öldürücü hücreler</B><BR>B-6 vitamininin, antikor üretimi ve T hücrelerinin hedefe özel öldürücü hücrelere dönüşümü için gerekli olduğunu ifade eden uzmanlar, folik asidin de vücudu savunmak için savaşan akyuvarların yapımında görev aldığını kaydediyor.<BR><BR>E vitamininin de, bağışıklık hücrelerini serbest radikallerle zarar görmekten koruduğunu vurgulayan uzmanlar, başka bir antioksidan (hücreleri zarar görmekten koruyan madde) olan C vitamini eksikliğinde çeşitli bağışıklık fonksiyonlarının azaldığının görüldüğünü belirtiyor. C vitamini yeterli olduğu takdirde, ‘ön cephe savaşçıları’ olan B ve T hücrelerinin sayısının arttığına dikkat çeken uzmanlar, ayrıca C vitaminlerinin, sigaranın vereceği zararı önlediğini bildiriyor.<BR><BR><B>Sebze ve meyveler</B><BR>Turuncu, kırmızı ve yeşil sebzelerde ve meyvelerde bol miktarda bulunan beta-karotende yardımcı T hücrelerinin ve doğal öldürücü hücrelerin sayılarında artış olduğunu ifade eden uzmanlar, beta-karotenin, vücutta A vitaminine çevrilerek dolaylı yarar da sağladığını kaydediyor. Uzmanlar, mamalarına A vitamini eklenmesinin, gelişmekte olan birçok ülkede çocukların zatürree, ishal ve dizanteri gibi hastalıklardan ölmesinin engellendiğini belirtiyor. Minerallerden çinkonun, bağışıklık sisteminin çeşitli işlemlerinde önemli rolü olduğunu vurgulanıyor.<BR>

Bağışıklık sisteminizi besinlerle koruyun

Çok sık grip ve nezle mi oluyorsunuz? Her kış boğazınız şiştiği için rapor almak zorunda mı kalıyorsunuz? Vücudunuzun başka yerlerindeki i...

Devamı »

Van için Herkes Tek Yürek!

<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtx11kyB25tYno3OZTE9t1KG01cFcahJ8_l9loneJROqhgVInE1dj2zzrtAEhdP_OyDMA5jdSU1nfi0WaGeMJxycq1d7luWGDNgkawikxCp2nOcCthWU2_2WApg9NhcYff9R5Jjlx6gh6f/s1600/img1-27cfd2a7-ba30-4b9e-a4f8-d9af39c53ae5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtx11kyB25tYno3OZTE9t1KG01cFcahJ8_l9loneJROqhgVInE1dj2zzrtAEhdP_OyDMA5jdSU1nfi0WaGeMJxycq1d7luWGDNgkawikxCp2nOcCthWU2_2WApg9NhcYff9R5Jjlx6gh6f/s1600/img1-27cfd2a7-ba30-4b9e-a4f8-d9af39c53ae5.jpg" /></a><b><span class="Apple-style-span" style="color: #cc0000;">Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:</span></b><br /><br /><b>1. KIZILAY</b></div><div><b>2868</b>'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.<br /><br />Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını <a href="http://www.kizilay.org.tr/kurumsal/sayfa.php?t=-Subeler" target="_blank">buradan</a> öğrenebilirsiniz.<br /><br /><b>2. AKUT</b></div><div>Tüm GSM operatörlerinden <b>2930</b>'a göndereceğiniz <b>AKUT</b> yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.<br /><br />Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız <a href="http://www.akut.org.tr/images/FinansWebPos/finansPos_FinansCard.html" target="_blank">CardFinans</a> ya da <a href="http://www.akut.org.tr/images/FinansWebPos/finansPos_DigerBanka.html" target="_blank">diğer banka kartlarını</a> kullanarak bağışta bulunabilirler.</div><div><br /></div><div><i>Havale/EFT</i> için Banka Hesap Numaraları;</div><div>T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63</div><div>Finansbank - Gayrettepe Şubesi - TR92 0011 1000 0000 0001 9576 70</div><div>Garanti Bankası - Ortaklar Cad. Şubesi - TR26 0006 2000 3570 0000 0029 30<br /><br /><b>3. BAŞBAKANLIK YARDIM KAMPANYASI</b></div><div>Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına <a href="http://www.bbm.gov.tr/Forms/pgNewsDetail.aspx?Id=%202218&Type=3" target="_blank">buradan</a> ulaşabilirsiniz.<br /><br /><b>4. KARGO FİRMALARI</b></div><div>Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.<br /><br /><b>5. HÜRRİYET EVLERİ</b></div><div>Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.<br /><br /><i>Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları</i></div><div>T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi</div><div>4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947 </div><div>T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi</div><div>Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189</div><div>Garanti Bankası Kızılay Şubesi</div><div>Hesap adı: Van Depremi - Hürriyet</div><div>Şube: 082 Hesap No: 6294703 / IBAN TR72 0006 2000 0820 0006 2947 03<br /><br />Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.</div><br /><br /><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.bumads.com.tr/?clientid=4d25a470-ea68-4dc3-9606-6e25d80a5055&offerid=51" target="_blank" title="bumads">bumads</a> sosyal sorumluluk içeriğidir.</span><br /><script type="text/javascript">ad_client = '4d25a470-ea68-4dc3-9606-6e25d80a5055';ad_offer ='51'; </script><script src="http://sayac.bumads.com.tr/showads.js" type="text/javascript"></script>

Van için Herkes Tek Yürek!

Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırl...

Devamı »

Her şey sil baştan!

<A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhV3P-TO8myZG7Fn1no8n4zhH-Ujnc1RpkRQcWWNh60kojklyHMoZ0BAhZ9RL5tBMOgv6Ki5q-YA-IrKM_vUzwzfvQURNXAzBDx92wfDwocF1ciE6Y9gTKZtEvF-PUovMPjUqFboNwQYdE/s1600/677172_detay.jpg" imageanchor="1"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhV3P-TO8myZG7Fn1no8n4zhH-Ujnc1RpkRQcWWNh60kojklyHMoZ0BAhZ9RL5tBMOgv6Ki5q-YA-IrKM_vUzwzfvQURNXAzBDx92wfDwocF1ciE6Y9gTKZtEvF-PUovMPjUqFboNwQYdE/s1600/677172_detay.jpg"></A><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Aşk acısı silinebilir mi? Acı anıları hafızadan sildirmek mümkün olabilir mi?</SPAN></B><BR><BR>Sil Baştan isimli film gerçek mi oluyor? Tıpkı o filmdeki gibi anılar siline biliyor mu? En çok da acı olanları tamamen hafızamızdan uçurmak mümkün mü?<BR><BR>İşte bu acı yaşanmışlıkların beyinden silinip silinemeyeceği yıllardır bilim adamlarının en önemli araştırma konularından biri. Uzman Nörolog Mehmet Yavuz, geçmişteki acı hatıraların etkisini azaltma konusunda tüm merak edilenleri anlatıyor…<BR><BR>Ön bellek ve ana bellekten oluşan beynimizde, önemli olmayan bilgiler ön bellekte kayıtlanır. Örneğin bir defaya mahsus gerekli olan bir telefon numarasını ön bellek 10 dakika için depolar ve daha sonra bu bilgi bir daha hatırlanmaz. Önemli bilgilerse ana bellekte depolanır. En son bilgiler en üstte, ilk öğrenilenlerse en altta kayıtlanır ve böylece hafıza katmanları oluşur. En üst katmanda depolanan en son bilgiler daha kolay hatırlanır.<BR><BR><B>TRAVMATİK OLAYLAR DEPOLANIYOR</B><BR>Yaşanan acı hatıralar hem ana belleğe hem de sosyal hafızaya kayıtlanır. Sol prefrontal bölge psikolojik dünyamızın da merkezidir. Acı hatıralar aynı zamanda sosyal hafızaya da kayıtlandığı için, psikolojik ruh hallerimizi ve davranış tarzlarımızı da yakından etkiler. Bu nedenle travmatik olaylar depresyon, panik atak ya da diğer psikolojik bozukluklara neden olabilir. Bazen de sosyal hafızaya kayıtlanan acı olaylar, ana bellekte çoktan hafıza katmanlarının arasında kaybolup unutulduğu halde bedensel dille hatırlanır. Kişi, geçmişindeki acı travmayı tamamen unutsa bile sosyal hafıza zaman zaman hatırlayabilir. Böylece panik atak ya da diğer psikosomatik bozukluklar ortaya çıkar.<BR><BR><B>ACI ANILAR DAVRANIŞ BOZUKLUĞU YARATIYOR</B><BR>Sadece ana belleğe kayıtlanan acı hatıralar, zamanla etkisini kaybedip unutulur ancak sosyal hafızaya da kayıtlanmışsa bilinçaltı dünyamıza da yerleşmiş olur. Olumsuz sosyal hafıza kayıtları ya sürekli bilinçli üzüntü haline ya da bilinçaltının yönettiği çeşitli davranış bozukluklarına neden olur.<BR><BR><B>PSİKOPATLARDA SOSYAL HAFIZA ZAYIF</B><BR>Anti sosyal kişilik bozukluğu (psikopat) olanlarda sosyal hafıza çok zayıf olduğu için travmalardan psikolojik etkilenme yaşamazlar. Bu nedenle korkusuz ve duygusuzdurlar.<BR><BR><B>AŞK ACISI SİLİNEBİLİR Mİ?</B><BR>Eğer tıbbi olarak ön frontal lobdaki sosyal hafızayı silmek mümkün olabilirse, travmatik hatıralar hatırlansa bile acı ve üzüntü tablosu yaşanmayabilir. Olay sadece hafızada olmasıyla kalır ve rahatsızlık vermez. Bu başarılabilirse, aşk acıları da tarihe karışmış olacak. Ancak burada unutulmaması gereken husus, acı hatıraların tamamen hafızadan silinmesi değil, acısız hale getirilmesidir.<BR><BR><B>ANILAR ACISIZ HALE GELİR Mİ?</B><BR>Bu kısmen de olsa mümkündür. Günümüzde bilinç altını temizlemek için hipnoz, EFT, NLP, meditasyon gibi birçok yöntem kullanılıyor ancak bunların etkinliği şüphelidir. Kuantum olumlama tekniklerinin daha etkili olduğunu belirten Dr. Yavuz, bu yöntemlerin hiçbirinde beyne dışarıdan herhangi bir müdahale olmadığını vurguladı. Bilinçaltını temizlemede en etkin yöntemin Manyetik Stimülasyon, yani TMS uygulaması olduğunu hatırlatan Dr. Yavuz, bu teknikle acı hatıraları kısmen de olsa yatıştırabildiklerini belirtti.<BR><BR><B>TMS TEDAVİSİ BEYNE ZARAR VERİR Mİ?</B><BR>Beynin sol ön bölgesine uygulanan TMS seansları, sosyal hafızayı resetleyerek psikolojik olarak kişiyi rahatsız etmeyecek pozisyona getirmektedir. TMS tedavisinin somut bir tedavi olup, manyetik bir aparat aracılığı ile direkt baş bölgesine uygulandığının altını çizen Dr. Yavuz bu tedavinin beyne zarar vermediğini belirterek sözlerini tamamladı.<BR><BR><A href="http://www.haberturk.com/saglik/haber/677172-sil-bastan">Kaynak: HT</A> <BR>

Her şey sil baştan!

Aşk acısı silinebilir mi? Acı anıları hafızadan sildirmek mümkün olabilir mi? Sil Baştan isimli film gerçek mi oluyor? Tıpkı o filmdeki gi...

Devamı »

Kilo vermenin psikolojisi

<DIV style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both" class=separator><A style="MARGIN-BOTTOM: 1em; FLOAT: left; CLEAR: left; MARGIN-RIGHT: 1em" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsoTz71141vRXufg4rv4KL_YTjvIFoSCy_0F9gBVAtwOUE2tJ_7t0yDhVBUjlg8ATgAY2eRoT2iSDNpDuIWunYNkZBXad-LTnc1pqCA3Z5rBNyXIA1tV8J1GBlH1dO0zfVQOiBWs7yYGs/s1600/diyet-psikolojisi-mkle.jpg" imageanchor="1"><img border="0" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsoTz71141vRXufg4rv4KL_YTjvIFoSCy_0F9gBVAtwOUE2tJ_7t0yDhVBUjlg8ATgAY2eRoT2iSDNpDuIWunYNkZBXad-LTnc1pqCA3Z5rBNyXIA1tV8J1GBlH1dO0zfVQOiBWs7yYGs/s400/diyet-psikolojisi-mkle.jpg" width="400"></A></DIV><B><SPAN style="COLOR: #cc0000" class=Apple-style-span>Zayıflamanın etkili olması için önemli adımlardan biri de psikolojinin farkındalığıdır. İşte adım adım kilo psikolojisi…</SPAN></B><BR><BR>İlk adım; günde kaç saatinizi yemek yemeyi ya da rejim yapmayı, rejimi bırakmayı, rejimi bozmayı düşünerek geçiriyorsunuz gözleyin ve kaydedin…<BR><BR>Günde 15 -18 saat ayakta olan birinin benim gözlemlerime göre günde 15 kez (neredeyse saatte 1 kez hatta çoğunlukla daha da yoğun bir şekilde) yemek yemeyi ya da yememeyi düşündüğünü söyleyebilirim. Yemek yemeyi düşündüğünüz anlarda iç sesinizi takip etmeye başlayın ve bunun için kendinize 3 hafta verin.<BR><BR><B>Dikkat etmeniz gerekenler:</B><BR>En çok bu iç sesin tonu, vurgulaması,<BR>Sen ya da ben hangi özne ile size hitap ettiği,<BR>Olumlu mu olumsuz mu?<BR>Uzaklaşmacı mı, yaklaşmacı mı?<BR>Eleştirici mi alaycı mı?<BR>Kibar mı, motive edici mi, cesaret verici mi?<BR><BR><B>Bunları iyice takip edin ve dinleyin iç sesinizi…</B><BR>Böylece yemek yemek veya diyet yapmakla ilgili bu ses, acaba farkında olmadan sizi nasıl etkiliyor. Bunca zamandır iç sesiniz size nasıl davranmış? Sizi bazen uykuda bile rahat bırakmayıp, 24 saat konuşan bu ses nasıl?<BR><BR><B>İkinci adım: </B>Yemek yemeye başlamadan önce, yemeğe şöyle bir dikkatlice bakın. Siz en çok çeken yönü ne?<BR>Kokusu mu, görüntüsü mü?<BR>Tadımı, bildik oluşu mu, hepsi mi?<BR>Farklı tatlar mı denemeyi seversiniz?<BR>Anneniz/eşiniz mi yemeklerinizi pişirir?<BR>Sadece kendi yemeklerinizi mi tercih edersiniz?<BR>Hangi lokantalara, tatlılara dayanamazsınız?<BR>İş, arkadaş, akraba ziyaretlerinde onları kırmamak için, ısrarlara dayanamadığınız için, yemek yediğiniz olur mu? Ne kadar sıklıkta?<BR>Öğün arası atıştırdığınız, kuru yemişler, çikolatalar, yağlı birçok besin takip ediyor musunuz?<BR>Akşam yemeği sonrası televizyonun karşısında, farkında olmadan, artık otomatikleşen atıştırmalar, tıkınmalar var mı?<BR>Bunları gram gram, not alsaydınız nasıl olurdu?<BR><BR>Hiç denediniz mi? Eminim düşündünüz, bu konuda konuştunuz… Hatta bir sürü diyet denemeleriniz de oldu. Ama tek tek, her yediğinizin gramlarını 3 hafta boyunca not alırsanız, farklı bir durumla karşı karşıya kalırsınız. Beyniniz, artık otomatikleşen, yemek yeme davranış kalıbınızın dışında, farklı bir davranış kalıbı uygularsa, en azından 1 hafta ile 3 hafta arasında vücuduna neler girdiğini, saniye saniye takip ederse, farklı bir bakış açısı kazanabilir. Yakamayacağımız kadar kalorileri vücuda yüklemek, sadece sağlığımızı bozmakla kalmaz, estetik açıdan ve psikolojik açıdan da bizleri etkiler, yaşam kalitemizi bozar. Bir deyim vardır; “Bizler yediklerimizden ibaretiz ‘’derler. Ayrıca beynimiz ne yediğimizi unutsa bile, vücudumuz hepsini hatırlar.<BR><BR><B>Üçüncü adım; </B>Daha çok üzülünce mi, sinirlenince mi, yoksa duygu durumunuz ne olursa olsun, mütemadiyen mi yemek yemek istiyorsunuz?<BR>Bunu değiştirmek için, beyninizle ve vücudunuzla, bir takım olumlamalarla konuşmaya başlamak nasıl olurdu? Kendinize sorular sorun.<BR>Yemek yemeden önce, yemek yerken, doyduktan sonra, yemek yemek hissiniz sürekli mi?<BR>Nereniz sizi yemeğe teşvik ediyor?<BR>Sürekli karnınız mı kazınıyor? Mideniz mi aç?<BR>Beyninizde sürekli ‘’ye ya da yeme, yememelisin, diyet yapmalısın, spor yapmadın yine’’ gibi konuşmalar mı geçiyor?<BR><BR>Bütün bunları daha yakından gözlemlediğinizde, dinlediğinizde, takip ettiğinizde gerçekten değiştirmek mi istediğinizi yoksa değiştirmek istiyor’muş’ gibi mi yaptığınızı fark edeceksiniz. Evet, maalesef genelde kabullenmesi zor olsa da, kendisi için yemek yemekten başka bir şeyler yapmayan kişilerle karşılaşıyoruz.<BR><BR>Şimdi bir kez daha düşünün. Sizin iç dünyanızda “yemek yemek” tanımı nedir? Yeryüzünde milyarlarca insanın, kendine özgü özel bir tanımlaması olacaktır. Sizinki hangisi? Nasıl anlamlar yüklemişsiniz yemek yemeye? İçinizde hangi duygular beliriyor bu konudan bahsederken? Kendinize sorar mısınız acaba yemek yemekle ilgili olan bu duygularınızı değiştirme imkanlarınız olsaydı, hangi duygularla değiştirirdiniz? Ya da size benzer duyguları yaşatan, hangi davranış kalıplarını, hangi hobileri yemek yemek kadar isterdiniz? Bunları daha önce hiç düşündünüz mü? Ya da düşündünüz ama uygulamak için harekete geçtiniz mi? Harekete geçmek için önce fark etmek önemlidir. Sonra da, kendimizi olumlamalarla motive ederek, beynimizi, bedenimizi hazırlamak işe yarayacaktır.<BR><BR><B>Dördüncü ve son adımda, her gün kendinizle randevulaşın. </B><BR>En az günde 45 dakika ya da 1 saat telefonların fişini çekerek, bedeninizi ve beyninizi yatağınıza uzanarak, en rahat pozisyonda dinleyin. Spor yapmak, kitap okumak, uyumak vs. buna dahil değil. Çünkü tamamen beynimizi, bedenimizi takip edelim.<BR><BR>Eğer mümkünse 30dakika uzanarak, diğer 30 dakika ayna karşısında bedeninizi izleyerek ve kafanızdan geçen düşüncelerinizi, duygularınızı, bedeninizi inceleyen sizi takip edin. İsterseniz ayna karşısında mayolu egzersizde yapabilirsiniz. Daha da etkili olacaktır. Düşüncelerinizi not aldığınızda, okuduklarınız sizi şaşırtacaktır.<BR><BR>Diyelim ki, o anda aklınıza yaz kıyafetleriz, bikiniler geldi ve sinirlendiniz... Çocuklar, taksitler, aileniz, işler, patronunuz gibi sorunlarınız geldi. Hemen onlara başka bir saate randevu vererek, o zaman dilimini sadece kendinizle geçirin. Bunu 3 hafta uygulayın. Acaba günde sadece 1 saat bile kendinizi incelmiş olarak düşünüyor musunuz? Hayal ediyor musunuz? Görselleştirebiliyor musunuz? Düşünüyorsanız olumlu düşünceler mi, yoksa olumsuzlar mı? Bunları takip edin. Her seferinde olumsuz cümleleri en olumlu haliyle, hayal edip not alın. Diğer saatlerde artık, olumlu kayıtları tekrar edin.<BR><BR>Örneğin, “Evet artık öğün aralarında sürekli atıştırmamam lazım” cümlesi yerine, aynı anlama gelen olumlu bir cümleyi yerleştirin. “Bugünden itibaren, her zaman atıştırmak yerine, sağlıklı ara öğün yemeye hazırım” ya da “Bir şeyler atıştırmak istiyorum ve bunun için meyve veya yoğurt tercih ediyorum” iyi fikir olabilir. “Bunları denemeyi seçiyorum. Ben incelmeyi seçiyorum ve sağlıklı beslenmeye hazırım” gibi cümleler bulmaya çalışın. Beyninizi yeni olumlu alternatiflere hazırlamaya başlayın.<BR><BR>Zorunluluk cümleleri –meli, -malı, -memeli, -mamalı yerine; olumlu şimdiki yada geniş zaman cümleleri kullanarak, harekete geçin.<BR><BR><I>Uzm. Psk. Seray Şengel</I><BR><BR><A href="http://www.pudra.com/saglikli-yasam/diyet/kilo-verme-psikolojisi-602.htm">Kaynak: Pudra</A><BR> <DIV> </DIV>

Kilo vermenin psikolojisi

Zayıflamanın etkili olması için önemli adımlardan biri de psikolojinin farkındalığıdır. İşte adım adım kilo psikolojisi… İlk adım; günde k...

Devamı »