Tüm dünyada hızla artan kalp rahatsızlıkları Türkiye’de de yaşamı tehdit eden hastalıklar sıralamasında üst sıralarda yer alıyor.
En sık görülen hastalıklar; koroner arter rahatsızlıkları, kapak sorunları, aort genişlemesi ve kalp delikleri olarak sıralanıyor. Tüm bu hastalıkların tedavisinde genellikle cerrahi yöntemler tercih ediliyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Kardiyovasküler Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Hilmi Tokmakoğlu, sık görülen 5 kalp hastalığına uygulanan cerrahi çözümleri anlattı.
1- Koroner Arter Hastalıkları
Tüm ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan koroner arter hastalıkları, kalbin etrafında bulunan ve onu besleyen damarlarda meydana gelen daralmalar sonucu ortaya çıkıyor. Hastalık kendini göğüs ağrısı ya da doğrudan kalp krizi ile gösteriyor. İstirahat halinde gelen, sol göğüsten başlayıp boyuna ve çeneye yayılan ağrılar da belirtiler arasında yer alıyor. Daralmış ya da tıkanmış damarların tedavisinde kabul gören üç tedavi yöntemi bulunuyor: İlaç, balon ya da stent takılması ile by-pass ameliyatları. By-pass ameliyatları, “Daralmış ya da tıkanmış damarın önüne yeni bir damarla kan getirme” işlemi olarak tanımlanıyor. Ameliyatlar kalp durdurularak ya da çalışırken yapılıyor. Genellikle tercih edilen ise kalbin durdurulması yöntemi. Çünkü kalbin arka yüzündeki damarlara, çok kireçli veya kas dokusu içinde seyreden damarlara çalışan kalpte by-pass ameliyatı yapmak zor olabiliyor. By-pass ameliyatlarında genellikle üç damar kullanılıyor: Göğüs kafesinde iki iç meme atardamarı, ön kol iç yüzündeki radyal arter ve bacaktaki toplardamar. En değerli olanı ise, açık kalma süresi daha uzun olduğu iç meme atardamarı. Bu damardan, göğüste iman tahtası olarak bilinen bölgenin sağında ve solunda olmak üzere iki tane bulunuyor. Rutin olarak soldaki kullanılıyor. İkinci sıklıkta kullanılan diğer bir damar ise ön koldaki damar. Bacaktaki toplardamar da çok uzun olması nedeniyle, çoklu by-pass işlemi gerektiğinde tercih ediliyor.
2- Mitral Kapak Hastalıkları
Kalbin sol kulakçığı ile sol karıncığı arasında yer alan ve kanın geriye kaçmasını engelleyen mitral kapaklardaki sorunlar romatizmal, dejeneratif ve iskemik kapak hastalıkları olarak ortaya çıkıyor. Darlık, yetmezlik ya da ikisi bir arada görülebiliyor. Nefes darlığı, efor kapasitesinin düşmesi ve çarpıntı ile kendini gösteren mitral kapak hastalıkları, geceleri nefes darlığı ile uyanma şikayetine de yol açabiliyor. Çünkü hasta uzun süre yattığı için kalp gelen kanı pompalamakta yetersiz kalıyor. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde kişiler ancak oturur pozisyonda uyuyabiliyor. Mitral kapak darlıkları balonla giderilmeye çalışılırken, her hasta bu yöntem için uygun olmuyor. Kireçli kapaklarda, sol kulakçıkta pıhtı olması durumunda balonla tedavi uygulanamadığı için cerrahi tedavi gerekiyor. Cerrahi yöntemde kapak ya değiştiriliyor ya da onarılıyor. Kalp kapağı ameliyatlarında metalik ve biyolojik kapaklar kullanılıyor. Metalik kapaklar uzun ömürlü olmasına karşın, kişinin her gün kan sulandırıcı ilaç alması gerekiyor. Biyolojik kapaklar ise ilaç zorunluluğunu ortadan kaldırıyor ancak dayanıklılık süresinin kısıtlı olması nedeniyle hastanın 5-10 yıl içinde yeniden ameliyat olması gerekebiliyor.
3- Aort Kapak Hastalıkları
Aort kapağı, kalbin sol karıncığı ile aort arasında bulunan yarım ay şeklindeki üç yaprakçıktan oluşuyor. Burada görülen hastalıklar, aort darlığı ya da yetmezliği olabiliyor. Göğüs ağrısı, bayılma nöbetleri, nefes darlığı ve çarpıntı yakınmaları ile kendini belli eden aort kapak hastalıklarının görülme yaşı nedenine göre değişiyor. Aort kapak alanı normalde 2.5-3.5 cm. oluyor. Bu alan bir santimetrekarenin altına indiğinde ise ciddi oranda darlıktan söz ediliyor. Aort darlığında kapak değişimi ya da kapak onarımı operasyonları uygulanıyor. Metalik ya da biyolojik kapak takılabileceği gibi, kadavradan organ nakli yapmak da mümkün olabiliyor. Kapak seçiminde kişinin yaşı, yaşam tarzı ve beklenen yaşam süresi önem taşıyor. Söz konusu tedavilere ek olarak, halen gelişim aşamasında olan bir tedavi daha bulunuyor. Transkateter ya da transapikal aort kapak replasmanı olarak bilinen bu tedavi, özellikle ameliyatın çok riskli olduğu ileri yaştaki hasta grubu için önem taşıyor. Bu yöntemde kasıktan ya da kalbin altından küçük bir kesi yapılıyor. Tıpkı balon yönteminde olduğu gibi, kateter yardımıyla sokulan bir balon şişirilerek kapakçık bir miktar açılıyor ve bölgeye yeni bir kapakçık yerleştiriliyor. Hastanın kendi kapakçığı ise yerinde duruyor.
4- Aort Anevrizmaları
Aort damarı, kalpten çıkıyor ve dört bölgeye ayrılarak vücuttaki birçok organa yan dal veriyor. Vücudun ana arteri olarak adlandırılan aort, tüm yan dalları besliyor. Bu damardaki genişlemeye de aort anevrizması deniyor. Eğer eşlik eden bir aort kapakçık sorunu da varsa hastalık kendini göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile gösteriyor. Aort anevrizmalarında hayati risk oluşturacak iki unsur bulunuyor. Damar genişledikçe, duvarı inceldiği için patlama (rüptür) birinci riski, damar içi yırtık (diseksiyon) görülmesi de ikinci riski oluşturuyor. Bu iki risk de ölüme neden olabiliyor. Aort anevrizmalarında cerrahi tedavi gerekebiliyor. Cerrahi tedavide balonlaşmış olan damar çıkartılarak yerine yapay damar konuluyor.
5- ASD (Atriyal Septal Defekt)
Kalpte, her iki kulakçık arasındaki duvarda delik oluşması ASD (Atriyal septal defekt) olarak tanımlanıyor. Genellikle çocukluk çağında kapanan bu deliklerin kapanmaması halinde cerrahi yönteme başvuruluyor. Tedaviyi, deliğin büyüklüğü ve akciğer atardamarının basıncı belirliyor. Çocuklarda nefes darlığı, çabuk yorulma, halsizlik, yorgunluk ile kendini gösteren ASD’nin tanısı ekokardiyografi ile konuyor. Kulakçıklar arasındaki bu delik, çoğunlukla kasıktan girilerek şemsiye metodu ile kapatılıyor. Ancak deliğin büyük olduğu durumlarda bu yöntem yeterli olmuyor ve cerrahi onarım gerekiyor. Delik doğrudan dikilerek ya da yama ile kapatılıyor. Yama malzemesi olarak da hastanın kendi kalp zarından alınan parça, özel hazırlanmış dokular veya yapay yamalar kullanılıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder