Sporcuların sıvı gereksinimi ne kadardır?

<div style="text-align: right;"></div><span style="font-family: Arial; font-size: x-small;"></span> <br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjw65edBz-dg6KEaxJjvdk8G70wHDAg62FcB3O4snN2QfCXzwLF5Ib3mPfNFySSHcoMpbNgLWd4KdwXdQhbA6bkq504aP3YbOIvG5Oh2PvuHPRGLsjaYc48hoXG8fxfa2qdEkDHvJrs9Q2Q/s1600/zayiflama.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjw65edBz-dg6KEaxJjvdk8G70wHDAg62FcB3O4snN2QfCXzwLF5Ib3mPfNFySSHcoMpbNgLWd4KdwXdQhbA6bkq504aP3YbOIvG5Oh2PvuHPRGLsjaYc48hoXG8fxfa2qdEkDHvJrs9Q2Q/s320/zayiflama.jpg" width="320" /></span></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: #444444;">Spor ile nasıl zayıflanır? </span></td></tr></tbody></table><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><b>Spor yaparken yağ dokusunun kas dokusuna dönmesiyle vücut toparlanır ve incelir. Kilo düşüşü görmüyorsanız fazla kalori alıyorsunuzdur.</b><b><br /></b></div><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">En iyi enerji kaynağı karbonhidrat mıdır?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Proteinlerin vücut için önemli görevlerinin olması onların enerji kaynağı olarak kullanılmalarını önler. Eğer vücutta yeterli karbonhidrat yoksa yağlar ve proteinler enerji olarak kullanılırlar. Ama bu yorgunluğa ve bulantıya neden olacak atık maddeler oluşturur. Yani karbonhidratlar spor yaparken en iyi enerji kaynağıdır.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Yüksek protein düşük karbonhidrat almak daha fazla yağ yaktırır mı?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Hiçbir diyet vücudun egzersiz sırasında yağ yakmasını sağlamaz. Yağ ancak 20 dakikalık egzersiz sonrasında kullanılır. Ve çoğu kişi 15-20 dakika yaptığı egzersiz sırasında yağ yakamaz, daha uzun süre devam edilmelidir. Karbonhidrat yerine proteini arttırmakla değil egzersizin süresini 20 dakikayı geçirdiğiniz sürece yağlar yanmaya başlamaktadır.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Vejeteryan diyetler sağlıklı mıdır, Sporu olumsuz etkiler mi?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Vejeteryan diyetler doğru beslenildiği sürece sağlıklıdır. Vücut için gerekli olan proteinin bitkisel kaynaklardan sağlanması ve doymuş yağ içeren et ve et ürünlerinin azaltılması sağlığı olumsuz etkilemez. Sadece B 12 vitamini kontrol edilmelidir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kramplar terleme ile fazla su kaybına bağlı olarak oluşmaktadır. Egzersiz öncesi, sırası ve sonrası su içmek su kaybını önler.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Kafeinin performansa etkisi nedir?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kafeinin uyarıcı, dikkat ve koordinasyonu arttırıcı özelliği vardır. Performansı arttırıcı etkisi de vardır. Fakat bu olumlu etkilerinin yanında diüretik özelliğiyle idrara çıkışı arttırmaktadır. Kafeinin egzersiz öncesi kan basıncını artırdığı da görülmüştür bu nedenle kan basıncı yüksek olan kişilerde dikkat edilmelidir. Çay ve kahve aynı zamanda demir emilimini azalttığı için çok içenler demir yetersizliği oluşabilir. Bu anemi ve yorgunluğa neden olur.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Kas dokusunda artış nasıl sağlanır?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kas dokusunu arttırmak için beslenmenizde protein miktarını arttırmak yerine egzersizi arttırmak gereklidir. Eğer yiyecek artar egzersiz artmazsa yağ dokusu artar. Kasın artması için kuvvet antrenmanları yapılır ve diyete ek enerji eklenir. Ama bu aşırı protein yüklemesi ile değil!</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Aminoasit suplemanları kullanılmalı mıdır?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Sporcuların yaygın bir şekilde kullandığı aminoasitler doğal olarak yiyeceklerden aldığımız aminoasitlerdir. Yiyeceklerle alınan, tablet veya toz olarak tüketilen aminoasitler vücutta aynı şekilde kullanılır. Yani dışarıdan alınan tablet şeklindeki aminoasitlerin etkisi yiyeceklerden alınandan farklı değildir. Fazla miktarda alınırsa bu proteinler su kaybına, idrarla kalsiyum atılmasına neden olur.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Sporcuların sıvı gereksinimi ne kadardır?</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Vücudumuzda önemli görevleri olan su spor yaparken de çok önemlidir. Su ihtiyacı ısı, nem, aktivite yoğunluğu ve ortama sağlanan uyum gibi çeşitlere bağlı olarak değişir. Sıcak ve nemli havalarda sporcular terleme ile sıvı kaybına bağlı kilo kaybederler. ½ kg kayıp için 2 su bardağı su tüketilmelidir. Bu kadar zamanda yağ kaybı olmayacağı için spor öncesi ve sonrası kiloya bakılarak sıvı kaybı saptanmalıdır.</span><br /><br />

Sporcuların sıvı gereksinimi ne kadardır?

Spor ile nasıl zayıflanır? Spor yaparken yağ dokusunun kas dokusuna dönmesiyle vücut toparlanır ve incelir. Kilo düşüşü görmüyorsanız fazla kalori alıyorsunuzdur.En iyi ene…

Devamı »

Giyecek bir şeyim yok!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtuLPEIgpQP3eZtNab0Lw5I1B3k-A_Fm5NOjD16moBKPgia5gaiuFbBp1Jqerx8xnY-TWpCUfiFh9sELxbcQjjTH9FnHtvdKiU8E-8AO-7ub6EIhB4zsICSIL4O7n4C4XDLWzusMps4Rj1/s1600/%E2%80%9CGiyecek+bir+%C5%9Feyim+yok!%E2%80%9D.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtuLPEIgpQP3eZtNab0Lw5I1B3k-A_Fm5NOjD16moBKPgia5gaiuFbBp1Jqerx8xnY-TWpCUfiFh9sELxbcQjjTH9FnHtvdKiU8E-8AO-7ub6EIhB4zsICSIL4O7n4C4XDLWzusMps4Rj1/s1600/%E2%80%9CGiyecek+bir+%C5%9Feyim+yok!%E2%80%9D.jpg" /></span></a></div><b>Yapılan araştırmaya göre kadınlar hayatı boyunca 3 bin kıyafet alıyor ama yüzde 60’ı aynı dertten mustarip...</b><br /><span style="color: #444444;">  </span><br /><span style="color: #444444;">İngiltere’de yapılan araştırmaya göre kadınlar hayatı boyunca 3 bin kıyafet alıyor ama yüzde 60’ı aynı dertten mustarip: “Giyecek bir şeyim yok!” Kadınlar günde en az 2 kez kıyafet değiştiriyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">İngiltere’de bir kozmetik firması tarafından 1000 kişi üzerinde yaptırılan kamuoyu araştırmasına göre kadınlar, hayatları boyunca kıyafete ortalama 84 bin sterlin (239 bin TL) harcıyor. Ancak buna rağmen yüzde 60’ı “Giyecek bir şeyim yok” diye şikâyet ediyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Araştırmaya göre bir kadın hayatı boyunca ortalama 3 bin 109 parça kıyafet satın alıyor. Bunların 271’ini ayakkabılar (13 bin 989 sterlin- 39 bin 728 TL), 185’ini elbiseler (7 bin 699 sterlin-21 bin 865 TL) ve 145’ini çantalar (5 bin 420 sterlin-15 bin 392 TL) oluşturuyor. Yapılan araştırma, kadınların bir günde en az 2 kez kıyafet değiştirdiğini de ortaya koydu. Kadınların yüzde 41’i günde en az 2 kez kıyafet değiştirdiğini itiraf etti.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">5 KEZ MAKYAJ TAZELİYORLAR</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kadınlar, makyajlarına da en az kıyafetleri kadar hassasiyet gösteriyor. Günde en az 5 kez makyaj tazeleyen kadınların yüzde 14’ü partnerinden gizli alışveriş yaptığını kabul ediyor. Aldığı kıyafetin gerçek fiyatını söyleyen kadınların oranı ise yüzde 60. </span><br /><div><br /></div>

Giyecek bir şeyim yok!

Yapılan araştırmaya göre kadınlar hayatı boyunca 3 bin kıyafet alıyor ama yüzde 60’ı aynı dertten mustarip...  İngiltere’de yapılan araştırmaya göre kadınlar hayatı boyunca 3 bin kıyafet alıyor …

Devamı »

Tüm dünya kadınları bebeklerini emzirmek istiyor

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf0dWHHgtyYkX04q9mUcZbYP7dqIkQ5GKJgyYj0BBceJNua3Hc8VdcR3h-medmFNExlxL5VlzL8hFu33MjnX7g-7xfPUuxxRIUVwS7-MXasjoV_fkNxB3bcZYXW7piUoEN45BK8eouYpzb/s1600/anne+ve+bebek+2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf0dWHHgtyYkX04q9mUcZbYP7dqIkQ5GKJgyYj0BBceJNua3Hc8VdcR3h-medmFNExlxL5VlzL8hFu33MjnX7g-7xfPUuxxRIUVwS7-MXasjoV_fkNxB3bcZYXW7piUoEN45BK8eouYpzb/s320/anne+ve+bebek+2.jpg" /></span></a><b>Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Dünya Emzirme Haftası’nda, Lansinoh, dünyada kadınlarının emzirmeye bakış açısı konulu araştırmasının sonuçlarını açıkladı. 4 ayrı ülkede yapılan araştırmanın verilerine göre kadınların ortak kanısı emzirmek bebekler için en iyi beslenme şekli.</b><br /><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br /></div><span style="color: #444444;">Lansinoh, İngiltere, ABD, Almanya ve Türkiye’de, her ülkede 1.000’in üzerinde annenin katılımıyla düzenlediği Lansinoh 2012 Emzirme Anketi ile annelerin görüşlerini karşılaştırdı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Dünya Emzirme Haftası’nda, araştırma sonuçlarını açıklayan Lansinoh, ülkeler arası ilginç istatistikleri gözler önüne serdi. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Araştırmaya katılan ülkeler bazında bebeklerin en iyi beslenme şeklinin emzirme olduğunu savunan annelerin oranı bir hayli yüksek. Alman anneler, %93 ile bu konuda en istekli grubu oluştururken ABD’de annelerin sadece %79’u emzirmenin en iyi seçenek olduğunu ifade ediyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Tüm ülkelerde annelerin bebeklerini emzirmelerindeki en önemli sebep bebeğin sağlığına olan faydası olarak ortaya çıkıyor. Türk anneler emzirmenin bebek sağlığına faydaları konusunda en duyarlı grubu teşkil ediyor ve emzirmeyi seçen annelerin %93’ü sebep olarak bunu belirtiyor. Bu oran annelerin sadece %50’sinin bebeklerine mümkün olan en sağlıklı başlangıcı sunmak için emzirmeyi seçtiği ABD’dekinin neredeyse iki katı olarak gerçekleşiyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Annelerin büyük çoğunluğu emzirmenin en iyi seçenek olduğunu düşünürken, bebeğin ne kadar süreyle emzirilmesi gerektiği konusu ülkeler arası büyük farklılıklar gösteriyor. Çoğu ülkenin sağlık kurumları ve hükümetleri emzirmenin sadece ilk 6 ay gerekli olduğunu savunuyor. Almanya ve İngiltere’deki annelerin çoğunluğu bebeklerin 3-6 aya kadar emzirilmesi gerektiği konusunda hemfikirken, ABD’deki annelerin çoğu bebek 6-9 aylık olana kadar emzirmenin doğru olduğunu düşünüyor. Türkiye’deki anneler ise bu konuda sürenin en uzun tutulmasının gerektiğini savunan ülke olarak ayrışıyor. Bebeklerin 18 aydan daha uzun emzirilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı Türkiye’de %41 iken, ABD’de yalnızca %9, İngiltere’de %5 ve Almanya’da %4 olarak gerçekleşiyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Türk ve Alman anneler yeterince uzun süre emzirememeyi en büyük korkuları olarak belirterek bu konuda en kaygılı iki grubu oluşturduklarını gösteriyor. </span><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsvzLuswQw4B0LwluB_TOHjtHt1qdaotBg-zn9VrG3r1u8mB6ToFDbUkpzTnFYspUQWpYi_vuxRrj4hWj34LkVUKHhiVDeRCMwTFUvxU8Y93Mz4POjMkv15oDZv7h5o3bkTceiYDsY1sHg/s1600/anne+ve+bebek+1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsvzLuswQw4B0LwluB_TOHjtHt1qdaotBg-zn9VrG3r1u8mB6ToFDbUkpzTnFYspUQWpYi_vuxRrj4hWj34LkVUKHhiVDeRCMwTFUvxU8Y93Mz4POjMkv15oDZv7h5o3bkTceiYDsY1sHg/s320/anne+ve+bebek+1.jpg" width="320" /></span></a><span style="color: #444444;">Yakın zamanda birçok ünlü annenin toplum içerisinde bebeklerini emzirirken görüntülendiği ABD’de 10 anneden 4’ünün en büyük endişesinin toplum içerisinde emzirmek olması şaşırtıcı bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Amerikalı anneler bu konuda o kadar endişeli ki her 10 anneden 3’ü toplum içerisinde bebeklerini emziren kadınların ilgi çekmeye çalıştıklarını ya da bunun utanç verici ve yanlış olduğunu düşündüklerini belirtiyor. Fakat ünlü annelerin topluluk içerisinde bebeklerini emzirirken görüntülenmediği Türkiye’de annelerin %63’ü böyle bir olayın Türkiye’deki emzirme oranlarını etkileyeceğini ve kendilerini cesaretlendireceğini belirterek, diğer ülkelerden bu konuda ayrışıyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Birçok annenin cevabını en çok merak ettiği soruysa nasıl olup da ünlülerin doğumdan sadece birkaç gün sonra doğumdan önce giydikleri kıyafetlere sığmayı başarabildikleri! Lansinoh’un araştırmasına göre Amerikalı 10 anneden yalnızca 3’ü ünlü annelerin doğumdan sonra kilo vermelerinin kendilerini baskı altında hissettireceğini belirterek bu konuda endişe hissetme olasılığı en düşük grubu oluşturuyor. Türk anneleri ise grupta en fazla baskı hissedenler olarak yer alıyor. Neredeyse yarısı ünlülerin doğumdan sonraki zayıf fotoğraflarını gördükten sonra kilo verme baskısı hissedeceklerini söylüyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Annelerin 6. ayda hâlâ emzirmeye devam ettiği İsveç ve Finlandiya’da hazır mamalar sadece reçete vasıtasıyla alınabiliyorken, İngiltere, ABD ve Türkiye’deki annelerin hepsi kendi ülkelerinde de mamaların bu şekilde satılmasının emzirme oranları üzerinde pozitif bir etkisi olacağını düşünüyor. İsveç ve Finlandiya’ya coğrafi olarak en yakın ülke olan Almanya’da ise annelerin sadece %37’si bunun emzirme rakamlarını olumlu etkileyeceğini söyleyerek bu konuda farklı düşündüklerini gösteriyor. </span><br /><br />

• 
• 

1. 1
2. 2

• Previous
• Next

Tüm dünya kadınları bebeklerini emzirmek istiyor

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Dünya Emzirme Haftası’nda, Lansinoh, dünyada kadınlarının emzirmeye bakış açısı konulu araştırmasının sonuçlarını açıkladı. 4 …

Devamı »

Yaza formda girmenin formülü

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4nbn69KgAlhPvPAaTCRmocwsKTb-nEs7Hl1OQ4bUhjq9f5X5Fh6fDSvgNPugS1TyZ8K8OaI5qKjUJrZUQGetsehR0Yt3YLIYnO7pwISKnpY4zOHfVJ-0jsNPdRull-b31wdo1Cr1nn4c/s1600/Yaza+formda+girmenin+form%C3%BCl%C3%BC.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4nbn69KgAlhPvPAaTCRmocwsKTb-nEs7Hl1OQ4bUhjq9f5X5Fh6fDSvgNPugS1TyZ8K8OaI5qKjUJrZUQGetsehR0Yt3YLIYnO7pwISKnpY4zOHfVJ-0jsNPdRull-b31wdo1Cr1nn4c/s1600/Yaza+formda+girmenin+form%C3%BCl%C3%BC.jpg" width="320" /></a><b>Yaz aylarının yaklaşmasıyla diyet sezonu açıldı. Bu dönemde öncelikle yaza formda girmek uğruna uygulanan şok diyetlerden ve protein diyetlerinden uzak durmak gerekiyor. Çünkü bu diyetlerin faturası sağlığınıza kesiliyor. </b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Sadece kilo vermeye değil sağlıklı kilo vermeye odaklanarak kalıcı bir şekilde zayıflamak ve yaza formda girmek ise hayal değil. Doygun’la Hayata Dair Projesi’nde Diyetisyen Elvan Odabaşı Kanar, yaza formda girmek isteyenler için aç kalmadan, sağlıklı zayıflamanın tüyolarını veriyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Bu yılın trendi az yemek değil, yeterli yemek</b></span><br /><span style="color: #444444;">Doya doya zayıflamak için öncelikle işe vücudunuzun ne kadar kaloriye ihtiyacı olduğunu öğrenmekle başlayın. Formül basit; kilonuzu 24 ile çarpın, bulduğunuz rakamın 200 kalori üzerinden diyete başlayın. İneceğiniz en düşük kalori ise bu rakamın 200 kalori altı olsun.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Süt, yoğurt ve peyniri light tercih edin</b></span><br /><span style="color: #444444;">Süt, yoğurt ve peynir grubu besinleri light tercih etmekte fayda var. Böylelikle her porsiyondan 45 kalori civarında tasarruf edebilirsiniz. Bu gruptan günde en az 4 porsiyon tüketmeniz gerekiyor. Light tercihleriniz ile günlük 180 kalorilik bir enerji tasarrufu yapmak mümkün. Bu öneri yaza kadar sizin 2,3 kilogram civarında kilo kaybetmenize yardımcı olacak.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Kahvaltı yapmadan evden çıkmayın!</b></span><br /><span style="color: #444444;">Sabah kahvaltısı sizi en çok zayıflatan yıldız öğün. Kahvaltısız evden çıkmayın. En hızlı kahvaltı için 15 gram light fıstık ezmesi, 1 dilim çavdar ekmeği, 100 gram ananas ve 1 kutu light süt ile hazırlanmış yeşil kahveyi deneyebilirsiniz. Bu kahvaltıyı tercih ederek bu yazı hem hızlı hem formda geçirmeniz çok kolay.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Protein diyetlerinin mağduru olmayın</b></span><br /><span style="color: #444444;">Proteinden zengin diyet listeleri ile kilo vermek çok kolay. Peki tekrar kilo kazanmanın da bu kadar kolay olacağını biliyor muydunuz? Diyet tarihinin en popüler diyetleri olan protein diyetlerinin mağduru olmayın!</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Ekmeksiz diyet olmaz!</b></span><br /><span style="color: #444444;">“Ekmeksiz diyet olmaz” bu cümleyi akıldan çıkarmamakta ve “ekmeği kes, kilo ver” diyet efsanesine kanmamakta fayda var. Sağlıklı kilo vermek ve verilen kiloları geri almamak için diyette ekmek yemek gerekiyor. İştahı kontrol etmek, tatlıya karşı zaafı azaltmak ve bel çevresindeki yağlanmadan çabuk kurtulmak için tam tahıllı ekmeklerden her öğünde 1-2 dilim tüketilmeli.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Öğle yemekleri için tam tahıllı ekmekle sandviçler hazırlayın</b></span><br /><span style="color: #444444;">Yaza kadar öğle yemekleriniz için sağlıklı sandviç alternatifleri hazırlayabilirsiniz. Bu şekilde işte, evde ve okulda öğün atlamadan tüketebilecek sağlıklı, kolay ve en önemlisi formda bir alternatifiniz olacak. Tam tahıllı ekmek ile yapılacak sandviçin içerisinde yağsız peynir, hindi füme, ton balığı ve sebzeler olabilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Meyve porsiyonlarına dikkat!</b></span><br /><span style="color: #444444;">Meyve, porsiyonuna dikkat edilmesi gereken bir besin. Günde 400 gramın üzerine çıkmamak ve bu porsiyonu da gün içerisinde 2-3 öğüne bölüştürmek gerekiyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Kendinize akşam 5’ten önce bir tatlı saati belirleyin</b></span><br /><span style="color: #444444;">Öğleden sonra yapılacak 2 ara öğün ile akşam yemeğini daha hafif geçirebilirsiniz. Saat 15.00 ve 17.00’da yapılacak ara öğünlerle iştahınızda dikkate değer bir değişim yaşayabilirsiniz. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Diyetin en tatlı saati 15.00. </b></span><br /><span style="color: #444444;">Diyetinizde tatlıyı daha sağlıklı bir alternatife dönüştürebilir ve kendinize gün içerisinde bir tatlı saati belirleyebilirsiniz. Bu saat 17.00’dan daha geç olmamalı. Tüketilecek tatlının kalorisini 100-150 kalori civarında sınırlandırmaya ve 5-8 gram civarında yağ içeriğinin üzerine çıkmamaya özen göstermek gerekiyor. Şeker ilavesiz birçok diyet tatlı alternatifinden birini tercih edebilirsiniz. Tatlıya zaafınızı tarçın, vanilya gibi baharatlarla kontrol altına alabilirsiniz. </span><br /><span style="color: #444444;"><b><br /></b></span><span style="color: #444444;"><b>Kalıcı kilo kaybı için kişiye özel diyet programı uygulayın</b></span><br /><span style="color: #444444;">Diyet, kişiye özel planlanmalı. Bu nedenle popüler diyet listelerini uygulamaktan vazgeçmekte fayda var. Kalıcı kilo kaybını ancak ve ancak size özel planlanan dengeli bir beslenme programı ile başarabilirsiniz.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Kara üzüm, çiğ badem ve ceviz ile ara öğün yapabilirsiniz</b></span><br /><span style="color: #444444;">‘Ara öğün yapmak istiyorum ama zamanım yok’ diyorsanız 15 adet çekirdekli kara üzüm, 5 adet çiğ badem ve 2 tüm ceviz ile kendinize sağlıklı bir atıştırmalık paketini hazırlayabilirsiniz. Üstelik sadece 138 kalori.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Haftada 2 gün mutlaka balık yiyin</b></span><br /><span style="color: #444444;">2014’ün en fit besini balık, en fit yağı balık yağı. Bu nedenle haftada 2 gün balık yemeğe özen gösterin. Balık tüketilmeyen günler gece yatmadan önce 1 tablet balık yağı (omega-3/krill oil) almak gerekiyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Probiyotik takviye alın</b></span><br /><span style="color: #444444;">Düzenli çalışan bir sindirim sistemi, metabolizma hızına en çok katkıda bulunan sistem. Sindirim sisteminizi düzenlemeye yardımcı olması için probiyotik takviye alabilirsiniz.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Gülümseyin, zayıflayın </b></span><br /><span style="color: #444444;">Diyet yaparken sık sık gülümsemek, hatta kahkaha atmak çok faydalı. Çünkü gülümsemek kalori harcatıyor, zayıflatıyor. Ayrıca vücudun stres yönetimine destek oluyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;"><b>Günde 10 bin adım yürüyün, 2 litre su için</b></span><br /><span style="color: #444444;">Hareket için mazeret bulmaktan vazgeçin. Açık havada günde 10 bin adım atarak kilolarınızla daha çabuk vedalaşabilirsiniz. Su içmek de zayıflamaya yardımcı oluyor. Bu nedenle günde 2 litre su içmeyi ihmal etmeyin.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span>

Yaza formda girmenin formülü

Yaz aylarının yaklaşmasıyla diyet sezonu açıldı. Bu dönemde öncelikle yaza formda girmek uğruna uygulanan şok diyetlerden ve protein diyetlerinden uzak durmak gerekiyor. Çünkü bu diyetlerin fatura…

Devamı »

Yatak Odasında Televizyon Hasta Ediyor

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_hFpsFJRRh3pnXN8NhMhyphenhyphenpclUWqlW5P6lHPP1ppMxq__oXDbp-dy0PsuS2K7csM3Hpoke8NlGeXiBQZuY0Sijut8WWUFgDr4UFRIQAHzUfs_15oPXXhuH5DzQiaRAqVjZSkkjVIpgAbI/s1600/Yatak+Odas%C4%B1nda+Televizyon+Bulundurmay%C4%B1n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="202" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_hFpsFJRRh3pnXN8NhMhyphenhyphenpclUWqlW5P6lHPP1ppMxq__oXDbp-dy0PsuS2K7csM3Hpoke8NlGeXiBQZuY0Sijut8WWUFgDr4UFRIQAHzUfs_15oPXXhuH5DzQiaRAqVjZSkkjVIpgAbI/s1600/Yatak+Odas%C4%B1nda+Televizyon+Bulundurmay%C4%B1n.jpg" width="320" /></span></a><b>Yatak odalarında açık unutulan  televizyon; uyku apne sendromu, kalp damar ve beyin damar hastalıklarına yakalanma riskini artırıyor. </b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Beynin, uyku anında belli evrelerden geçerek gün içindeki bütün yorgunluğunu attığını, enerji ihtiyacını karşıladığını söyleyen Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Utku Oğan Akyıldız, yatak odasında televizyon karşısında uyuya kalmanın ise buna engel teşkil ettiğini belirtti.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">İnsanlar fark etmese de uyku anında televizyonun çalışırken çıkardığı sesin, beyinde küçük uyanmalara yol açtığını vurgulayan Akyıldız, bütün bu küçük uyanmaların beyni tetikleyerek, hem kalp hızını arttırdığını hem de solunum hızını değiştirdiğini kaydetti.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Uykunun, beyin ve vücut için tamamen bir yenilenme dönemi olduğunu söyleyen Utku Oğan Akyıldız, "Uyku dönemindeki bozukluklar bu yenilenmeyi engelliyor. Uyku dönemi bozuk olan kişiler, sabah kalktıklarında kendilerini yorgun hissederler. Gece boyunca beyindeki küçük uyanmalar arttıkça, sabah daha yorgun, daha bitkin şekilde uyanılıyor" diye konuştu.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Ciddi Sağlık Sorunlarına Davetiye Çıkarıyor</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Yatak odasında televizyon bulundurmanın ve televizyon karşısında uyuya kalmanın ciddi sağlık sorunlarına da davetiye çıkardığını vurgulayan Akyıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">"Yatak odasında açık unutulan televizyon uyku apne sendromu, kalp damar ve beyin damar hastalıkları riskini arttırmaktadır. Yatak odasındaki televizyonun mutlaka kalkması gerektiğini, yatakta televizyon izlenmemesi gerektiğini bütün hastalarımıza öneriyoruz. Özellikle uykusuzluk çeken veya uykusunda solunum sorunu olan, uyku apne sendromu olan hastaların buna dikkat etmesi gerekiyor."</span><br /><br />

Yatak Odasında Televizyon Hasta Ediyor

Yatak odalarında açık unutulan  televizyon; uyku apne sendromu, kalp damar ve beyin damar hastalıklarına yakalanma riskini artırıyor. Beynin, uyku anında belli evrelerden geçerek gün içindeki bü…

Devamı »

Makyaj adeta sihirli bir değnek gibi

<div style="text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKNK1dhrngSncbPx1-_Pl9-7MwT5ruhGPBI2_t7rIamTnevubrRGoGtRfiYkAEANlGQMC9559RPZXYVu8EjRFsGP4U7bE7n1vEqM5f7DeooQlqKuoSTbCN8iI9cKwj5-c-72D7Qlg5ES8H/s1600/Makyaj+hilesi+yapmaya+ne+dersiniz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKNK1dhrngSncbPx1-_Pl9-7MwT5ruhGPBI2_t7rIamTnevubrRGoGtRfiYkAEANlGQMC9559RPZXYVu8EjRFsGP4U7bE7n1vEqM5f7DeooQlqKuoSTbCN8iI9cKwj5-c-72D7Qlg5ES8H/s320/Makyaj+hilesi+yapmaya+ne+dersiniz.jpg" /></span></a></div><b><span style="color: #cc0000;">Yılların izlerine karşı savaş açarken kullandığımız en etkili silahlardan biri de 'makyaj' Siz de makyaj hileleriyle yaşınızdan çok daha genç görünebilirsiniz. </span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Zamanı geriye almak ne yazık ki mümkün değil. Tabi ki yaşınızı da. Ancak bazı hilelerle yaşınızı olduğundan çok daha küçük göstermeniz mümkün. İşte burada kadınların vazgeçilmez tutkusu olan makyaj devreye giriyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Makyaj adeta sihirli bir değnek gibi birkaç dakika içerisinde 10 yaş daha genç görünmenize yardımcı oluyor. Allık ile yüzünüzü daha ince gösterin Pembe veya kayısı tonlarında allık kullanın. Allığı elmacık kemiklerinizin altına sürmemeye dikkat edin. Çünkü çökük yanaklar sizi çok daha yaşlı gösterir. Genç görünmek için kendinizi elma yanaklı yapın. Allığı nereye sürmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, aynanın önüne geçin ve gülümseyin. Yanaklarınızın öne çıkan kısmına ise allığı sürebilirsiniz.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Kaşlarınızı biraz öne çıkarın</span></b><br /><span style="color: #444444;">SARIŞIN veya kumralsanız kaş kalemi ile kaşlarınızın üzerinden geçin. Sonra boyayı pamuklu çubuk yardımıyla hafifçe dağıtın. Son olarak kaşlarınızı fırçalayın. Eğer kaş fırçanız yoksa bunun için diş fırçası kullanabilirsiniz. Kuru diş fırçasının üzerine sprey sıkın ve kaşlarınızı fırçalayın. Böylece belirgin kaşlar yüzünüzü daha ince gösterecek ve dikkatleri gözlerinize toplayacaktır.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Gözünüz ve kaşınız arasındaki mesafeyi açın</span></b><br /><span style="color: #444444;">Çok renkli far kullanmaktan kaçının. Örneğin fildişi, vanilya veya sütlü kahve gibi renkler tercih edebilirsiniz. Bu sayede kaşlarınız daha kalkık ve gözleriniz, daha büyük görünecektir. Kahverengi farı göz kapağınızın dış köşesine sürdükten sonra aplikatör ile içe doğru yayın ve yukarı doğru dağıtın. Kaşlarınızın altına ise sadece açık renkli bir far kullanın. Ayrıca kahverengi far göz kenarlarınızda bulunan şişlikleri, hatta gözaltı torbalarınızı kamufle eder. Çünkü koyu renklerin kullanıldığı alanlar daha az göze çarpar.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Dudaklarınız Dolgunlaştırın</span></b><br /><span style="color: #444444;">YAŞ ilerledikçe dudaklar incelir ve kenarlarında ince çizgiler belirmeye başlar. Yaşlılığı belli eden böyle bir görüntüden kurtulmak için ilk adım dudak kalemi ile dudaklarınızın kenarına çerçeve çizmeniz. Dudak kaleminde tercih edeceğiniz renkler pembe veya turuncu tonları olmalı. Dudaklarınıza pudra sürün. Sonra rujunuzu, en son da parlatıcınızı sürün.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Burnunuzu küçültün</span></b><br /><span style="color: #444444;">İDEAL burun şekli, insan vücudunun üçte biri uzunluğundadır. Fazla uzun bir burnunuz varsa, pudra ile daha kısa görünmesini sağlayabilirsiniz. Bunun için burnunuzun ucuna hafif koyu renk pudra sürün. burnunuz genişse aynı pudrayı burun kenarlarına sürerek de burnunuzun daha ince görünmesini sağlayabilirsiniz.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span>

Makyaj adeta sihirli bir değnek gibi

Yılların izlerine karşı savaş açarken kullandığımız en etkili silahlardan biri de 'makyaj' Siz de makyaj hileleriyle yaşınızdan çok daha genç görünebilirsiniz. Zamanı geriye almak ne yazık ki mü…

Devamı »

Pek çok kişi midesinden şikayetçi

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDih2PQr-bEOgpq8VyKjtCsl15-8OSWD07HG0128JZP4XAyEhMyTPIrW05U9dVuPbx0_xQoMqsbnNB8fzLtcxgu824wqB9TybjgaNPZmQXxB5DXsZHe3caiYXX_ID7_H6KNvfKinqJGX6a/s1600/nocanvas_mide-agrisi-icin-gidalar-oul7i.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDih2PQr-bEOgpq8VyKjtCsl15-8OSWD07HG0128JZP4XAyEhMyTPIrW05U9dVuPbx0_xQoMqsbnNB8fzLtcxgu824wqB9TybjgaNPZmQXxB5DXsZHe3caiYXX_ID7_H6KNvfKinqJGX6a/s1600/nocanvas_mide-agrisi-icin-gidalar-oul7i.jpg" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Günümüzde sağlıklı beslenmeyen pek çok kişi mide ağrısından şikâyetçi. Peki mide ülserini tetikleyen etenler neler? Hangi yiyecekler mideye zarar veriyor? İşte yanıtlar...</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasında yer alıyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kafein gibi mide asitlerinin üretimini fazlalaştıran maddeler ise ülser riskini yukarı çeken ve sancıyı arttıran maddeler olarak bilinir. Mide ülserinin ilk aşamasında teşhis edilip, tedaviye başlanmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Medline Acil Operasyonlarından Sorumlu Direktör Dr. Barış Mutluer, mide ülserinde yapılan yanlışlar ve ağrılarla nasıl başa çıkılacağı hakkında bilgi veriyor…</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Mide ülseri nedir?</span></b><br /><span style="color: #444444;">Gastrik ülser olarak da adlandırılan mide ülseri, midenin iç kısmında sancıya sebep olan yaralı bölgedir.  Midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya mide ülseri denir. Midenin iç kısmında mukusu üreten hücrelerden oluşan bir tabaka bulunur. Mukus, mideyi mide asitlerinden ve sindirim sıvılarından korur. Bu koruyucu tabaka zarar gördüğü zaman ülser ortaya çıkar.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Mide ülserinin semptomları nelerdir?</span></b><br /><span style="color: #444444;">• Özellikle karnın üst orta taraflarında meydana gelen kemirici ve yanıcı ağrı</span><br /><span style="color: #444444;">• Mide ekşimesinden kaynaklanan göğüste yanma</span><br /><span style="color: #444444;">• Mide bulantısı</span><br /><span style="color: #444444;">• Antasit (mide asidini azaltıcı) içeren bir şey yendiğinde ya da içildiğinde geçebilen ağrı</span><br /><span style="color: #444444;">• Yemeklerden birkaç saat sonra veya yemeklerden önce artabilen ağrı</span><br /><span style="color: #444444;">• Geceleri sizi uyandıran ağrı</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Nasıl teşhis edilir?</span></b><br /><span style="color: #444444;">Doktorunuzun kontrolünden sonra aşağıdaki testlerin bir ya da birden fazlası uygulanabilir:</span><br /><span style="color: #444444;">• H. pylori bakterisini kontrol etmek için kan testi</span><br /><span style="color: #444444;">• Kanayan ülserden kaynaklanabilecek kan testi için dışkı örneği</span><br /><span style="color: #444444;">• İç kanamanın bir işareti olabilecek anemi (kansızlık) için test</span><br /><span style="color: #444444;">• Üst endoskopi; bu yöntemle, doktorunuz ucuna kamera yerleştirilmiş ince, esnek bir hortumun yardımıyla ağzınızın içinden midenize kadar inerek ülseri görebilir.</span><br /><span style="color: #444444;">• Biyopsi, endoskopi sırasında bir miktar doku alınarak kanser ve enfeksiyona karşı laboratuarda test edilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Nasıl tedavi edilir?</span></b><br /><span style="color: #444444;">Tedavilerin amacı ağrıyı azaltmak, ülseri iyileştirmek ve komplikasyonları önlemektir. Tedavi ülserin tekrar nüksetmesini engeller. Eğer belirtiler ciddiyse ya da kanama gibi önemli komplikasyonlar varsa tedavinin ilk aşamasında hastanede kalmak gerekebilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Bazen yeni ülserleri engellemek için ilaç alınabilir; 1–2 hafta süreyle antibiyotik kullanmanız gerekebilir. Asidi azaltmak için 6 hafta süreyle ilaç alabilirsiniz. Yeni ülserlerin ortaya çıkmasını engellemek için ise aylarca ilaç kullanmak gerekebilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Mide ülserinin sebepleri neler?</span></b><br /><span style="color: #444444;">• Mide ülserlerinde en çok görülen sebeplerden biri olan Helicobacter pylori (H. pylori) denilen bakterinin bulunması</span><br /><span style="color: #444444;">• Midenin iç kısmının mide asitlerine olan dayanıklılığının azalması</span><br /><span style="color: #444444;">• Mide asidinin fazla üretilmesi</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Mide ülserleri kimlerde daha fazla görülür?</span></b><br /><span style="color: #444444;">• Sürekli iltihap önleyici ilaçlar alanlarda</span><br /><span style="color: #444444;">• Sigara içenlerde</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Mide ülseri olan hasta için yasak olan yiyecekler neler?</span></b><br /><span style="color: #444444;">Alkollü içecekler, hazır meyve suyu, çay, kahve, kakao, boza, limonata, kola, gazoz, yağda kızartılmış yumurta, kurubaklagiller, hazır çorbalar, et suyuyla yapılan çorbalar, kızartmalar, baharatlar, ketçap, salça, turşu, hardal, soğan, sarmısak, salamura gıdalar, sosis, sucuk, salam, çikolata, kurutulmuş meyveler, margarin, çiğ sebzeler, kabuklu soyulmamış taze ve ham meyveler.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">- Mide ülseri tedavisi öncesi ve sonrası yapılması gerekenler neler?</span></b><br /><span style="color: #444444;">• Tedavi süresince istirahat edin.</span><br /><span style="color: #444444;">• Yemeklerinizi, her gün belirli saatlerde yiyin.</span><br /><span style="color: #444444;">• Bağırsaklarınızın düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayın.</span><br /><span style="color: #444444;">• Sigara, çay, kahve ve alkolü bırakın.</span><br /><span style="color: #444444;">• Diş sağlığına önem verin.</span><br /><span style="color: #444444;">• Süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, tereyağı, pelte ve haşlanmış balık, sebze püreleri ve patates yemeğini sofranızdan eksik etmeyin.</span><br /><div><br /></div>

Pek çok kişi midesinden şikayetçi

Günümüzde sağlıklı beslenmeyen pek çok kişi mide ağrısından şikâyetçi. Peki mide ülserini tetikleyen etenler neler? Hangi yiyecekler mideye zarar veriyor? İşte yanıtlar...Sinir bozukluğu, midede…

Devamı »

Ağrıları hafife almayın!

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggirrzTI4MhqjH6G08vtzl69RnZxqpZqGGvnmZPZUhuoil4tW4DqRDPJr0RaSkGsFUaYy7LvQpJeZ8OgexqoaTQ9AMtqAZeITN98DeQbe2NhxFAf1lT1BPX4cTYZ7GhyphenhyphenVwKXEg4fqNlQGR/s1600/A%C4%9Fr%C4%B1lar%C4%B1+hafife+almay%C4%B1n!.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggirrzTI4MhqjH6G08vtzl69RnZxqpZqGGvnmZPZUhuoil4tW4DqRDPJr0RaSkGsFUaYy7LvQpJeZ8OgexqoaTQ9AMtqAZeITN98DeQbe2NhxFAf1lT1BPX4cTYZ7GhyphenhyphenVwKXEg4fqNlQGR/s1600/A%C4%9Fr%C4%B1lar%C4%B1+hafife+almay%C4%B1n!.jpg" /></span></a><b>İşte böbrekleri korumanın yolları</b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Mükemmel birer filtre olan böbrekler her gün 200 litre kanı süzerek toksik maddeleri vücuttan uzaklaştırıyor. Ancak bu çalışkan organlar zamanla yorulup fonksiyonlarını kaybedebiliyor. Günümüzde sayıları hızla artan böbrek yetmezliği hastalarından biri olmak istemiyorsanız uzmanların önerilerine kulak verin, böbreklerinizi koruma altına alın.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Her 6-7 kişiden birinin böbrek hastası olduğu ülkemizde 5 yıl sonra 125 bin böbrek hastasının var olacağı öngörülüyor. Oysa günlük yaşantımızda yapacağımız ufak değişiklikler ve düzenli kontroller yaşam boyu sağlıklı böbreklere sahip olmamızı sağlıyor. Nefroloji Sorumlusu Doç. Dr. Ülkem Çakır, hızla artan böbrek yetmezliği hastaları için en iyi tedavi yönteminin böbrek nakli olduğunu ancak esas hedefin böbrek yetmezliğini önlemek olduğunu belirtiyor. </span><br /><span style="color: #444444;">Doç. Dr. Çakır, bir fabrika gibi çalışan organlar olarak tanımladığı böbreklerin fonksiyonunu şöyle açıklıyor:</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">"Çok zengin bir damar yumağından oluşan bu mükemmel organlar vücutta filtre görevi görüyor. Kalp her atışında vücuttaki kanın yüzde 20-25'ini her iki böbreğe gönderiyor. Bir erişkinin 5-6 litre kan hacminin olması ve kalbin dakikada yaklaşık 70-80 kez atması sonucu böbrekler günde 200 litre kan süzüyor. Böbrekler bu işlem sırasında vücut için yararlı olan proteini tutuyor, üre ve kreatinin gibi birtakım toksik maddeleri ise ayıklıyor. Temizlenen kan sisteme geri dönerken, atık maddeler de böbrekten çıkan ve üreter denilen ince borularla idrar torbasına gönderilerek, idrarla dışarı atılıyor. Çok çalışkan olan bu organlar yüzde 15 kapasiteye düşene kadar görevlerini yerine getirmeye çalıştığı için hastalıklar geç fark edilebiliyor."</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">İşte böbreklerinizi korumak için bilmeniz ve almanız gereken önlemler...</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">DAMAĞINIZA TUZU UNUTTURUN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Aşırı tuz tüketimi kan basıncını yükseltiyor. Bu yükselme önce böbrekte başlıyor. Böbrekteki kılcal damarlarda yüksek tansiyona bağlı yapısal bozukluklar ve tıkanmalar gelişiyor. Bir erişkinin günde 5-6 g tuz tüketmesi gerekirken, araştırmalar ülkemizde bu rakamın 20-25 g arasında olduğunu gösteriyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">NE ÇOK NE AZ, YETERİNCE SU İÇİN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Böbreğin ayrıştırdığı toksik maddeler vücuttaki su fazlası ile idrar haline getirilip atılıyor. Erişkin bir kadının günde 1.5 litre, erkeğin ise 2 litre su içmesi gerekiyor. Ancak yeterli su olmazsa bu işlev yerine getirilemiyor ve yeterli su tüketmeyen herkesin böbreğinde mutlaka bir işlev bozukluğu gelişiyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">SİGARAYI BIRAKIN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Sigara kullanımı vücuttaki damar yapısını bozuyor. Damarları etkileyen tüm faktörler böbrekleri de etkiliyor. Kılcal damarlardaki dolaşım yavaşlayıp oksijen miktarı azalınca böbrek yetmezliği riski artıyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">RASTGELE İLAÇ KULLANMAYIN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Romatizmal ağrı kesiciler başta olmak üzere bilinçsizce, uzun süre ve yüksek dozda tüketilen ağrı kesiciler ve doktor önerisi olmadan kullanılan antibiyotikler böbreklerde birikerek kılcal damar sisteminin kanlanmasını bozuyor ve süzme işlemini olumsuz etkiliyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">EGZERSİZİ İHMAL ETMEYİN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Düzenli olarak egzersiz yapmak böbrek sağlığına dolaylı olarak katkı sağlıyor. Egzersiz sayesinde vücuttaki kan dolaşımı hızlanıyor, kalbin pompa fonksiyonu gelişiyor, obezitenin önüne geçiliyor, insülin mekanizması sağlıklı çalışmaya başladığı için diyabet riski azalıyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">DİĞER HASTALIKLARI İHMAL ETMEYİN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Böbreklerin damar yumağından oluşması nedeniyle, vücutta damar sistemini etkileyen her hastalık böbrekleri de bozuyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">GENETİK YATKINLIĞINIZI ÖNEMSEYİN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Ailede tekrarlayan böbrek taşları olması, polikistik böbrek hastalığı, idrar kanallarında tıkanıklık gibi hastalıklar genetik geçişli olabiliyor. Ailesinde böbrek hastalığı olanların 40 yaşına kadar yılda bir kez, 40 yaşından sonra yılda iki kez böbrek muayenesinden geçmesi öneriliyor. Öte yandan genetik geçişi olmasa da her insanın böbrek süzme fonksiyonu 40 yaşından sonra yıldan yıla yüzde 1-2 oranında azalıyor. Örneğin 70 yaşında bir insanın böbrekleri, hiçbir hastalığı olmasa dahi yüzde 100 kapasite ile çalışmıyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">İDEAL KİLONUZU KORUYUN </span></b><br /><span style="color: #444444;">Çağın hastalığı olarak tanımlanan ve her yaştan insanı etkileyen obezite yani aşırı kilo; böbrekleri hem doğrudan hem de dolaylı yoldan etkiliyor. Aşırı kilo, böbrek içindeki basıncı yükseltiyor, kılcal damarlarda bozulmalara neden oluyor. Bu nedenle ideal kiloyu korumanın yanı sıra rutin tetkiklerin de yaptırılması gerekiyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">SİNYALLERİ ÖNEMSEYİN! </span></b><br /><span style="color: #444444;">Bu belirtiler, böbreklerinizin fonksiyon kaybına uğradığını işaret ediyor olabilir. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">-Kan basıncında ani değişikler (ani yükselme-düşme) </span><br /><span style="color: #444444;">-Bulantı hissi </span><br /><span style="color: #444444;">-İştahsızlık </span><br /><span style="color: #444444;">-Yüzde ve vücutta şişlik </span><br /><span style="color: #444444;">-Çok sık idrara gitme </span><br /><span style="color: #444444;">-Köpüklü, koyu renkli ve kokulu idrar</span><br /><br />

Ağrıları hafife almayın!

İşte böbrekleri korumanın yollarıMükemmel birer filtre olan böbrekler her gün 200 litre kanı süzerek toksik maddeleri vücuttan uzaklaştırıyor. Ancak bu çalışkan organlar zamanla yorulup fonksiyo…

Devamı »

Sertleşme sorununa çözüm

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTdUwYNTeFHwhurxYTkGbPX6oA_z5GzkhkjTzL-pXCy1zyMHWk3OXxqfzI8HyE3SZ_bW4jFugWAeOiOhvy0uYVqbbTGD1zEsAiEdxYJKUHP8FcW97NPTOmy-CPIZAOZ0yR1B1gn_0PLUEJ/s1600/Sertle%C5%9Fme+sorununa+%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTdUwYNTeFHwhurxYTkGbPX6oA_z5GzkhkjTzL-pXCy1zyMHWk3OXxqfzI8HyE3SZ_bW4jFugWAeOiOhvy0uYVqbbTGD1zEsAiEdxYJKUHP8FcW97NPTOmy-CPIZAOZ0yR1B1gn_0PLUEJ/s1600/Sertle%C5%9Fme+sorununa+%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm.jpg" /></span></a><b>Sertleşme sorunu için geliştirilen yüksek enerjili şok dalga tedavisi, erkeklere yan etkisiz, acısız, ağrısız, en önemlisi de kalıcı sonuç vaat ediyor</b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">2025 yılında tüm dünyada 322 milyon erkeğin sertleşme sorunu yaşaması bekleniyor. Ülkemizde ise 10 erkekten 7’sinin bu sorunu yaşadığı belirtiliyor.</span><br /><span style="color: #444444;">Günümüzde sertleşme sorununun tedavisi ilaçlardan enjeksiyona ve ameliyatlara kadar geniş bir yelpazede çözümlense de çoğu hasta ve eşi tedavilerin yan etkilerinden çekiniyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Hattat Klinik Direktörü Prof. Dr. Halim Hattat, Türkiye’de ilk defa kullanılmaya başlanan yeni tedavi yönteminin hem performansa bağlı şikâyetleri ortadan kaldırdığını hem de fonksiyon sorunlarını yan etkisiz tedavi ettiğini söylüyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Yüksek enerjili şok dalga tedavisinde, vücut dışında üretilip cinsel bölgeye odaklanabilen özel ve yüksek enerjili basınç dalgaları kullanılıyor. Bu dalgalar cinsel bölgede hem damarsal hem de doku elastikiyeti anlamında önemli bir iyileşme gerçekleştiriyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Böylelikle hem var olan damar hasarı düzeliyor hem de yeni damar gelişimi tetikleniyor. “Angiogenez” adı verilen bu gelişimde doku esnekliği ile kollajen ve elastinde artış meydana geliyor. Bu durum sinir iletisini de artırarak sertleşme probleminde ilk defa kalıcı bir iyileşmeye neden oluyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">7 SEANSLIK TEDAVİ</span></b><br /><span style="color: #444444;">Şok dalga frekansı ve süresi şikâyete, hastaya ve uygulama alanına göre değişiyor ve ortalama 20 dakika süren seanslar halinde gerçekleştiriliyor. Haftada ortalama 1 uygulama ile 7 seansın sonunda yüz güldüren sonuçlar alınıyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">YÜZDE 85’E VARAN BAŞARI ORANI</span></b><br /><span style="color: #444444;">Prof. Dr. Halim Hattat, bu tedavinin en önemli özelliğinin sadece sertleşme sorununu ortadan kaldırmakla kalmayıp, damar hasarını azaltması ve yeni damar gelişimini desteklemesi olduğunu söylüyor. Uygulama alanına giren rahatsızlıkların tedavisindeki başarı oranı yüzde 70-85 arasında değişiyor. Bu konuda son yıllarda yapılan pek çok bilimsel çalışma bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Hattat, hastaların tedavi sonrası damar sağlığını koruyacak sağlık alışkanlıkları geliştirmeleri sayesinde sonuçların uzun vadeli olduğuna dikkat çekiyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">CİHAZIN AVANTAJLARI</span></b><br /><span style="color: #444444;">Tedavi ayakta yapılır. Anestezi gerektirmez. Cerrahi bir işlem değildir. Tedavi sırasında ve sonrasında ağrı oluşmaz. Hızlı sonuç alınır. İlaçsız tedavi yöntemidir. Yüksek başarı oranı sağlanır.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">KİMLERE UYGUNDUR?</span></b><br /><span style="color: #444444;">Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol perifer arter tıkanıklıkları (uç damar hastalıkları), kalp-damar hastalıkları, kalp krizi, şeker hastalığı, sigara alışkanlığı olan, sertleşme sorunu, penis eğriliği ve pelvik ağrı yaşayan tüm hastalarda kullanılabilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">UYGULAMANIN ADIMLARI </span></b><br /><span style="color: #444444;">Başta sertleşme sorununa yol açabilecek damarsal, hormonsal ve nörolojik faktörler inceleniyor. Doppler ve nörolojik incelemelerle sorunun boyutu anlaşılıyor. Hastaya göre bir tedavi planı oluşturuluyor. İşlem günü herhangi bir hazırlık, ilaç veya aneztezi gerekmiyor. Uygulama sırasında bir uzman tarafından penise dışarıdan cihaz yardımıyla şok dalgalar veriliyor. Her şey ortalama 10-15 dakika sürüyor.</span><br /><br />

Sertleşme sorununa çözüm

Sertleşme sorunu için geliştirilen yüksek enerjili şok dalga tedavisi, erkeklere yan etkisiz, acısız, ağrısız, en önemlisi de kalıcı sonuç vaat ediyor2025 yılında tüm dünyada 322 milyon erkeğin …

Devamı »

Belimi kaybettim hükümsüzdür!

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6-838bIgekHupqNEuOyO66gKd7VRYE5fBGxtYz6HiintvvFM5SSUmeNB8xQmci2NI9VX2G1E-3jD2G2XIqG8sMaFOKML033H57PVpZjr_RNMYe1Z8hYMtrPzdnD4VIjkHjj-i9M_eOxI/s1600/Superplast_+lazerlipoliz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6-838bIgekHupqNEuOyO66gKd7VRYE5fBGxtYz6HiintvvFM5SSUmeNB8xQmci2NI9VX2G1E-3jD2G2XIqG8sMaFOKML033H57PVpZjr_RNMYe1Z8hYMtrPzdnD4VIjkHjj-i9M_eOxI/s1600/Superplast_+lazerlipoliz.jpg" width="320" /></a><b>Beğendiğiniz bikiniyi denerken aynaya baktığınızda belinizin nereye kaybolduğunu mu merak ediyorsunuz? Vücudunuzun yeniden doğal ve çekici kıvrımlarına kavuşmasını istiyorsunuz ama hiçbir diyet ve spor fayda vermiyor mu? </b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Superplast Estetik Cerrahi Merkezi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Güner estetik teknolojilerinin ulaştığı son yeniliklerle belinize tekrar kavuşabilmenizi sağlayan yöntemler hakkında bilgi verdi.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Yaz yaklaşırken kadınlar kilo vermeye, vücut hatlarını biçimlendirmek için hızlı ve farklı yöntemler araştırmaya çoktan başladılar. </span><br /><span style="color: #444444;"><br />Dış görünümünüzü iyileştirmek, bedeninizi tazeleyip yenilemek için en uygun mevsim de bahar aylarıdır. Hem psikolojik olarak daha motive edici, hem de hava koşulları açısından herhangi bir estetik işlem için en ideal zamandır. Üstelik artık elinizin altında en gelişmiş, en hızlı, en konforlu estetik teknolojiler bulunuyor. Aniden tatile, düğüne, davete gidecek olan, zevkle bikini ve kıyafet bakmak isteyenler için tek seansta vücut biçimlendirme ya da vakti olanlar için birkaç seansta tamamen cerrahisiz yöntemlerle çok başarılı ve kalıcı sonuçlar alınıyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br />Op. Dr. Hüseyin Güner az vakti olup bir an önce belinde incelme görmek isteyenler için Lazer Lipoliz yönteminden bahsetti: </span><br /><span style="color: #444444;"><br />“Ufak bir kesiden girilen mikro kanüller aracılığıyla, sadece yağ hücrelerine odaklanarak birikmiş yağ kitlesini çözmeyi hedef alan Lazer Lipoliz yöntemiyle kişiye kaybettiği bel kıvrımını yeniden kazandırıyoruz. Seansı yaklaşık bir saat sürmektedir. Bu yöntemin avantajlı tarafı kliniğe yapılan tek bir ziyaretin hedeflenen kalıcı sonuç için yeterli olmasıdır. Uygulama sonrasında klinikte 2 saat istirahat gerekmekte, ardından kişi normal hayatına dönebilmektedir.”</span><br /><span style="color: #444444;"><br />Ancak eğer planladığınız tatilden önce en azından bir aylık bir süreniz varsa, seansı daha kısa süren, tek bir kesi dahi gerektirmeyen alternatif uygulamalar da bulunuyor. Non-invaziv (cerrahi olmayan) bu uygulamalar iyileşme süreci gerektirmeyen, hasta konforunun en yüksek olduğu yöntemlerdir. Uygulama sırasında kitap okunup, müzik dinlenebilir. Ertesinde klinikte herhangi bir istirahat gerektirmez. </span><br /><span style="color: #444444;"><br />Op. Dr. Hüseyin Güner bu yöntemlerle ilgili şunları söyledi: “Biyolipoliz yönteminde yağ eriten mikro enjeksiyon uygulaması yapıyoruz. Bu karışımın içinde insan kanında ve karaciğerinde bulunan öz yağ yakıcı ajanlar vardır. Ardından 3 DEEP RF ile önceki uygulamanın yağ hücreleri üzerindeki çözücü etkisi arttırılır. İşlemi izleyen 2-3 gün içinde yağ hücreleri parçalanır ve yağ kitlesi yumuşar. Aynı hasta 2-4 gün sonra Ultrashape uygulaması için kliniğe bir ziyaret daha gerçekleştirir. </span><br /><span style="color: #444444;"><br />Bu uygulamada, parçalanmak üzere olan tüm yağ dokusu parçalanıp eritilmiş olur. Bu paketin avantajı tamamen cerrahisiz ve rahat bir uygulama olmasıdır. Etkiler Lazer Lipoliz’de olduğu gibi kalıcıdır.”</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span>

Belimi kaybettim hükümsüzdür!

Beğendiğiniz bikiniyi denerken aynaya baktığınızda belinizin nereye kaybolduğunu mu merak ediyorsunuz? Vücudunuzun yeniden doğal ve çekici kıvrımlarına kavuşmasını istiyorsunuz ama hiçbir diyet ve…

Devamı »

Spor Yapmasını İstiyorsanız Ona Örnek Olun

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhIA-GzWm8pk0uDWFRpdDMfGGngIQcZXIC3HPWmzJMWObSwFf6ObHsiLSVte-vlpPMDkIn1s7p1sHcn_-LVD2bTN6vIMEPkIgUUK4Ljpa-bBmubMNXSwrdRQTquLLnAFSIJzb6FwEW-bE/s1600/Spor+Yapmas%C4%B1n%C4%B1+%C4%B0stiyorsan%C4%B1z+Ona+%C3%96rnek+Olun.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhIA-GzWm8pk0uDWFRpdDMfGGngIQcZXIC3HPWmzJMWObSwFf6ObHsiLSVte-vlpPMDkIn1s7p1sHcn_-LVD2bTN6vIMEPkIgUUK4Ljpa-bBmubMNXSwrdRQTquLLnAFSIJzb6FwEW-bE/s1600/Spor+Yapmas%C4%B1n%C4%B1+%C4%B0stiyorsan%C4%B1z+Ona+%C3%96rnek+Olun.jpg" /></span></a></div><b>Sağlıklı ve zinde bir yaşam için spor alışkanlığı çok önemli. Bu yüzden spor yapmak, kendi sağlığının yanında yetiştirdiği çocuklara örnek olmak için de her anne - babanın vazgeçilmezi olmalı. </b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Anadolu Sağlık Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanları Prof. Dr. Semih Akı ve Dr. Elçin Aykutoğlu, ısınmadan, soğuma egzersizlerine, hatta zemin konusuna kadar spor ile ilgili uyarılar da bulunuyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Spor herkes için gerekli ve sağlıklı yaşamın en önemli şartlarından biri. Tavsiye edilen sporlar cinsiyete göre farklılık gösterebiliyor. Örneğin genç ve orta yaşlı, daha önce spor yapmamış kişilerin egzersize; düşük tekrar, süre ve şiddet ile başlayıp yavaş yavaş artırmaları öneriliyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Anadolu Sağlık Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanları Prof.Dr. Semih Akı ve Dr. Elçin Aykutoğlu, spor yaparken dikkat edilmesi gereken noktaların altını çiziyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Sakatlık Riskini Azaltmak İçin...</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Prof. Dr. Semih Akı, yapılan spora, zemin ve hava koşullarına uygun ayakkabı ile kıyafet seçiminin sakatlık riskini azaltacağını dile getiriyor. “Çalışan erkeklerin basketbol, futbol, voleybol gibi takım sporlarını hem bir sosyal aktivite hem de spor amaçlı tercih ettiklerini biliyoruz. Ancak düzensiz yapılan bu tip spor aktivitelerinde sakatlık riski daha fazla” diyen Prof. Dr. Akı, bu tip takım sporlarının öncesinde ve sonrasında ısınma ve soğuma egzersizlerinin yapılması gerektiğini ifade ediyor. Uygun zemin seçiminin sakatlık riskini de azaltacağını hatırlatan Akı, futbol için toprak veya çim gibi doğal zeminleri, basketbol ve voleybol için ise parke zeminleri öneriyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Prof. Dr. Akı, tenis ve golf gibi sporların tercih edilmesinin, solunum, dolaşım ve kas iskelet sistemlerini olumlu etkilemesinin yanı sıra sosyal ilişkileri de geliştirdiğini belirtiyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Açık havada yapılan sportif aktivitelerin ağrı eşiğini yükselttiği ve stres kontrolünde olumlu etkileri olduğu da belirten Akı, antrenmansız ve doğru teknik kullanılmadan yapılan sporlarda kas iskelet sistemi sakatlıklarına sıklıkla rastlandığının altını çiziyor. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Karşılaşmaların yapıldığı ortamda sakatlıklara erken müdahale için buz veya soğutucu sprey bulundurulmasının da gerektiğini vurgulayan Akı, kaza anında soğutucu uygulanmasının sağlık merkezine gidene kadar yapılacak en basit ve etkili uygulama olduğunu belirtiyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Spor Bir Çok Hastalıkta Tedavinin Bir Parçası</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Dr. Elçin Aykutoğlu, kalp hastalıkları, kronik obstrüktif akciğer hastalıkları, obezite, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, depresyon, bel, boyun ağrıları ve osteoporoz gibi hastalıkların tedavisinde spor ve egzersizin, tedavinin bir parçası olduğunu hatırlatıyor. Sporun, kan basıncı ve şekerinin düzenlenmesi, kan yağları ve kolesterol seviyesinin düzenlenmesi, kemik tendon ve kas dayanıklılığının artmasında rol oynadığını belirten Dr. Aykutoğlu, “spor, dokulara oksijen ulaşmasını sağlar ve dokuların oksijen kullanımını düzenleyerek oksijen kullanım kapasitesini maksimuma çıkartır” diyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Egzersiz Programı Uzmanlar Tarafından Oluşturulmalı</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Dr. Aykutoğlu, kronik hastalığı olan kişilerde egzersiz programlanırken kişinin yaşı, fonksiyonel durumu, kardiyovasküler, respiratuvar fonksiyonu, nörolojik kontrol ve kapasitesinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini özellikle vurguluyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Birden çok kronik rahatsızlığı olan kişilerde egzersiz programının uzmanlar tarafından oluşturulması gerektiğini belirten Aykutoğlu, “Yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aerobik egzersizler sıklıkla önerilen aktivitelerdir. Verilen egzersizler kuvvet, dayanıklılık, esneklik ve mobilite, gevşeme ve koordinasyonu geliştirmeye yönelik olmalıdır” diyor.</span><br /><div><br /></div>

Spor Yapmasını İstiyorsanız Ona Örnek Olun

Sağlıklı ve zinde bir yaşam için spor alışkanlığı çok önemli. Bu yüzden spor yapmak, kendi sağlığının yanında yetiştirdiği çocuklara örnek olmak için de her anne - babanın vazgeçilmezi olmalı. A…

Devamı »

Horlayanlar uykusuz kalıyor

<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTiYqlGvugN_G6AD5S4h4wlmEyAVsK0tBoOPVPhaPmD87S2aglIFVcsDKWbhCZWUSOKobZDkdWX6rcz1ARiJpOZfGzjCdIqHs82dSWbZi2XKgdVxW_PG35lguM5AcPEu6lChMqHdmBNDCm/s1600/Horlayanlar+uykusuz+kal%C4%B1yor.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTiYqlGvugN_G6AD5S4h4wlmEyAVsK0tBoOPVPhaPmD87S2aglIFVcsDKWbhCZWUSOKobZDkdWX6rcz1ARiJpOZfGzjCdIqHs82dSWbZi2XKgdVxW_PG35lguM5AcPEu6lChMqHdmBNDCm/s1600/Horlayanlar+uykusuz+kal%C4%B1yor.jpg" /></span></a><b>Erkekler kadınlara göre iki kat daha fazla horluyor</b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Egemen Bıçakçı, horlamanın uyku bozukluğuna neden olduğunu belirterek, erkeklerin kadınlara göre iki kat daha fazla horladığını söyledi. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Horlamanın en fazla 45 ile 65 yaş aralığında görüldüğünü dile getiren Bıçakçı, “Yapılan araştırmalara göre yetişkinlerin yüzde 40’ı horluyor ve horlama en fazla 45-65 yaş aralığında görülüyor. Erkekler kadınlara göre iki kat daha fazla horluyor. Türkiye’ye ilişkin verilerin de yer aldığı araştırmada Türkiye’de her dört evden birinde horlama sorununun yaşandığı ortaya çıktı. Uykuda ölüme yakalanabilinir” dedi.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Horlamaya neden olan uykusuzluğun bütün günü olumsuz yönde etkilediğine de vurgu yapan Bıçakçı, “Gündüzün nasıl geçeceği geceden bellidir. Sabahları baş ağrıları, yataktan çıkmakta isteksizlik ve ellerimizi yıkarken aynaya baktığımızda kızarmış gözler günün hiçte iyi geçmeyeceğinin habercisidir. Bütün gece farkında olmadan sık sık uyanmalar, nefes almak için artan efor ve organların oksijensiz kalmaları adeta bir gece savaşı gibidir. Hasta uyuyamamıştır, uykusuz kalmıştır ve sabah baş ağrıları ve tekrar uyuma isteği ile yataktan çıkmak zorundadır. Doğal olarak gece dinlenememiş organizma güne daha başlamadan yorgun ve bitkin girecektir” diye konuştu.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Uykunun insanın ruhsal, sosyal ve fiziksel yaşamı için olmazsa olmazlarından olduğunun altını çizen Bıçakçı, “Sağlıklı bir uyku gün içinde kendimizi iyi hissetmemize, çevremizdekilerle iyi diyaloglar kurmamıza, kısaca ruhsal durumumuzun dengede kalmasına yarar. Uykunun herhangi bir evresinde ortaya çıkan bir uyku bozukluğu ikincil depresyona veya altta yatan gizli kalmış depresyonun ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Hareket ve çalışma için gerekli olan fiziksel durumumuzda yine iyi bir dinlendirici uykunun etkisi altındadır. El, kol ve bacaklarımızın düzenli koordinasyonu da iyi bir uykudan geçmektedir. Böylece bütün gün içinde yaşadığımız her anda gecenin etkisi olumlu veya olumsuz olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle oturur durumda gazete veya kitap okurken, televizyon izlerken, sinema veya toplantıda öğleden sonra uzanınca, trafikte kırmızı ışıkta beklerken ve uzun yolculuklarda kısa sürede eğer uyuklama isteği geliyorsa mutlaka bir uyku bozuklukları merkezine başvurmakta fayda vardır” dedi.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Uyku apne sendromunun nedenine değinen Bıçakçı, şöyle devam etti:</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">“Uyku apne sendromu uyku sırasında üst hava yolunun tekrarlayan tıkanmalarıdır. Genel olarak nüfusun yüzde 1 ile 5’inde görülmektedir. Bu sendromun belirtileri; horlama, gündüz aşırı uyku hali ve tanıklı apnedir. (Yatak arkadaşı tarafından fark edilen hastanın uyku sırasında nefesinin durduğu, sonra birden başladığı uykuda nefes durmalarıdır). Birçok çalışma uyku apnesinin hipertansiyon, diyabet, obezite (aşırı şişmanlık), kalp damar hastalığı, inme ve kalp yetersizliği gibi birçok hastalıkta rol oynadığını göstermiştir. Uyku apnesi hastalarının genel şikayetleri şöyledir; sabah baş ağrıları, konsantrasyon güçlüğü, halsizlik, isteksizlik, kilo almaya yatkınlık, efor kapasitesinde azalma, gece terlemesi, ağız kuruluğu ve gece sık idrara çıkma vb. Teşhis için hastalara polisomnografi denilen bir test yapılır. Bu test için hastaların uyku bozuklukları merkezinde bir gece kalması gerekmektedir. Günümüzde kesin bir tedavisi olmamakla beraber hastalığın bütün olumsuz etkilerini ortadan kaldıran, dünyaya yeniden geldim dedirten tedavi yöntemleri mevcuttur. Hastanemizde uyku tedavi merkezi bulunmaktadır.” </span></div><div></div>

Horlayanlar uykusuz kalıyor

Erkekler kadınlara göre iki kat daha fazla horluyorDiyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Egemen Bıçakçı, horlamanın uyku bozukluğuna neden olduğunu belirterek, erkek…

Devamı »

LINE’dan ücretsiz internet!

Dünyanın önde gelen mobil platformu LINE, 50MB ücretsiz internet olanağı sağlayarak kullanıcılarının iletişim olanaklarını artırmalarına ve birbirleriyle dayanışmalarına katkıda bulunuyor.  Mesajlaşma, yüksek kalitede sesli ve görüntülü arama, sesli mesaj, fotoğraf ve lokasyon göndermeyi bir arada ve ücretsiz sunan LINE, kullanıcılarına 50 MB’lık interneti ücretsiz sunmakla kalmıyor, aynı zamanda  internet paketi kazananlara isterlerse bunu başkalarına hediye etme olanağı da yaratıyor.<br /><br />Yalnızca LINE kullanıcılarına sunulan kampanyaya katılmak için çok basit ve eğlenceli bir yol bulunmuş:<br /><br />Öncelikle telefonunuza LINE’ı indirmeniz gerekiyor: <a href="http://line.me/tr/download" target="_blank">http://line.me/tr/download</a><br /><br /><img src="file:///C:\Users\ssagnak\AppData\Local\Temp\msohtmlclip1\01\clip_image001.jpg" /><img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/line1002-20142305073835404.jpg" style="float: left; height: 400px; margin-left: 3px; margin-right: 3px; width: 186px;" />1) Etkinlik haftası olan 26 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında LINE arkadaşlarınıza en az 3 farklı günde mesaj, sticker ya da fotoğraf gönderin.<br /><br /><div style="margin-left: 40px;">2) Mesaj gönderdiğiniz her gün için 1 puan kazanacaksınız.</div><br /><div style="margin-left: 40px;">3) 3 puanı topladığınızda, ücretsiz 50 MB internet sizin olacak!</div><br /><div style="margin-left: 40px;">Gerekli puana ulaştıktan sonra LINE Türkiye resmi hesabı tarafından iki hafta içerisinde bilgi mesajı alacaksınız. Mesajda belirtilen alana internet paketinin yüklenmesini istediğiniz telefon numarasını girmeniz yeterli. İnternet paketi giriş yaptığınız anda geçerli olacak ve 24 saat boyunca kullanılabilecek. Bilgi mesajının size ulaşabilmesi için LINE Türkiye resmi hesabını arkadaşınız olarak eklediğinize emin olun. Bunun için; LINE’ın ana menüsünde yer alan Diğer/Daha Fazlası > Resmi Hesaplar bölümünü kullanabilirsiniz.</div><br /><div style="margin-left: 40px;">50 MB’lık internet paketi, Turkcell abonesi numaralar tarafından kullanılabiliyor.  “Ama benim hattım Turkcell değil” diyorsanız üzülmeyin, bilgi mesajıyla birlikte gelen formu doldururken arkadaşlarınız ya da sevdiklerinizin numarasını girerek kazandığınız internet paketini onlara hediye edebilirsiniz.</div><br /><div style="margin-left: 40px;">Ücretsiz internet paketinize hemen sahip olmak için LINE yükleyin! <a href="http://line.me/tr/download" target="_blank">http://line.me/tr/download</a></div><div style="margin-left: 40px;"><br /></div><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com/?client=2a839b023e934b68a5d4d06748d964ef&offerid=413" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">boomads_offer_client = "2a839b023e934b68a5d4d06748d964ef";boomads_offer_id ="413";</script><script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script><br /><span style="font-size: 80%;"><br /></span>

• 
• 

1. 1
2. 2

• Previous
• Next

LINE’dan ücretsiz internet!

Dünyanın önde gelen mobil platformu LINE, 50MB ücretsiz internet olanağı sağlayarak kullanıcılarının iletişim olanaklarını artırmalarına ve birbirleriyle dayanışmalarına katkıda bulunuyor.  Mesajlaşma…

Devamı »

Mesane Kanserine Radikal Çözüm!

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGIFt9Ws0WqVDEZwuYntdBeEFjolK9gdSCSnZhZxJsTU9T4oZWdj-p_txC0OtknIVe8sIIQJmRuHtVHy-yQt0LICnm0PPUmBez2sLLO8vWcltv99Z01mkVXk6aIxQxyzaLbKeOG_ikW8Y/s1600/Mesane+Kanserine+Radikal+%C3%87%C3%B6z%C3%BCm!.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGIFt9Ws0WqVDEZwuYntdBeEFjolK9gdSCSnZhZxJsTU9T4oZWdj-p_txC0OtknIVe8sIIQJmRuHtVHy-yQt0LICnm0PPUmBez2sLLO8vWcltv99Z01mkVXk6aIxQxyzaLbKeOG_ikW8Y/s320/Mesane+Kanserine+Radikal+%C3%87%C3%B6z%C3%BCm!.jpeg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Kanser; çağımızın vebası, en ölümcül hastalık. Mesane kanseri kanserin en tehlikeli türlerinden birisi. </span></b><br /><br />Ancak mesane kanserinde umutlar henüz birkaç yıldır uygulanmaya başlanan radikal cerrahi yöntemi; “Radikal Sistektomi” ile artıyor. Cerrahi olarak tüm mesanenin çıkartıldığı Radikal Sistektomi ile yüksek evreli kanseri olan hastalara umut oluyor.<br /><br />Medical Park Bahçelievler Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Talat Yurdakul; yaptığı yazılı açıklamada, mesanenin iç yüzeyinin özel bir hücre tabakasıyla döşeli olduğunu, bu hücrelerin idrar kesesini, idrarın tahriş edici etkisinden koruduğunu ve yaşam döngüleri boyunca çoğaldığını, öldüğünü ve yerlerini genç hücrelere bıraktıklarını ifade etti.<br /><br />Kanserde ise bu hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalarak sağlam dokuları işgal ettiğini, bu durumun bazen tümör gelişimi olarak adlandırılsa da her tümörün kanser özelliği taşımayabildiğini vurgulayan Yurdakul, bu nedenle hastalık için ''kötü huylu tümör'' tanımlamasının daha uygun olduğunu belirtti.<br /><br />Yurdakul, hastalığın en önemli belirtisinin idrarda kanama olduğuna, kanamanın idrar boyunca ve pıhtılı veya pıhtısız olarak geldiğine dikkati çeken Yurdakul, "Hematüri genellikle ağrısızdır, gözle görülebilir (makroskopik), mikroskobik, aralıklı veya sürekli olabilir. Bazı hastalarda sık sık idrara çıkma, idrarını yetiştirememe ve yanma gibi sistizm belirtileri de gelişebilir. Kum ve taş düşürme belirtileri ile benzerlik gösterebilir. Bu yakınmaların benzerliğinden dolayı hastalığın tanısında yanılgılar, gecikmeler olabilir" ifadelerini kullandı.<br /><br /><b>Tekstil, Boya ve Lastik Sektörlerinde Çalışanlar Risk Altında</b><br /><br />Tarama yöntemi olarak idrar sitolojisinin önerilebileceğini, sitolojinin anormal hücrelerin idrarda araştırılması prensibine dayandığını belirten Yurdakul, düşük dereceli kanserlerde tanıdaki hassasiyetinin oldukça zayıf kaldığını, normal idrar testleri de yapılabileceğini, ancak bunlarda sağlıklı sonuçlar veremeyebileceğini kaydetti.<br /><br />Yurdakul, mesane kanserinde prostatta yapılan PSA testi gibi kesin sonuç veren bir taramanın mümkün olmadığını belirterek, şunları kaydetti:<br /><br />"Risk faktörlerinin en başında sigara geliyor. Erkeklerde görülen mesane tümörlerinin yarısından fazlası sigara kaynaklıdır. Tekstil, boya ve lastik sanayi çalışanları kimyasal maddelerle korumasız bir şekilde karşı karşıya kaldıkları için bu maddelerle çalışanlarda mesane kanseri riskine sebep olmaktadır. Deri ve kauçuk işçileri, kamyon sürücüleri, madenciler ve alüminyum işçileri de mesane tümörü riski altındadır. Yapay tatlandırıcılar ve gıda boyalarının da mesane kanseri oluşumda etkili olduğu söyleniyor, ancak kesin olduğuna dair ciddi bilimsel bir bulgu yok. Korunma yöntemlerinin en başında sigaradan, sigaralı ortamlardan uzak durmak geliyor. Likopen, beta-karoten gibi pigmentlerin mesane kanserinden koruyucu özellikleri vardır."<br /><br /><b>Radikal Bir Yöntem!</b><br /><br />Mesane kanseri olan hastalar için birçok tedavi seçeneğinin söz konusu olduğunu anlatan Yurdakul, mesane tümöründeki tedavi seçeneklerinin transüretral rezeksiyon (mesane tümörünün sistoskop kullanılarak çıkarılması), intravezikal tedavi (mesane içine ilaç verilerek kanser hücrelerinin öldürülmesi), kemoterapi, radyoterapi ve sistektomi olduğunu ifade etti.<br /><br />Yurdakul, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:<br />"Mesane kanseri, kanserin en tehlikeli türlerinden biri. Ancak mesane kanserinde umutlar henüz birkaç yıldır uygulanmaya başlanan 'radikal cerrahi yöntemi', yani 'radikal sistektomi' ile artıyor. Sistektomi, mesanenin ameliyat ile çıkarılmasıdır. Radikal bir yöntemdir. Cerrahi olarak tüm mesanenin çıkarıldığı 'radikal sistektomi', yüksek evreli kanseri olan hastalara umut oluyor. Mesane çıkarıldıktan sonra ince ya da kalın bağırsaktan mesane oluşturulabilir. Biz buna 'ortotopik yeni mesane' demekteyiz. Hastalar bu ameliyat ile torba takmaksızın, normal yoldan idrar fonksiyonlarını yerine getirebilmektedir. 5-6 saat süren bir ameliyattır. Radikal sistektomi yapılan kadınlar rahim alındığından, erkekler de prostat ve er bezi (seminal veziküller) alındığından meni idrar yoluna boşaltılamadığı için çocuk sahibi olamazlar."<br /><br />

Mesane Kanserine Radikal Çözüm!

Kanser; çağımızın vebası, en ölümcül hastalık. Mesane kanseri kanserin en tehlikeli türlerinden birisi. Ancak mesane kanserinde umutlar henüz birkaç yıldır uygulanmaya başlanan radikal cerrahi y…

Devamı »

Yaza Zayıf Girmek İçin Kalp Sağlığınızdan Olmayın

<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy-EYnMQY7S3zXXABbgzkiwTqa1Vsgvi0YY3p2stWF9XRlhGtTVe7g3QNtw0rtLQVYAwXVSkHUc4ejNMgOfomplRdKFIrDJiNkOmwYHQyRo2b6LyornLEy4X3avo9FED-nRupUe_KPC06M/s1600/spor-yapan-kadin-eksersiz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy-EYnMQY7S3zXXABbgzkiwTqa1Vsgvi0YY3p2stWF9XRlhGtTVe7g3QNtw0rtLQVYAwXVSkHUc4ejNMgOfomplRdKFIrDJiNkOmwYHQyRo2b6LyornLEy4X3avo9FED-nRupUe_KPC06M/s320/spor-yapan-kadin-eksersiz.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Yaz ayları yaklaşırken herkesi zayıflama telaşı sarmaya başladı. Hızlı kilo verdiren birçok diyet her bahar olduğu gibi yine herkesin gündeminde. </span></b><br /><br />Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı diyetler ve tabi ki tüm kış hareketsiz kalan bedenin birden egzersizle tanışması… Hızlı kilo vermek uğruna yapılan tüm bu davranışlar kalp sağlığını olumsuz etkiliyor. İşte kalp sağlığını olumsuz etkileyen diyetler ve dikkat edilmesi gerekenler… <br /><br />Özellikle ince görünme kaygısıyla yaza zayıf bir vücutla girme isteği zayıflama trendlerinin hızlı bir şekilde yayılmasına neden oluyor. Kış aylarında alınan kilolar özellikle bahar döneminde hızlı bir şekilde verilmeye çalışılıyor.  Ancak hızlı kilo vermeyi hedefleyen diyetler, sağlık açısından birçok tehlikeyi de beraberinde getirebiliyor. <br /><br />Özellikle tek tip beslenmenin uygulandığı ya da uzun süren açlıkların yaşandığı diyetler kalp sağlığı üzerinde olumsuz etkiye sahip. Ayda 10 kilo vermeyi bile vadeden bu beslenme programları metabolizmayı tam anlamıyla alt üst ediyor, tansiyon düşüklüğüne, kan şekerinde düzensizliğe, elektrolit (sodyum, potasyum) dengesinde bozukluğa, baygınlıklara ve kalp sorunlarına neden olabiliyor. Diyetin yanı sıra kış ayları boyunca hareketsiz kalan kişilerin zayıflama uğruna hızlı bir tempoda egzersize başlamaları da kalbi yorabiliyor. Sağlığı göz ardı etmeden zayıflamanın en önemli kurallarından birinin haftada 0,5- 1 kiloyu aşmamak olduğunu belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor, kalp sağlığını zorlayan diyetler ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.<br /><br /><b>Kalp Sağlığını Bozan 5 Hata…</b><br /><br />1- Uzun süreli açlıklar tansiyonda ve kan şekerinde dalgalanmalara neden oluyor<br />Kısa süre içerisinde fazla kilo vermek isteyenlerin yaptığı en önemli hatalardan biri de şok diyetler. Bu diyetlerde uzun süreler aç kalınıyor ve öğünlerdeki yemek miktarları çok az oluyor. Öğün atlayarak yapılan diyetlerde ilk olarak metabolizma bu durumdan etkileniyor. Tansiyonda ani düşüşler ve kan şekerinde düzensizlikler meydana geliyor. Bu durumu takiben de aşırı halsizlik, baygınlık gibi sorunlar yaşanabiliyor.<br />2- Şok diyetleri bırakınca hızlı bir şekilde alınan kilolar, şeker hastalığı riskini artırıyor<br />Şok diyetlerle verilen kilolar genellikle  çok hızlı bir şekilde geri alınıyor. Yaza zayıf girmek sağlansa da sonbaharda diyetin bırakılmasıyla birlikte kilolar verilenden daha hızlı bir şekilde alınıyor. Ani kilo vermek ve ardından hızlı bir şekilde almak insülin direncine yol açarak şeker metabolizmasında dalgalanmalara neden olabiliyor.  Bu tür dalgalanmalar da kişinin ileride şeker hastalığına yakalanma riskini artırıyor. <br />3- Ani kilo alıp vermek kalp krizi riskini artırıyor<br />Beslenme düzeninde yapılan ani değişiklikler, kolesterol profilinde de dalgalanmalar yaşanmasına neden oluyor.  Kısa sürede yüzde 10 veya daha fazla kilo artışı olan orta yaşlı bireylerde ilerleyen yıllarda kalp krizi riskinin arttığı gözlemleniyor.<br />4- Protein diyetleri kolesterolü dengesini bozabiliyor<br />Son zamanlarda sıklıkla tercih edilen tek tip beslenmenin uygulandığı diyetler ilk etapta hızlı kilo vermeyi sağlıyor. Ancak uzun süre yapıldığında vücutta pek çok dengenin alt üst olmasına neden olabiliyor. Sadece proteinden zengin gıdaların alınması kolesterol profilini olumsuz etkileyebiliyor.  Hayvansal gıdaların sık olarak tüketilmesi kolesterol ve doymuş yağ oranını artırıyor. Bu diyetlerle kilo kaybı yaşansa da kişilerin kötü kolesterol düzeyleri artıp, iyi huylu kolesterol düzeylerinde düşüş yaşanıyor. Ayrıca fazla protein alımının diyabet riskini artırdığı yakın zamanda açıklanan çalışmalar ile gösteriliyor.<br />5- Spora aniden yüklenmek kalp krizi riskini artırıyor<br />Bütün bir kış boyunca hareketsiz kalanların bahar aylarında zayıflamak için spora başlaması ve vücuda hızlı bir şekilde yüklenmesi kalp krizine bile neden olabiliyor. Özellikle 40 yaşın üzerindeki bireylerde tansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi sorunlar da yaşanıyorsa spora başlamadan önce mutlaka bir kardiyoloji hekimine muayene olmaları öneriliyor.<br /><br /><b>Kalp Sağlığını Koruyarak Zayıflamak İçin 6 Tüyo</b><br /><br />1- Şok diyetlerden kaçının: Ani kilo alıp vermeler kolesterol ve şeker metabolizmasında  dalgalanmalara neden olabiliyor. Bu durum da şeker hastalığı ve kalp krizi gibi risklerini  beraberinde getirebiliyor. <br />2- Hedefiniz uzun vadede kilo vermek olsun: Sağlıklı diyetin en önemli kurallarından biri hızlı kilo vermemek. Amacınız haftada en fazla 1 kilo vermek olsun. Ayda 4 kilo ve üzerinde kilo vermeyi vadeden diyetlerden uzak durun. Unutmayın ki hızlı verilen kilolar kısa sürede fazlasıyla geri alınıyor.<br />3- Beslenme alışkanlıklarınızda kalıcı değişiklikler yapın:  Yediğiniz yemek miktarlarını azaltmak yerine kalori dengesi yapın. Öğünlerinizdeki karbonhidrat ve protein değerlerini dengede tutun. Bu durumu da hayat boyu devam ettirmeyi hedefleyin.<br />4- Akdeniz diyetini uygulayın: Sağlıklı yaşamı desteklediği gösterilen  tek diyet Akdeniz diyetidir. Sebze, meyve, kuru baklagil, balık ve zeytinyağının bolca yenildiği,  kırmızı et tüketiminin ise az olduğu bu diyet, hem lezzet hem de sürdürülebilirlik açısından etkili.<br />5- Egzersizi hayatınızda devamlı kılın: Egzersiz yapmak denildiğinde aklınıza çok karışık egzersiz programları gelmesin. Günde 30- 45 dakika tempolu bir yürüyüşü haftada 4-5 kere tekrar etmeniz sağlığınızı korumak veya iyileştirmek  için yeterli. Daha yüksek tempoda yapılan sporun kalp ve damar sağlığı açısından fazladan bir faydası olduğu bilimsel olarak gösterilmiyor.<br />6- Spora başlamadan önce doktor kontrolünden geçin: Spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmek gerekiyor. Özellikle 40 yaşından sonra sporun yüksek tempoda yapılmaması gerekiyor. Yakın zamana kadar egzersiz geçmişiniz yoksa ve kolesterol, tansiyon, sigara kullanımı, diyabet gibi sorunlarınız varsa spora başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçin.</div><div></div>

Yaza Zayıf Girmek İçin Kalp Sağlığınızdan Olmayın

Yaz ayları yaklaşırken herkesi zayıflama telaşı sarmaya başladı. Hızlı kilo verdiren birçok diyet her bahar olduğu gibi yine herkesin gündeminde. Uzun süren açlıklar, tek tip besinlerin alındığı…

Devamı »

Her tümör öldürücü değildir

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilfodK9VIEGjxB-Yq75utpCk9qhYcd2C-x-M3lC989fH2gbI5JyfnMqra8wQee8_Y8Oej283SjRRt9nauURpoT9EaOkJcGzO_lnOd5uvQ0QXiToMDVkMOfQ62KG8qh3xynmVVCj57F4zCP/s1600/Her+t%C3%BCm%C3%B6r+%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BCc%C3%BC+de%C4%9Fildir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilfodK9VIEGjxB-Yq75utpCk9qhYcd2C-x-M3lC989fH2gbI5JyfnMqra8wQee8_Y8Oej283SjRRt9nauURpoT9EaOkJcGzO_lnOd5uvQ0QXiToMDVkMOfQ62KG8qh3xynmVVCj57F4zCP/s1600/Her+t%C3%BCm%C3%B6r+%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BCc%C3%BC+de%C4%9Fildir.jpg" /></a></div><b><span style="color: #cc0000;">Baş ağrıları pek çoğumuz için günlük hayatımızın belki de sıradan bir parçasıdır. Peki normal şartlarda bir ağrı kesici içerek geçiştirdiğimiz bu ağrı, giderek şiddetlenirse?... İşte o zaman bu ağrılar ölümcül bir hastalığın belirtisi olabilir.</span></b><br /><br />Memorial Hastanesi Beyin Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kaynar'ın verdiği bilgilere göre, tümör, insan vücudunda olmaması gereken yerde oluşan bir doku ya da herhangi bir dokunun olması gereken yerde kontrolsüz büyümesidir. Bu bakışla insan vücudunda aslında çok korkmadığımız bir yağ bezesi de tümör kavramı içindedir.<br /><br /><b>Her Tümör Öldürücü Değildir</b><br /><br />Sonuç olarak her tümör öldürücü değildir. Sadece beyin dokusunun bir istisnası vardır. Beyin kafatası içinde kapalı bir odada yer aldığından iyi huylu tümörler de, baskı sonucu öldürücü olabilirler. Bu sebeple beyin tümörü demek ölüm demek değildir; ancak doğru müdahale ve doğru zamanla...<br /><br />Bulundukları bölgeye ve baskı altında tuttukları beyin alanına göre belirtiler verirler. Ancak kafa içinde yer kaplayan lezyonlar bütün vakalarda olduğu gibi öncelikle kafa içi basıncın artmasına bağlı belirtileri gösterirler. Tümör düzensiz bir şekilde büyümeye devam eder ve genişleme, büyüme imkanı olmayan kafatası içerisinde normal beyin üzerine baskı yapmaya başlar. Beyin baskı altında normal görüntüsünü kaybeder ve işlevlerini yerine getiremez.<br /><br />Beynin her iki yarım küresi kafatası içine simetrik olarak yerleşmiştir. Her iki tarafta düzenli sınırlarla ayrılmıştır. Bu normal yapıya giren herhangi bir yer kaplayan oluşum, simetrik yapıyı bozacak ve beyin üzerine baskı yapacaktır.<br /><br /><b>Bu Belirtilere Dikkat!</b><br /><br />Aşağıdaki belirtiler görüldüğünde kafa içi basıncının artmasından şüphelenilir:<br /><br />1- Baş ağrısı<br />2- Apati (hareket ve mimiklerde yavaşlama)<br />3- Bulantı, kusma<br />4- Epilepsi nöbetleri<br />5- Beyinde yerleştiği yere göre vucudun bazı bölgelerinde güçsüzlük belirtileri<br />6- Kişilik bozuklukları, bazı yeteneklerde (hesap yapma, yazı yazma gibi) bozulma.<br /><br />Beyin tümörleri yeni doğan çocuklar dahil her yaşta görülebilir; kadınlarda ve erkeklerde görülme oranı da tümör cinsine göre değişir.<br /><br /><b>Erken Teşhis Hayat Kurtarır</b><br /><br />Kesin teşhis için, kafa içini ve beyini görüntülemek amacıyla beyin tomografisi veya MRG tetkiki gerekir, kimi zaman göz dibine bakılır.<br />Beyin tümörlerini ana hatları ile ikiye ayırmak mümkündür.<br /><br />1- İyi huylu tümörler (beyin hücresi kaynaklı olmayan ): Yavaş üreme hızına sahiptirler. Ayrıca beyin dokusundan kolaylıkla ayrılabilirler ve tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle ameliyat sonrası sonuçları çok iyidir. Tek bir operasyon ile hayatın sonuna kadar kür şansı vardır.<br /><br />2- Kötü huylu tümörler (beyin hücresinin kendi tümörleri ): Çok hızlı ürerler. Bu nedenle ameliyatla tamamen alınamazlar. Aslında tümörleşen doku beynin fonksiyonlarını gerçekleştiren kendi dokusudur. Bu sebeple aslında cerrahi olarak çıkarılan her doku fonksiyon kaybıdır. Ameliyat sonrası belli bir zaman süresi içinde tekrar büyüyerek beyine baskı yapmaya devam ederler. Kötü huylu tümörlere vücudun başka bir bölgesinden beyin dokusuna yayılmış metastatik tümörlerde girer.<br /><br /><b>Kötü Huylu Tümörlere Cerrahi Müdahale Şart</b><br /><br />Beyin tümörlerinin tedavisi sıklıkla cerrahidir. Cerrahi tedavi sonrası kimi zaman kemoterapi kimi zaman radyoterapi bazen her ikisi ile kombine tedavi yapılır. Beyin tümörlerinde uzman ekiplerin gerçekleştirdiği ameliyatlar ile son derece başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

Her tümör öldürücü değildir

Baş ağrıları pek çoğumuz için günlük hayatımızın belki de sıradan bir parçasıdır. Peki normal şartlarda bir ağrı kesici içerek geçiştirdiğimiz bu ağrı, giderek şiddetlenirse?... İşte o zaman bu ağ…

Devamı »

Orgazm sağlık habercisi

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDF9O4px7KFKBtDc_ckfkQxrYRpjtgSMEUD5DcXrH4NmpNA6_7_N_j6WElHaLQ6WFzdKJ11zA3f5JVEu4f3iWQ1eLMx0LDUGsbgCS7RizRNCDo1n7uGA5k4K1QHyn9rvc1gRkP9fAGv4PJ/s1600/Orgazm+sa%C4%9Fl%C4%B1k+habercisi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDF9O4px7KFKBtDc_ckfkQxrYRpjtgSMEUD5DcXrH4NmpNA6_7_N_j6WElHaLQ6WFzdKJ11zA3f5JVEu4f3iWQ1eLMx0LDUGsbgCS7RizRNCDo1n7uGA5k4K1QHyn9rvc1gRkP9fAGv4PJ/s1600/Orgazm+sa%C4%9Fl%C4%B1k+habercisi.jpg" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Yatak odasında başarılı olan kadınlar, diğer hemcinslerine göre çok daha avantajlı</span></b><br /><br />Araştırmalar gösteriyor ki, cinsel hayatlarında tatminsizlik sorunu yaşayan ve orgazm olamayan kadınlar, hasta olmaya daha meyilli.<br /><br />Yatak odasında başarılı olan kadınlar, diğer hemcinslerine göre çok daha avantajlı, özellikle de sağlık konusunda. Mutlu bir seks hayatının kadınları hastalıklara karşı daha dirençli yaptığı ortaya çıktı.<br /><br />Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, seks hayatlarını canlı tutan kadınların, ayda iki defa birliktelik yaşayanlara göre doktora gitme oranı daha az. Hastalıklar karşısında kullandıkları ilaçlar bile iki taraf arasında büyük bir farklılık ortaya koyuyor.<br /><br />Avustralya'daki Kadın Sağlığı programından bir ekibin, yaşları 20 ile 65 arasında değişen 300 kadın üzerinde yaptıkları ankette, cinsel birleşim sırasında orgazmı sonuna kadar yaşayanların, bu konuda sıkıntı çekenlere göre daha enerjik olduğu tespit edildi.<br /><br />Ayrıca araştırma, çok seks yapmanın önemli olmadığını, asıl önemli olanın seksin kalitesi olduğunu vurguluyor.<br /><br />Bir seks uzmanı konuyla ilgili olarak şu öğüdü veriyor: "Eğer partneriz çok yorgunsa veya başı ağrıyorsa, ona yapmanız gereken tek şeyin seks olduğunu söylemelisiniz."<br /><div><br /></div>

Orgazm sağlık habercisi

Yatak odasında başarılı olan kadınlar, diğer hemcinslerine göre çok daha avantajlıAraştırmalar gösteriyor ki, cinsel hayatlarında tatminsizlik sorunu yaşayan ve orgazm olamayan kadınlar, hasta o…

Devamı »

Vücudunuz neler söylüyor?

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIgwwShovrGYOay1VQBf9bBhck1qTCaS69QFn9ldKGRDLxKPlJkE-_cD3yUsuorpHHdgOylahMdDCkZ83rn9qHDTcgdd7FUe60DR9Fz-E25qR6JIiQBdLwBkjbvVbhuLFpY2tnXJmbI7sb/s1600/V%C3%BCcudunuz+neler+s%C3%B6yl%C3%BCyor.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="195" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIgwwShovrGYOay1VQBf9bBhck1qTCaS69QFn9ldKGRDLxKPlJkE-_cD3yUsuorpHHdgOylahMdDCkZ83rn9qHDTcgdd7FUe60DR9Fz-E25qR6JIiQBdLwBkjbvVbhuLFpY2tnXJmbI7sb/s320/V%C3%BCcudunuz+neler+s%C3%B6yl%C3%BCyor.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Belki farkında değilsiniz ama vücudunuz size sık sık hastalıklarla ilgili sinyaller verir. Bunlara dikkat ederek hastalıkları oluşma aşamasındayken engellemek elinizde. Sağlıklı yaşam için vücudunuzun neler söylediğine bir göz atın..</span></b><br /><br /><b>ARA SIRA DÜZ YAKKABILAR GİYİN</b><br />Amerika'da Virginia Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre stilettolar, düz ayakkabılara oranla diz ve kalçalara yüzde 25 daha fazla basınç uyguluyor. Bu yüzden, babetlerle barışma vakti geldi. Ayrıca eklemlerinizdeki basıncı azaltmak ve omurganızı sağlamlaştırmak için bel bölgesi kaslarınızı çalıştıran egzersizler yapmalısınız.<br /><br /><b>BACAK BOYU ÖNEMLİ</b><br />Eğer bacak boyunuz kısaysa sigara ve alkol kullanmadan önce iki kez düşünün. İngiltere'de Bristol Üniversitesi'nde yapılan farklı iki araştırmaya göre 75.8 cm'den kısa bacak boyuna sahip kadınların kalp ve karaciğer hastalıklarına yakalanma riski diğerlerine göre daha fazla.<br /><br /><b>NEFESİNİZİ KONTROL EDIN</b><br />Ağız kokusu problemi yaşıyorsanız dişçiye gitme zamanı geldi demektir. Çünkü diş çevresinde oluşan plak tabakası, ağız kokusuna sebep olabilir. Bu da ileride diş etleriyle ilgili ciddi sorunların habercisidir. Günde iki kez dişlerinizi fırçalamayı, haftada üç kez diş ipi kullanmayı ihmal etmeyin.<br /><br /><b>LEKE VE BENLERİ TAKİP EDİN</b><br />Bacaklarınızda birdenbire ortaya çıkan lekeleri, renk veya şekil değiştiren benleri dermatoloğunuza en kısa zamanda göstermelisiniz. Bu sayede sinsice yaklaşan birçok tehlikenin de önüne geçmiş olacaksınız.<br /><br /><b>KULAKLARINIZI DİNLENDİRİN</b><br />İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre her beş gençten biri yüksek sesle müzik dinlediği için işitme problemi yaşıyor. Uzmanlar sesin kısılmasını ve kulaklıkla dinleniyorsa 20 dakikada bir mola verilmesini söylüyor.<br /><br /><b>EKLEMLERİNİZİ ŞIMARTIN</b><br />Kronik eklem ağrıları; bilek, boyun, parmak ve kollarda ortaya çıkar. Bu ağrıları pek önemsemeyiz ama bunlar ciddi kemik ve kas rahatsızlıklarının habercileri olabilir. Zamanla kronikleşen bu ağrılarla baş etmek zordur. Gün boyu bilgisayar karşısında çalışıyorsanız dik oturmayı ve kısa aralıklarla esneme egzersizleri yapmayı unutmayın.<br /><br /><b>IŞILDAYAN GÖZLERE SAHİP OLUN</b><br />Göz doktorları keskin görüş ve genel göz sağlığı için A vitaminini öneriyor. Peki A vitaminini nelerden alabiliriz? Ispanak, patates, balkabağı, mango ve tabii havuçtan.<br /><br /><b>TIRNAKLAR VİTAMİNİN SÖZCÜSÜ</b><br />El ve ayak tırnaklarında beliren beyaz lekeler genelde çinko eksikliğinin belirtisi. Kaşık şeklindeki tırnaklar ise daha fazla demir almanız gerektiğini söyler. Kolay kırılan tırnaklar için en iyi çözüm omega- 3 yağ asidi takviyesidir.<br /><br /><b>GÖĞSÜNÜZ KURUMASIN</b><br />Sigaranın zararlarına bir yenisi eklendi. Uzmanlara göre sigara, cildin nem kazanmasını ve parlamasını sağlayan kolajeni parçalıyor. Ayrıca göğüs bölgenizin de kurumasına neden oluyor. Bu kuruluk zamanla kırışıklıklara da sebep olabilir.<br /><br />

Vücudunuz neler söylüyor?

Belki farkında değilsiniz ama vücudunuz size sık sık hastalıklarla ilgili sinyaller verir. Bunlara dikkat ederek hastalıkları oluşma aşamasındayken engellemek elinizde. Sağlıklı yaşam için vücud…

Devamı »

Boşanmak Cinsel Sorunları Çözmüyor!

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAx1kdwq8lgvfUEKJhtFgmrcRj7IL-oexdArEn7GU4HWnJc7Og0RhBckQwoYUE-xMUgstXgCf22h3q58gwSQZQ8VHYzflStet8RQOf0oWTMdzqZal9UL-m25ZBEJYI3NfOC51W0qmGMfU/s1600/Bo%C5%9Fanmak+Cinsel+Sorunlar%C4%B1+%C3%87%C3%B6zm%C3%BCyor.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAx1kdwq8lgvfUEKJhtFgmrcRj7IL-oexdArEn7GU4HWnJc7Og0RhBckQwoYUE-xMUgstXgCf22h3q58gwSQZQ8VHYzflStet8RQOf0oWTMdzqZal9UL-m25ZBEJYI3NfOC51W0qmGMfU/s320/Bo%C5%9Fanmak+Cinsel+Sorunlar%C4%B1+%C3%87%C3%B6zm%C3%BCyor.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Boşanmaların yüzde 20'si cinsel sorunlardan kaynaklanıyor. Ancak uzmanlar uyarıyor: Boşanmak cinsel sorunları çözmüyor, aksine özellikle erkeklerin cinsel yaşamını olumsuz etkileyebiliyor!</span></b><br /><br />2011 boşanma istatistiklerine göre, 2010 yılının ikinci altı ayında 33 bin 139 çift, 2011 yılının aynı döneminde 33 bin 702 çift boşandı. Yani bir yıl içinde boşanma oranlarında yüzde 1,7’lik bir artış oldu. Buna karşılık evlenme sayısında belirgin bir azalma söz konusu. Mahkeme tutanaklarına “şiddetli geçimsizlik” olarak geçen ancak boşanma sebeplerinin yüzde 20’sini teşkil eden “cinsel sorunlar” boşanma oranlarında önemli bir yer tutuyor. Boşanmaya yol açan cinsel sorunlar boşanmadan sonra devam edebildiği gibi, şekil de değiştirebiliyor. Ayrıca araştırmalar boşanmaların erkeklerin hayata karşı olan hevesini kırdığını gösteriyor. Peki, boşanma sonrası erkeklerin cinsel hayatında ne gibi değişiklikler oluyor?<br /><br /><b>Cinsel Sorunlar Artarak Devam Ediyor</b><br /><br />Evli bir çifti boşanma noktasına kadar götürebilen cinsel sorunların boşanmadan sonra birden ortadan kalkmadığını, çoğu zaman daha da artarak devam ettiğini ve daha önceden olmayan başka sorunlarında bu süreçte ortaya çıkabildiğini belirten Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, “Sorunlu evliliklerde yaşanan iletişim sorunları, yoğun öfke ve kavgalar zamanla cinsel hayatı olumsuz etkileyebiliyor, zamanla eşler birbirlerinden ve cinsellikten uzaklaşmaya başlayabiliyorlar. Sorunlu evliliklerden sonra yaşanan boşanmaların faturası bazen cinselliğe kesilebiliyor. Bunun yarattığı olumsuz duygular beraberinde cinsellikten daha da soğumaya, kaçınma davranışları geliştirmeye, sosyal ilişkilerden uzaklaşmaya ve içine kapanma gibi davranışlara yol açabiliyor. Yani boşanmak cinsel sorunları çözmüyor” dedi.<br /><br /><b>Erkekler İçin Daha Zor!</b><br /><br />Boşanmanın hem erkekler hem de kadınlar için zor olduğuna dikkat çeken Dr. Cem Keçe, “Ancak bazen boşanmanın psikolojik zorluklarını erkekler daha zor atlatabiliyor ve evliliklerinin sona ermesinin ardından çaresiz, mutsuz, kırgın, öfkeli ve stresli olabiliyorlar, kendilerini boşlukta hissedebiliyorlar, içlerine kapanabiliyorlar, aileden ve sosyal çevrelerinden kopabiliyorlar ve yalnız kalıyorlar. Ayrıca erkekler iş hayatında da boşanmanın ardından ciddi bir sarsıntı yaşayabiliyorlar. Hatta boşanma sonrası intiharı bile düşünebiliyorlar. Yapılan araştırmalara göre, boşanma sonrası depresyona girerek bağışıklık sistemi çöken erkeklerin ölüm riski kadınlara göre altı kat fazla olabiliyor” diye konuştu.<br /><br /><b>Boşanan Erkekler İktidarlarını Kaybedebiliyor!</b><br /><br />Boşanmadan sonra erkeklerde en sık rastlanan cinsel işlev bozukluklarının sertleşme sorunları, erken boşalma ve cinsel isteksizlik olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa ise şu bilgileri verdi:<br />“Boşanma sonrası geçmişe dönük olarak hissedilen yoğun suçluluk, öfke ve başarısızlık duyguları erkeklerde iktidarsızlığa neden olabiliyor. Hatta evliliğe ve kadınlara karşı beslenen olumsuz duygular zamanla cinsel isteksizliğe ve erken boşalmaya yol açabiliyor.”<br /><br /><b>Erkekler Farklı ve Sıradışı Davranabiliyorlar!</b><br /><br />Boşanma sonrası erkeklerin farklı ve sıra dışı davranışları olabileceğine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan ise “Hayal kırıklıklarıyla dolu bir süreç olan boşanma çok kolay anlatılamıyor. Çünkü kişiler yeni bir hayat kurmak ve bu hayata alışmak zorunda kalıyorlar, alışkanlıkları, arkadaşları ve sosyal çevreleri değişiyor, maddi sıkıntılar çekiyorlar ve para harcama alışkanlıklarını kaybediyorlar. Birçok erkek kendini gezmeye ve alışverişe verebiliyor ve bu durumdan bir başka kadınla tanışana kadar kurtulamıyorlar. Hatta kimi boşanmış erkekler boşandıktan sonra adeta bir ergen gibi davranarak, hemen bir partner bulup olabildiğince yoğun bir cinsellik yaşamaya çalışabiliyor ve sosyal statüsüne uygun olmayan davranışlar içine girebiliyor. Bazıları ise içine kapanabiliyor ve her türlü sosyal ilişkiden kaçarak depresyona girebiliyor. Örselenmiş bir egonun savunma tepkileri olarak değerlendirilebilecek her iki davranış zamanla cinsel hayatta sertleşme sorunu şeklinde kendini gösterebiliyor. Araştırmalar ayrılık travmasının yaklaşık üç yıl sürdüğünü gösteriyor. Bu nedenle ilk üç yıl içinde yaşanan ilişkilerde geçmişin etkisi sürebiliyor, iktidarsızlık ve benzeri cinsel problemler yaşanabiliyor” dedi.<br /><br /><b>Peki Ne Yapmak Gerekiyor?</b><br /><br />Boşanma sonrası erkeklerin yardım almaları gerektiğini ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör, şu önerilerde bulunuyor:<br />“Boşanma sonrası cinsel sorunlar yaşayan erkekler öncelikle paniğe kapılmamalı ve yaşadıklarının içinde bulundukları duruma göre normal olduğunu kabul etmelidirler. Çünkü duygusal açıdan oldukça zor bir dönem olan boşanma ve sonrasında yaşanılanlar, erkeklerin üstünde bir yakının ölümünde veya bir organının kaybında yaşanacak kadar büyük bir travma etkisi yaratabiliyor. Erkek ayrılık sonrası geçmişiyle yüzleşebilmeli, yaşanan sorunlarda kendi sorumluluklarının farkına varabilmeli, hayatında yani bir başlangıç yapabilmeli ve cinsel hayatında geçmişe takılı kalmamalıdır. Ancak her şeye rağmen uzun süre iktidarsızlık yaşayan erkeklerin karamsarlığa kapılmamasında, bir cinsel terapiste başvurmalarında ve cinsel terapi almalarında fayda var. Böylece kendilerini çok daha özgür, hafif ve mutlu hissedebilirler.”

Boşanmak Cinsel Sorunları Çözmüyor!

Boşanmaların yüzde 20'si cinsel sorunlardan kaynaklanıyor. Ancak uzmanlar uyarıyor: Boşanmak cinsel sorunları çözmüyor, aksine özellikle erkeklerin cinsel yaşamını olumsuz etkileyebiliyor!2011 b…

Devamı »

Sıkı ve dik göğüslere sahip olmak ister misiniz?

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA9d_6G7rJEuXpMdBAgHfmxiRCB0tIo_ZGuZSLi6vikZO7P221J_e5bWuBhejMyPjdNe6zWmI-5Me80WkD1C87bwIgEHdm5OjW0RsUrEfK3Yd6ZHycMM_vFAsJ4fY2k0M1RX1ur1rvMSy1/s1600/1346226402_egzersiz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiA9d_6G7rJEuXpMdBAgHfmxiRCB0tIo_ZGuZSLi6vikZO7P221J_e5bWuBhejMyPjdNe6zWmI-5Me80WkD1C87bwIgEHdm5OjW0RsUrEfK3Yd6ZHycMM_vFAsJ4fY2k0M1RX1ur1rvMSy1/s320/1346226402_egzersiz.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Eski çağlardan beri göğüsler, kadınlığın ve doğurganlığın simgesidir. Tarihten bugüne kadınlar; Mısır Kraliçesi Nefertiti, Osmanlı Sultanı Hürrem Sultan gibi güzel göğüslere sahip olmak için çok çeşitli yöntemlere başvurdu. Vazgeçilmez güzellik unsuru olan sıkı ve dik göğüslere sahip olmak bugün artık daha kolay. </span></b><br /><br /><b>Kozmetiklerin gücünden yararlanın...</b><br />Göğüslerin güzelliğine katkıda bulunmak için kozmetiklerin gücünden ve kalıcı etkilerinden yararlanın. Cildi sıkılaştırma özelliğine sahip bu ürünler diğer bakım uygulamalarıyla birleştirildiğinde, çok daha iyi sonuçlar vermektedir. Örneğin; Evoria.com’da uygun fiyatlarla sunulan The LifeCo Paul Penders Kigelia Göğüs Şekillendirici Losyon, östrojen’e eşdeğer etkisi ile göğüslerin esnek, sıkı ve daha biçimli olmasını sağlar. Evoria’nın bir başka önerisi Soskin Bust Firming Gögüs Sıkılaştırıcı Kremler ise, göğüslerin sıkılaşmasına büyük oranda yardımcı olacaktır. Bu kremlere de Evoria.com’dan birbirinden cazip fiyatlarla sahip olabilirsiniz.<br /><br /><b>Doğru sütyen seçin</b><br />Yanlış beden sütyen seçiminin göğüsleri deforme ettiği artık bilinen bir gerçek! En doğru beden, büyük mağazalardaki satış elemanlarının yardımıyla bulunabilir. Evoria, beden kadar yapılan aktiviteye uygun sütyen seçiminin de önemli olduğunun altını çiziyor. Örneğin spor yaparken mutlaka yapılan spora uygun bir sütyen tercih edilmeli ve elastikiyetini kaybetmiş sütyenler kullanılmamalıdır.<br /><br /><b>Günlük egzersizlerle göğüslerinizi forma sokun</b><br />Göğüsleri kısa zamanda forma sokmak için, düzenli egzersiz yapmak en ektili yoldur. Eğer egzersizler düzenli uygulanırsa sadece bir ay içinde istenilenden çok daha fazlası elde edilebilir. Üstelik Evoria’nın göğüsler için önerdiği egzersizleri uygulaması son derece basit., her gün tekrarlandıklarında bir o kadar da etkililer.<br />Egzersizlere; iki avucu göğsün tam önünde birbirine mümkün olduğunca güçlü bir şekilde bastırmakla başlanabilir. Bu egzersizin, günde 3 kez 15 dakika yapılması yeterli olacaktır. Ancak daha fazla yapılması da hedefe ulaşmakta büyük katkı sağlayacaktır. <br /><br />Evoria’nın önerdiği bir diğer egzersiz; Evoria.com’da indirimli fiyatlarla satışa sunulan Voit 866 Göğüs Yayı gibi ürünlerle, göğüs kaslarını hareket ettirerek yapılabiliyor. Göğüs kaslarını harekete geçirmek için, başka egzersizler de denenebilir. Bunun için bir duvarın önünde durarak elleri duvara dayamak ve tüm ağırlığı ellerin üzerine vermekle egzersize başlanabilir. Ardından, kolları gererek vücut duvardan uzaklaştırılır.Bu egzersizle göğüs kasları harekete geçecektir. Uygulama günde 30 kez tekrarlandığında değişim gözle görülür şekilde fark edilecektir. <br /><br />Göğüs ve kasları çalıştırmak için, Shake Weight Titreşimli Dumble’da ideal bir ürün olacaktır. Evoria.com’da yüzde 50’nin üzerinde indirimlerle bulabileceğiniz bu ürünün kullanımı sırasında ağırlık merkezi bir elden diğerine geçer ve triseps, biseps, omuz ve göğüs kaslarını çalıştıran bir enerji oluşturur. Bilim adamları ve biyomekanik uzmanları, Shake Weight ile sıradan dumble çalışmalarına kıyasla 5 kat daha fazla yağ yakılabileceğini söylüyor.<br /><br />Sonraki egzersiz ise sırt üstü yere uzanarak yapılıyor. Her iki ele 2'şer kiloluk ağırlıklar alınarak kolları yukarı doğru gergin bir şekilde uzatıp indirmek yeterli oluyor. 3 set halinde 15'lik tekrarlarla yapılan uygulama, göğüs kaslarını güçlendirmeye yardımcı olacaktır.<br /><br /><b>Sıcak - soğuk duş kan dolaşımınızı hızlandırır</b><br />Sıcak ve soğuk suyu değişimli olarak kullanarak vücudun herhangi bir bölgesine uygulamak aslında Kneipp Terapi olarak bilinen çok eski bir yöntemdir. Ağrılara iyi geldiği söylenen bu yöntemi tüm vücut için kullanmak, genel olarak bağışıklık sistemini de güçlendirir. Evoria.com; duşun el başlığını alarak göğüslerin üzerine önce soğuk, 2 dakika sonra da ılık su tutmayı öneriyor. Yaklaşık 10 dakika boyunca bu uygulama tekrarlanmalı, soğuk suyla bu işlem bitirilmelidir . Bu sayede göğüs bölgesindeki kan dolaşımı hızlanacak ve bu da cildi uyararak göğsün daha gergin hale gelmesine yardımcı olacaktır.<br /><br />

Sıkı ve dik göğüslere sahip olmak ister misiniz?

Eski çağlardan beri göğüsler, kadınlığın ve doğurganlığın simgesidir. Tarihten bugüne kadınlar; Mısır Kraliçesi Nefertiti, Osmanlı Sultanı Hürrem Sultan gibi güzel göğüslere sahip olmak için çok…

Devamı »

Sürekli Yorgunsanız Sinüzit Olabilirsiniz!

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitpS2Jq6th8JHPw8fhPupLjt_3kWPMAN1r3fXatmoYLu1Tqbevw91FiBHfqWhyphenhyphenZKYBjffDBHlidzvA0BpjmTIkeHIeKgsE0z6zsMJWAm2OBFPhfuGDstEDXIWNKu62qmsFD2No_S3LxCM/s1600/yorg%25C4%25B1n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitpS2Jq6th8JHPw8fhPupLjt_3kWPMAN1r3fXatmoYLu1Tqbevw91FiBHfqWhyphenhyphenZKYBjffDBHlidzvA0BpjmTIkeHIeKgsE0z6zsMJWAm2OBFPhfuGDstEDXIWNKu62qmsFD2No_S3LxCM/s320/yorg%25C4%25B1n.jpg" width="228" /></a><b><span class="Apple-style-span" style="color: #cc0000;">Sabahları zor uyanıyorsanız, ne kadar uyusanız da hep yorgunsanız, işinize konsantre olmakta güçlük çekiyorsanız bir kulak burun boğaz uzmanına başvurmanızda fayda var.</span></b><br /><br />Kış ayına girdiğimiz şu günlerde bedensel sıkıntılarımıza bir yenisi daha eklendi: Kronik yorgunluk… Kronik yorgunluğa neden olan; ancak farkında olmadığımız kulak burun boğaz hastalıkları yaşam kalitemizi düşürebiliyor.<br /><br />Bu yorgunluğa neden olan kulak burun boğaz problemlerini Hisar Intercontinental Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seyhan Alkan’la konuştuk.<br /><br />Kişinin bedensel olarak kendini iyi hissetmemesi, iş gücü kaybı, davranış bozukluğu, konsantrasyon kaybı, cinsel isteksizlik gibi birçok problemin belli bir süreye yayılması olarak tanımlanabilecek yorgunluğun özellikle üst solunum yolu problemleri nedeniyle oluştuğunun altını çizen Alkan'ın verdiği bilgilere göre, vücudumuzun ihtiyacı olan oksijen miktarını karşılamayan bedenlerde yorgunluk kaçınılmazdır ve kulak burun boğaz bölgemizdeki problemler kronik yorgunlukta tetikleyici olabilir. Bunlar:<br /><br />• Hava yolumuzu tıkayan burun içi eğrilikler,<br />• Burun eti büyümeleri,<br />• Kronikleşmiş sinüzitler,<br />• Fark edilmeyen kronik sinüzitler,<br />• Alerjiye bağlı burun içinin yaygın şişmesi, <br />• Geniz eti, <br />• Yumuşak damak ve küçük dil iriliği, pozisyonu,<br />• Bademciklerin normalden çok iri olması,<br />• Dilin iri ve ağız boşluğuna sığmaması,<br />• Çenenin küçük ya da geride yerleşmesi,<br />• Ses tellerine yerleşen polipler kronik yorgunluk sebebi olabilir.<br /><br />Bu nedenle uzun süreli geçmeyen bir kronik yorgunluğunuz varsa mutlaka bir KBB uzmana başvurun.<br /><div><br /></div>

Sürekli Yorgunsanız Sinüzit Olabilirsiniz!

Sabahları zor uyanıyorsanız, ne kadar uyusanız da hep yorgunsanız, işinize konsantre olmakta güçlük çekiyorsanız bir kulak burun boğaz uzmanına başvurmanızda fayda var.Kış ayına girdiğimiz şu gü…

Devamı »