Tencerede Armut Tatlısı Tarifi

<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDbuYimPemerFI4UsFawXwQzow6PXLseD5QNcjA9n8hrrdDIyaBPp-NqXAEsBfks0VOqK_rU_C7bjePm_awtKaxyrHRFEh08xpaHFyqTBFjIlPEMwXlS-zt4kWxH_8LAWliG9mvQXRHqE/s1600/Tencerede+Armut+Tatl%C4%B1s%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Armut Tatlısı Yapılışı,Armut Tatlısı Tarifi,Armut Tatlısı Tencerede Nasıl Yapılır" border="0" height="140" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDbuYimPemerFI4UsFawXwQzow6PXLseD5QNcjA9n8hrrdDIyaBPp-NqXAEsBfks0VOqK_rU_C7bjePm_awtKaxyrHRFEh08xpaHFyqTBFjIlPEMwXlS-zt4kWxH_8LAWliG9mvQXRHqE/s1600/Tencerede+Armut+Tatl%C4%B1s%C4%B1.jpg" title="Armut Tatlısı,Armut Tatlısı Nasıl Yapılır,Armut Tatlısı Yapımı" width="200" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="color: red;"><u><i><b>Tencerede Armut Tatlısı Tarifi</b></i></u></span></td></tr></tbody></table><div style="text-align: center;"><span style="color: red;"><u><i><b>Tencerede Armut Tatlısı Tarifi</b></i></u></span></div><div style="text-align: justify;"><i><b>Armut Tatlısı,Armut Tatlısı Nasıl Yapılır,Armut Tatlısı Yapımı, Armut Tatlısı Yapılışı,Armut Tatlısı Tarifi,Armut Tatlısı Tencerede Nasıl Yapılır</b></i></div><div style="text-align: justify;">Bu makalemizde sizlere enfes ve bir o kadar da hafifi bir tatlı tarifi vermek istiyoruz. <b>Armut Tatlısı..</b> Aslında pek çok insan armut tatlısını fırında yapar. Bizim tarifimiz<u><i><b> tencerede armut tatlısı nasıl yapılır</b></i></u> üzerine olacak. Son derece pratik bir tatlı  olan armut tatlısını bir kez deneyince eminimki vazgeçemeyeceksiniz. Hemen tarifimize geçelim.. </div><a name="more"></a><br /><div style="text-align: justify;"><u><i><b>Tencerede Armut Tatlısı tarifi İçin Gerekli Malzemeler ;</b></i></u></div><div style="text-align: justify;">* 3 beya 6 adet orta boy armut,</div><div style="text-align: justify;">* 1/2 su bardağı su,</div><div style="text-align: justify;">* 3 çorba kaşığı yeşil fıstık,</div><div style="text-align: justify;">* 1/2 su bardağı toz şeker,</div><div style="text-align: justify;">* 8 çorba kaşığı kaymak,</div><div style="text-align: justify;"><u><i><b>Armut Tatlısı,Armut Tatlısı Nasıl Yapılır,Armut Tatlısı Yapımı,Armut Tatlısı Yapılışı,Armut Tatlısı Tarifi,Armut Tatlısı Tencerede Nasıl Yapılır</b></i></u></div><div style="text-align: justify;">Öncelikle suyu tancerenin içine alıp kaynamaya bırakın. Armutları güzelce yıkayın. Sapını koparmadan armutların kabuklarını soyun. Armutları diken olacak şekilde ikiye bölüp içindek çekirdeklerini çıkarın. Kaynamış olan suyun içerisine temzilenmiş armutları koyup, tencerenin kapağını kapatın. Armutlar yumuşayıncaya kadar pişirin. Çok fazla yumuşamasına izin vermeyin. O sebeple de sık sık kontrol etmenizde fayda var. Hafif yumuşayan armutları delikli kepçe yardımı ile suyun içinden çıkarın. Pişirme suyunun içerisine şekeri ilave edin. 2 dakika daha kaynatın. Şekerin erimesi için ara ara karıştırabilirsiniz. Pişmiş armutları çukur bir kaba alın. Tenceredeki kalan şekerli suyu armutların üzerine dökün. 2-3 saat kadar bekletin. Servis yaparken üzerini kaymak ve fıstık (veya dilerseniz ceviz) ile süslemeyi unutmayın.Afiyet olsun.. </div><div style="text-align: justify;"><span style="color: red;"><u><i><b>Armut Tatlısı,Armut Tatlısı Nasıl Yapılır,Armut Tatlısı Yapımı,Armut Tatlısı Yapılışı,Armut Tatlısı Tarifi,Armut Tatlısı Tencerede Nasıl Yapılır</b></i></u></span></div>

Tencerede Armut Tatlısı Tarifi

Tencerede Armut Tatlısı Tarifi Tencerede Armut Tatlısı Tarifi Armut Tatlısı,Armut Tatlısı Nasıl Yapılır,Armut Tatlısı Yapımı, Armut Tatlısı ...

Devamı »

Saçlarınızda farklı renkleri deneyin!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhITqCtGJod80JO6XqlaaXOwra3rZVxOKgr6iRWLmNQJjFGDMi4BgJnakOTJMJlsM023upjy-iT6L12sgnQ8tkfb_vpTMWtUYiUvZJ0V4-4fBnxfrgtA6tSyWPLePYYuCHSTos07BRxsH0z/s1600/Sa%C3%A7lar%C4%B1n%C4%B1zda+farkl%C4%B1+renkleri+deneyin!.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="416" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhITqCtGJod80JO6XqlaaXOwra3rZVxOKgr6iRWLmNQJjFGDMi4BgJnakOTJMJlsM023upjy-iT6L12sgnQ8tkfb_vpTMWtUYiUvZJ0V4-4fBnxfrgtA6tSyWPLePYYuCHSTos07BRxsH0z/s1600/Sa%C3%A7lar%C4%B1n%C4%B1zda+farkl%C4%B1+renkleri+deneyin!.jpg" width="640" /></a></div><b style="background-color: white;"><span style="color: #cc0000;">Annelerimiz zamanında saçlar sarıya boyanır ya da meç yapılırdı. Şimdi öyle mi ya? Renklerden renk beğen. Peki ama onca renk tonundan hangisi size en çok yakışır? O renge uygun makyaj nasıldır?</span></b><br /><br />Ateş kızılı veya, altın sarısı ya da klasik koyu renk saç renginden hangisi size en çok yakışır? Eğer saçlarınızda farklı renkleri denemeyi seviyor ama bir yandan da görünümünüzü riske atmak istemiyorsanız, bu önerilere kulak verin.<br /><br /><b>Kızıl / kırmızı sizin için doğru renk mi?</b><br />Aşağıdakilerden en az ikisi size uyuyorsa, saçlarınızı kızıl renge boyatmak iyi bir fikir olabilir.<br /><br /><b>Cilt renginiz pembe tonlarını barındırıyorsa...</b><br />Saçlarını kırmızı yapmak isteyen pek çok kadın için kırmızının doğru tonunu bulmak mümkün, ama cilt rengi açık veya pembeye dönük olanlar kırmızı en iyi taşıyanlar. Eğer cildiniz buğday ya da esmer tonlardaysa, o zaman size uygun kırmızı tonunu bulmakta zorlanmanız çok mümkün.<br /><br /><b>Dikkat çekmekten hoşlanıyorsanız...</b><br />Kırmızı/kızıl, insanların dönüp size bakmalarına neden olabilecek bir renktir. Rengi taşımak ve bakışlardan rahatsız olmamak için kendinden emin bir tip olmalısınız.<br /><br /><b>Saçlarınız bakımsız değilse...</b><br />Eğer saçlarınız çok kuru veya yıpranmışsa, sağlıklı saçlarda bile çok çabuk akan kızıl boyanın kalıcılığı, sizin saçlarınızda daha bile az olacaktır. Saçlarınıza iyi bakarsanız; yani haftada bir bakım yapar, düzenli olarak uçlarından kestirir ve şekillendirirken fön, maşa gibi şekillendiricileri her gün kullanmazsanız, boyanın canlı olması olasılığını arttırmış olursunuz.<br /><br /><b>Kırmızı rengi muhafaza etmenin yolları:</b><br />Saçlarınızı olabildiğince az yıkayın. Bunun anlamı, ideal olarak haftada ikidir. Ancak saçlarınız yağlı ya da çok inceyse gün aşırı yıkamak da uygundur. Yıkarken asla s.cak suyla yıkamayın, ılık suyu tercih edin.<br />Sert şampuanlardan kaçının. Çoğu kepek şampuanı boyalı saçlarda daha da sert bir etki yapar ama kızıl saçlar için ölüm gibidir, saçın rengini atması çok daha hızlı olur.<br /><br />Kuaförünüzden boyanın kalıcılığını artıran bakımlardan uygulamasını isteyebilirsiniz. Kızıl/kırmızı saç boyası diğer boyalara göre daha çabuk okside olur. Bu nedenle açık havada uzun süre kalacaksanız, UV filtresi içeren bir şekillendirici kullanın, ya da bir şapka ya da eşarp takın. Patlıcan moru tonlarının sizi baştan çıkarmasına izin vermeyin. Mora dönük kızıllar doğal görünmez ve çoğu zaman da kişiye yakışmaz. Kırmızı tonunu seçerken, bakır, kahverengiye dönük kızıl vs gibi tonları tercih edin.<br /><br /><b>Kızıl saçlılar için makyaj önerileri:</b><br />Koyu renk, dumanlı göz makyajından kaçının.<br />Pembe dudak boyası ve allık, kızıl saçlılara çok yakışır.<br />Kaşlarınızı saç renginize boyatmayın; çünkü tuhaf görünür.<br /><br /><b>Sarı sizin için doğru renk mi?</b><br />*Aşağıdakilerden en az ikisi size uyuyorsa, saçlarınızı kızıl renge boyatmak iyi bir fikir olabilir.<br />*Çocukken sarışındıysanız...<br />*Çocukken saçlarınız açık renk idiyse, özellikle de yazları açılıyorduysa, muhtemelen yetişkenken de sarışınlık size yakışacaktır.<br />*Düzenli bakımın ücretini karşılayabilecekseniz...<br />*Sarışın olmak hiç de ucuz bir işlem sayılmaz. Sarışınlığı üzerinizden hiç çıkartmadığınız bir aksesuar olarak düşünün. Bu nedenle uygun ürünler ve gerektiğinde rötuşlarla onu en iyi şekilde muhafaza etmeniz gerek. Bu da mali açıdan sizi sarsabilir.<br /><br /><b>Erkeklerin ilgi odağı olmak sizi rahatsız etmeyecekse...</b><br />Sarışınlığın bu kadar popüler olmasının en büyük nedeni fark edilir bir renk olması ve çoğu erkeğin kadında sarışınlıktan hoşlanması.<br /><br /><b>Sarı rengi muhafaza etmenin yolları:</b><br />Boyayı evde kendiniz yapacaksanız, s.cak tonlardan (altın ya da bal rengi gibi isimleri olabilir) ziyade, soğuk, nötr tonları tercih edin. s.cak tonlarda bir boya saçların turuncuya dönük bir sarıya dönüşmesine sebep olabilir.<br /><br /><b>Alkolden kaçının. </b><br />Sarışınların çoğu kuru, mat saçlardan şikayet eder. Yüksek oranda alkol içeren ürünler kullanmak bu durumu daha da ciddi bir problem haline getirebilir. Peki alkol hangi ürünlerde mevcuttur? Saç spreyi, saç jeli ve köpüğü. Bu nedenle saç ürünleri satın alırken ambalajı mutlaka okuyun. Beyazlaştırma işini dişlerinize saklayın, saçlarınızı o kadar açık renk tonlara boyatmayın. Platin tonları hoşunuza gidiyor olabilir ama bu sizi yorgun gösterir. Ama altın rengi zemin olarak kullanıp üzerine çok açık tonlarda sarı attırabilirsiniz.<br />Eğer saçlarınızı, kendi doğal renginin iki ton açığına boyatacaksanız, evde boyamayın, mutlaka bir salona gidin. Ne de olsa yürüyen bir muza dönüşme riskini almak istemezsiniz.<br /><br />Eğer boya zamanınız geldiyse ama o an vaktiniz ya da paranız yoksa, dipten çıkan koyu renge bakıp kendinizden nefret etmektense, koyu, küllü sarı tonlarında bir boya alıp, bir diş fırçasıyla sadece diplere uygulayın ve bu boyayı saçınızda 3 dakikadan fazla tutmayın. Bu, saç diplerinin koyu renginden kurtulmanızı sağlar ve size birkaç haftalık zaman kazandırır.<br /><br /><b>Sarı saçlılar için makyaj önerileri:</b><br />Şeftali tonları sarışınlara çok yakışır.<br />Kırmızı dudak boyası kullanacaksanız, parıltılı bir kırmızı ruju daha ziyade geceleri kullanmayı tercih edin.<br />Siyahtan ziyade kahverengi rimel kullanın. Bu, saç renginizle daha az kontrast oluşturur.<br /><br /><b>Kahverengi sizin için doğru renk mi?</b><br />Aşağıdakilerden en az ikisi size uyuyorsa, saçlarınızı kızıl renge boyatmak iyi bir fikir olabilir.<br />Saçlarınız mat bir kahverengi ise...<br /><br />Doğal saç renginiz, zengin kahve tonlarından uzak, donuk bir tondaysa, ışıltılı, koyu bir kahve size yakışacaktır.<br /><br /><b>Fazla uğraştırmayacak bir renk arıyorsanız...</b><br />Eğer doğal saç renginiz çok açık sarı değilse, kahverengi saçların bakımı çok kolaydır. Hatta evde kendiniz bile yapabilirsiniz, hata payı çok düşüktür.<br /><br /><b>Saçlarınız yıpranmış ve matsa...</b><br />Koyu renk boyalar ışığı en iyi şekilde yansıtır, saç kırılmalarını saklar ve saçlardaki yıpranmışlık görüntüsünü en aza indirger.<br /><br /><b>Kahverengi muhafaza etmenin yolları:</b><br />Seçtiğiniz kahve tonunu saç kesiminize uydurun. Saçlarınız bir boydaysa, daha koyu bir kahve kullanın ki, rengin etkisi artsın. Eğer saçlarınız kısa ya da çok katlıysa, o zaman uçları biraz daha açık boyayın. Böylece boyadaki dalgalanma, saç kesiminizi de belirginleştirir.<br /><br />Uçlarda gezinin. En çok dikkat çeken esmer saçlılar, ya çok koyu, ya da çok olanlardır. Eğer saç renginizin tonu ortalarda geziniyorsa, o zaman boya çok da başarılı sayılmaz.<br />Saçlarını evde boyayanların en sık yaptığı hata, çok s.cak tonda bir kahverengi uygulamaktan kaynaklanan turuncumsu renk. Eğer altın-kahve tonlarının peşindeyseniz, bir kutu altın kahve, bir kutu da nötr kahverengi boya alıp bu ikisini birbirine karıştırın ve karışımı saçlarınızda kullanın.<br /><br />Mümkünse saç spreyinden uzak durun. Hiçbir şey, pırıl pırıl parlayan kahverengi saçların parlaklığını saç spreyi kadar çabuk yokedemez. Eğer illa böyle bir şekillendirici kullancaksanız, o zaman mutlaka parlaklık veren bir serum da kullanın.<br /><br />Siyahtan uzak durun. Eğer saçlarınızın kahverengini , koyu kahvenin de ötesinde koyu bir renge boyamak istiyorsanız, mutlaka bir kuaför salonuna gidin. Saçınızı bir kere mavi-siyaha boyadınız mı, geri dönüş yoktur. Bundan sonra rengi açmanın tek yolu, hem cebinizi, hem de saçlarınızı yıpratacak okkalı bir kuaför işlemidir.<br /><br /><b>Kahverengi saçlılar için makyaj önerileri:</b><br />Bol bol siyah renk rimel kullanın. Koyu renkteki saçlarınızı dengelemek için koyu renk kirpiklere ihtiyaç duyacaksınız.<br /><br />Göz makyajınızda renklerle istediğiniz gibi oynayın. Saç renginiz dramatik bir makyajla iyi görünür.<br />Koyu renkteki saçlarınız, cildinizi solgun gösteriyorsa, ihtiyacınız olan şey ışıltılı bir bronzlaştırıcıdır. Guerlain'in Terracotta'sı tarzı bir şeyler deneyebilirsiniz.<br /><br />

Saçlarınızda farklı renkleri deneyin!

Annelerimiz zamanında saçlar sarıya boyanır ya da meç yapılırdı. Şimdi öyle mi ya? Renklerden renk beğen. Peki ama onca renk tonundan ha...

Devamı »

Benlerimizden Ne Zaman Korkmalıyız?

<div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsePk8RWUT7B5ZKxZN9Xk8E2lGhM-XQu04MOlzxBgzcjqTKeqskatVVggZ-8aFPatf3WWZThySUrkrrqwscXKe4XGHs2XsSY-M9_vOPLPqtZziD_7HXHY1s5fPNs35lzUMECMNccAlUnpy/s1600/benler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsePk8RWUT7B5ZKxZN9Xk8E2lGhM-XQu04MOlzxBgzcjqTKeqskatVVggZ-8aFPatf3WWZThySUrkrrqwscXKe4XGHs2XsSY-M9_vOPLPqtZziD_7HXHY1s5fPNs35lzUMECMNccAlUnpy/s320/benler.jpg" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Divan Edebiyatı’nda güzelliği artırıcı unsur olarak kabul edilen, şiirlere konu olan benlerin gerçekte embriyonel kaynaklı hatalı dokular olduğunu biliyor muydunuz?</span></b><br /><br />İnsan ömrü uzadıkça, güneşin zararlı etkileri arttıkça ve çevremiz giderek kirlendikçe kanser de artıyor. Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Funda Ataman’la tüm dünyada her geçen yıl giderek artan deri kanserlerini ve benlerimizden ne zaman korkmamız gerektiğini konuştuk. <br /><br /><b>Ben Kanserlerinin Yarısı Ben Olmayan Normal Dokulardan Gelişir!</b><br /><b><br /></b>Benler ve benden kaynaklanabilen melanoma dediğimiz deri kanserleri hepimizin bilmesi gereken konulardır. Ben kanserleri erken evrede tanınırsa, etkin bir şekilde tedavi edilebilir. Gecikildiğinde ise yaşamsal risk oluşturabilir.<br /><br /><b>Benler; </b><br />• Embriyonel kaynaklı hatalı dokulardır. <br />• Ben kanserlerinin yarısı benlerden; yarısı ise ben olmayan normal dokulardan gelişir. <br />• Yenidoğan bebeklerde ya hiç ben yoktur ya da ailenin hatırlayacağı 1-2 ben vardır. <br />• Benlerimiz zaman içinde oluşur. <br />• Her yaşta yeni ben çıkabilir. <br />• Bazı benler kendiliğinden dejenere olup yok olur. <br />• Ben sayısı genetik yapımıza bağlıdır. Beyaz ırkta erişkin yaşta 20-50 adet ben bulunur. <br />• Ben sayısının fazlalığı, özellikle 100’den fazla olması bir risk faktörüdür. <br />• Ben kanseri beyaz tenli, sarışın ve açık renk gözlülerde daha sıktır. <br />• Ailesinde melanoma olanlarda risk 20 kat daha fazladır. <br />• Çocukluğunda şiddetli güneş yanığı geçirenlerde ben kanseri riski artmıştır. <br /><br /><b>Benlerinizde Bu Değişimleri Gözlemliyorsanız Hekime Başvurmanızda Fayda Var!</b><br />• Benleriniz hızla büyüyorsa, <br />• Asimetrikse, <br />• Düzensiz kenarlar içerisinde siyah, mor, kırmızı gibi çok sayıda renk oluşmuşsa, <br />• Nodül tarzı sertlik ve kabarıklık varsa, <br />• Ana benin çevresinde yavru benler oluşmuşsa, <br />• Benleriniz kaşınıyor, ağrıyor, kızarıyorsa, <br />• Benlerinizin yakınındaki lenf bezlerinde şişmeler görüyorsanız dermatoloji uzmanına başvurmanızda yarar var. <br /><br /><b>Deri Kanserinden Korunmak İçin…</b><br />• Güneşten kaçının. <br />• Düzenli ve dengeli beslenin.<br />• Sigara içmeyin. <br />• Stresten uzak durmaya çalışın.<br />• Vücudunuzdaki değişimleri takip edin.<br />• Düzenli tıbbi kontrollerinizi yaptırın. </div><div></div>

Benlerimizden Ne Zaman Korkmalıyız?

Divan Edebiyatı’nda güzelliği artırıcı unsur olarak kabul edilen, şiirlere konu olan benlerin gerçekte embriyonel kaynaklı hatalı dokula...

Devamı »

Aşk ve şehvet birbirini tetikliyor

<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3X_8pFZEY-cq2r0IfZri5C_fyv_OOzcnJ0XCcND_RivmevD193Y6Q-sj6QER4zH6LdPItZGFpaQrBFymYX_14JPunmg4bwhjHY6fZiw8xGaTjLMe5B7k0qe_AMY1lUSoKTMSvMlpe4ahs/s1600/753568_detay.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3X_8pFZEY-cq2r0IfZri5C_fyv_OOzcnJ0XCcND_RivmevD193Y6Q-sj6QER4zH6LdPItZGFpaQrBFymYX_14JPunmg4bwhjHY6fZiw8xGaTjLMe5B7k0qe_AMY1lUSoKTMSvMlpe4ahs/s1600/753568_detay.jpg" width="389" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><b><span style="color: #cc0000;">Kanada, ABD ve İsviçre’deyapılan ortak bir araştırmaya göre, insan beyninde aşk ve cinsel arzular birbiriyle bağlantılı biçimde çalışıyor</span></b><br /><br />Araştırma, aşkı canlı tutmak için cinsel isteğin gerekli olduğunu ortaya koyuyor. 20’den fazla deneğe, partnerlerinin erotik fotoğraflarını göstererek yapılan çalışmaya göre aşk ile şehvetin birbirinden farklı ama birbiriyle bağımlı bölümleri harekete geçirdiği sonucu ortaya çıktı. Ancak aşk, beyinde, şehvetten daha komplike reaksiyonlara neden oluyor.<br /><br />Araştırmada yer alan Psikoloji Profesörü Jim Pfaus’a göre, önbeyinde bulunan aşkla ilgili bölüm, bağımlılıkla paralel çalışıyor. Bu nedenle, aşk, cinsel arzunun ödüllendirilmesi sonunda ortaya çıkan bir alışkanlık. Bu alışkanlık sebebiyle, aşk, uyuşturucu bağımlılığı gibi beynin diğer bölümlerinin çalışmasını da engelliyor.<br /><br /><br /></div><div></div>

Aşk ve şehvet birbirini tetikliyor

Kanada, ABD ve İsviçre’deyapılan ortak bir araştırmaya göre, insan beyninde aşk ve cinsel arzular birbiriyle bağlantılı biçimde çalışıyo...

Devamı »

Kolesterol Düşüren Yiyecekler

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNvCpKfKoA6HlXtn9qxlhwip47i6Vut2ZuILZDmNI0ggmEtC_HLY7Yjz0TVJP-6_EtJXESptLCFYE8xVfq2TGk9P6uiBEoA0SMxnhKO28z2c9d9QJwR3X8kTPUErlQGlhjxoNZTZVS-dBn/s1600/Kolesterol+D%C3%BC%C5%9F%C3%BCren+Mucize+Yiyecekler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNvCpKfKoA6HlXtn9qxlhwip47i6Vut2ZuILZDmNI0ggmEtC_HLY7Yjz0TVJP-6_EtJXESptLCFYE8xVfq2TGk9P6uiBEoA0SMxnhKO28z2c9d9QJwR3X8kTPUErlQGlhjxoNZTZVS-dBn/s1600/Kolesterol+D%C3%BC%C5%9F%C3%BCren+Mucize+Yiyecekler.jpg" width="311" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Kolesterol Düşüren Mucize Yiyecekler Ne Kadar Tüketilmeli? Uzman Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber Uyarıyor…</span></b><br /><br /><b>Kurubaklagiller:</b> Kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek gibi besinlerin içerisinde bulunan çözünür lifler, kötü Hutlu kolesterol olarak anılan LDL kolesterolü düşürmeye yardımcıdırlar. Yapılan bir bilimsel araştırmada; her gün 1 porsiyon kurubaklagil tüketimi, 6 haftada kan kolesterol seviyelerini %10 azaltmıştır. Haftada en az üç kez kurubaklagiller sofralarımızda yer almalı. <br /><br /><b>Kuruyemişler:</b> Fındık, badem ve ceviz gibi kuruyemişler, düzenli tüketildiklerinde kan kolesterol seviyelerini düşürmeye yardımcıdırlar. İçerdikleri çoklu doymamış yağ asitleri de, damar sağlığının korunmasına yardımcı olurlar. Yapılan bilimsel çalışmalara göre, günde ortalama 40 gram kuruyemiş tüketmek, kötü huylu kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. <br /><br /><b>Soya ürünleri: </b>İçerdikleri fitat ve izoflavonlar sayesinde düzenli tüketildiklerinde kolesterolü düşürücü etki gösterirler. Soframızda çok alışkın olmadığımız soya ürünlerine soya sütü, tofu veya soya kıyması olarak yemeklerde, çorbalarda yer verebiliriz. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) önerilerine göre; günde 25 gram soya proteini tüketmek, kötü huylu kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. <br /><br /><b>Avokado: </b>Avokadoda; iyi huylu kolesterol olan HDL’yi yükselten ve LDL’nin düşmesine yardımcı olan tekli doymamış yağ asitleri bulunur. Aynı zamanda diğer bütün meyvelere oranla, kolesterol düşürmeye yardımcı etkisi olan beta sitosterolleri yapısında daha fazla bulundurur. Günde ¼ veya ½ avokado tüketmek kan kolesterolünü düşürmek konusunda yol katetmeyi sağlar. <br /><br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiuJfg1ebZd6LRdmFp_6vjajy9OFrCKmzY-dxwPhbGLENppstxeNqIe4MhNZIEz-TTqninna2rAgu-z96DGxkUBfb8op35-WFhAoevpNzMmMXPp9Tkpdl8VLrS_-xJF5DYBubRgN2zFUjG/s1600/gizem_seber.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiuJfg1ebZd6LRdmFp_6vjajy9OFrCKmzY-dxwPhbGLENppstxeNqIe4MhNZIEz-TTqninna2rAgu-z96DGxkUBfb8op35-WFhAoevpNzMmMXPp9Tkpdl8VLrS_-xJF5DYBubRgN2zFUjG/s1600/gizem_seber.JPG" width="132" /></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gizem Şeber</td></tr></tbody></table><b>Çikolata:</b> Bitter çikolatanın içerdiği antioksidanlar, kalp sağlığının korunmasına yardımcıdır. Bazı bilimsel çalışmalar, kakaoda bulunan antioksidanların iyi huylu kolesterolü yükseltmeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Günde 30 gram bitter çikolata tüketmenin, kötü huylu kolesterolün vücutta okside olmasına engel olduğu bilinir. <br /><br /><b>Bitkisel steroller: </b>Bitkilerin yapısında bulunan bu madde, vücuttan kolesterol emilimini azaltarak, düzenli tüketimde kolesterolü düşürmeye yardımcı etki gösterir. Bitkisel sterollerin kolesterolü düşürücü etki göstermesi için günde 2 gram tüketilmeleri gereklidir. Bazı bilimsel çalışmalarda aşırı tüketimlerinin damar sertliği riskini arttırabileceği gösterilmiştir. Piyasada bulunan bitkisel sterol eklenmiş ürünleri kullanan kişiler, eğer yüksek kolesterol sebebi ile ilaç kullanıyor iseler, doktorlarına danışmalılar. <br /><br /><br />

Kolesterol Düşüren Yiyecekler

Kolesterol Düşüren Mucize Yiyecekler Ne Kadar Tüketilmeli? Uzman Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber Uyarıyor… Kurubaklagiller: Kuru ...

Devamı »

Kadınlara aşk tavsiyeleri

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYscxhwTEt8WQtqVyXvFbsOZW5HstX7eCaJLRZmAwl1O38Q73uj4Y2Fvm91q1iSxJP9mriRzbM7zuxIQ5PpTg-MTp8WDFveEF8Piq-QF87KLMPgh3HNyTgMBDiP1QP3-jKmjDe9a3m5II8/s1600/Kad%C4%B1nlara+a%C5%9Fk+tavsiyeleri.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="313" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYscxhwTEt8WQtqVyXvFbsOZW5HstX7eCaJLRZmAwl1O38Q73uj4Y2Fvm91q1iSxJP9mriRzbM7zuxIQ5PpTg-MTp8WDFveEF8Piq-QF87KLMPgh3HNyTgMBDiP1QP3-jKmjDe9a3m5II8/s1600/Kad%C4%B1nlara+a%C5%9Fk+tavsiyeleri.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Bir cevapsız aramanız var… Ondan! Şimdi ne yapacaksınız? Geri aramadan önce, bunu hak edip etmediğine karar verin. Belki aşağıdaki listenin bir faydası olur.</span></b><br /><br />İşte onu geri aramamanız için bazı geçerli sebepler…<br /><br /><i>Sizi gece yarısından sonra aramış</i><br /><br />İkinizden birisi gece çalışmıyor ise neden aramak için bu saati bekledi? İki kelime, telefon seksi. Ona hiçbir şey borçlu değilsiniz, geri aramayı bile.<br /><br /><i>Arayacağınız söylediği halde oldukça geç kaldı</i><br /><br />Eğer telefonunuzda bir hastane ziyareti esnasında bırakılan sesli bir mesaj bulmazsanız, hiçbir özür kabul edilmemeli.<br /><br /><i>Sarhoş olduğunu tahmin ediyorsunuz</i><br /><br />Sarhoşken telefon görüşmeleri çok keyifli gelir. Eğer duygusal bir dürtüyle özellikle siz aklına gelerek yapıldıysa hoş olabilir. Ama sarhoşken sizi arayıp, evinize uğramak istediğini söylemeyi alışkanlık haline getirdiyse bu hiç de hoş değil. Hatta reddettiğinizde bunu hatırlamayacaktır bile.<br /><br /><i>Yine aynı şey</i><br /><br />Bu üzgün olduğunu söylemek için ilk arayışı değil. Kaç kez daha özür dilemesine ve sonra yine aynı şeyleri yapmasına izin vereceksiniz? Sizi ikna etmesi için aramasından çok daha fazlasına ihtiyacı olduğunu ona gösterin.<br /><br /><i>Sizi sadece seks için arar</i><br /><br />Sadece kendi ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden birini, işin içinde dayanılmaz bir cazibe olsa bile, hayatınızda istemezsiniz. Sizden beklentisini gayet net ortaya koymuş, öyleyse tartıştığımız nedir? Aklınızdan bile geçirmeyin!<br /><br /><i>Onu bir daha görmek istemiyorsunuz</i><br /><br />En son görüşmenizde kendinize verdiğiniz bu sözü hatırlayın ve ondan nasıl kaçarak uzaklaştığınızı. Eylemler sözcüklerden güçlüdür, unutmayın.<br /><br /><i>Kız arkadaşı ya da karısı varsa</i><br /><br />Diğer kadın 6 senedir bitkisel hayatta değilse ya da çift olarak çok eşli takılmıyorlarsa, bu maceraya girmek istemezsiniz. Eğer söylediği gibi mutsuzsa, neden ayrılmıyor? Yakın olduğu bir diğer insana yalan söyleyen ve aldatan bir adamın size sadık kalacağını da nereden çıkartıyorsunuz?<br /><br /><i>Eski sevgiliniz ise</i><br /><br />Ayrılmanızın bir ya da daha fazla sebebi olmalı. Peki bu sefer daha iyi olacağını neden düşünüyorsunuz? Aklınızı tekrar karıştırmasına izin vermemeyi tercih edebilirsiniz. En azından tekrar düşünseniz iyi olur.<br /><br />

Kadınlara aşk tavsiyeleri

Bir cevapsız aramanız var… Ondan! Şimdi ne yapacaksınız? Geri aramadan önce, bunu hak edip etmediğine karar verin. Belki aşağıdaki liste...

Devamı »

Çocukların beslenmesinde dikkat edilmesi gerekenler

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9fO9QrE7-Nz6Xef6kalCUtvvO1hcLd3_CxP4yqWpoFYE9GnVQOjXGb_cV2kFtUCkvseHJwXqFY9KSRe5zehPhYu6VkbBjqTAcOhkcj7GPe_MNaFqlDQLs1jRBXYPwHsdYNvwuFFcEB7ke/s1600/%C3%87ocuklar%C4%B1n+beslenmesinde+dikkat+edilmesi+gerekenler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9fO9QrE7-Nz6Xef6kalCUtvvO1hcLd3_CxP4yqWpoFYE9GnVQOjXGb_cV2kFtUCkvseHJwXqFY9KSRe5zehPhYu6VkbBjqTAcOhkcj7GPe_MNaFqlDQLs1jRBXYPwHsdYNvwuFFcEB7ke/s1600/%C3%87ocuklar%C4%B1n+beslenmesinde+dikkat+edilmesi+gerekenler.jpg" width="400" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Çoğu alışkanlık gibi beslenme alışkanlıklarının da çocukluk çağında edinildiğini söyleyen Diyetisyen Esra Baş Toktay, sağlıklı bir beslenme çantasının bütün besin gruplarını (süt-tahıl-et-sebze-meyve-yağ) içermesi gerektiğini söyledi.</span></b><br /><br />Peynirin doğal ve kaliteli halini sunarak anne-babaların en büyük yardımcılarından biri haline gelen TEKSÜT’ün Facebook sayfasında bulunan “Beslenme Çantam” uygulaması yoğun ilgi gördü. 1000 kişinin TEKSÜT ürünleri ile dolu beslenme çantası kazandığı uygulamada anne-babalar, çocuklarının sağlıklı beslenmesi konusunda merak ettikleri sorulara da cevap buldu. Uygulama sayesinde Diyetisyen Esra Baş Toktay’a sorularını yönelten anne-babalar, çocuklarının beslenmesi konusunda altın öneriler aldı. En çok sorulan sorulardan biri ise olması gereken vücut ağırlığının üstünde olan çocuklarının nasıl bir diyet yapması gerektiği oldu.<br /><br />Diyetisyen Esra Baş Toktay, TEKSÜT’ün Facebook’taki “Beslenme Çantam” uygulamasında şu önerileri verdi:<br /><br />• “Çoğu alışkanlık gibi beslenme alışkanlıkları da çocukluk çağında edinilir. Çocuğunuzun sağlıklı beslenmeyi öğrenebilmesi için ebeveynler olarak siz de evdeki beslenme düzenine dikkat edip ona örnek olmalısınız. Buna ilk olarak eğer evde abur cubur çekmecesi varsa onu ortadan kaldırarak başlayabilirsiniz. Bununla birlikte dolaptaki sağlıksız meşrubatları da uzaklaştırın.<br /><br />• Mutlaka her sabah hep birlikte kahvaltı yapın.<br /><br />• Çocuğunuzun evden çıkmadan kahvaltı yapmasına özen göstermelisiniz. Okuldaki başarısı ve büyüme-gelişmesini sağlaması açısından kahvaltı okul çocuklarında en önemli öğündür.<br /><br />• Öğünlerinizde salata, yoğurt bulunmasına özen gösterin. Ekmek seçiminizi besleyici değeri yüksek ve doyurucu olan tam tahıllı, tam buğday, çavdar ekmeğinden yana yapın.<br /><br />• Akşam yemeklerinizde ağır yemeklerden ziyade sebze yemeklerini tercih etmeye çalışın.<br /><br />• Yumurta insan vücudunda bulunmayan ve mutlaka dışarıdan alınması gereken çeşitli protein yapı taşlarını içerir. Başlıca A, D, E ve B vitaminleri olmak üzere diğer vitaminleri de önemli oranda içerir. Demir ve çinko içeriği de yüksektir. Bu yönleriyle yumurta özellikle çocuk beslenmesinin vazgeçilmez besinidir. Büyüme çağındaki bir çocuğun başka herhangi bir rahatsızlığı yoksa mutlaka günde bir tane yumurta tüketmesi gerekir. Yumurta çabuk bozulabilecek bir besin olduğu için okula gitmeden önce kahvaltısında tüketmesi beslenme çantasına koymaktan daha sağlıklı olacaktır.<br /><br />• Sağlıklı bir beslenme çantası bütün besin gruplarını (süt-tahıl-et-sebze-meyve-yağ) içermelidir. Örneğin tahıllı sandviç ekmeğinin arasına sadece beyaz peynir değil mevsimine göre domates-marul vb. koymalısınız. Bunun yanına ayran veya süt eklemelisiniz. Farklı bir teneffüs saati için meyve-kuru meyve ve yanına kuruyemişi (badem-ceviz-fındık vb.) çantasında bulundurmalısınız. Su tüketimine özen göstermelisiniz. Çantasına koyduğunuz besinleri tüketip tüketmediğini takip etmelisiniz.<br /><br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; text-align: right;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwFvrM_8r4Ac102CLr0QULSnLdELkofXxX7LbPblVgxu5TAJgudlMdklCljneYGhDmDEhgemrB50JQChiLMEvf-KQitUJBeQdCE0fiKy9Qu-5SicZHK0Ouns-kQzERbIV14BZ0KeGBk3Gt/s1600/ESRA+BAS+TOKTAY.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwFvrM_8r4Ac102CLr0QULSnLdELkofXxX7LbPblVgxu5TAJgudlMdklCljneYGhDmDEhgemrB50JQChiLMEvf-KQitUJBeQdCE0fiKy9Qu-5SicZHK0Ouns-kQzERbIV14BZ0KeGBk3Gt/s200/ESRA+BAS+TOKTAY.JPG" width="133" /></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;">Diyetisyen <br />Esra Baş Toktay</td></tr></tbody></table>• Çocuğunuz eğer öğle yemeğini okulda yiyorsa okulda uygulanan aylık yemek menüsünü edinip çocuğunuzla birlikte bu menüyü gözden geçirerek daha sağlıklı tercihler yapması konusunda onu eğitmelisiniz.<br /><br />• Tatlı olarak şerbetli ve hamurlu tatlılar yerine evde hazırlanmış sütlü tatlıları tüketmesi onun için daha uygun olacaktır.<br /><br />• Olması gereken vücut ağırlığının üstünde olan çocuk ve ergenlerin öncelikle bir çocuk doktoru veya endokrinoloğu tarafından muayene edilerek biyokimyasal bulguları, gerekirse ultrasonografik görüntülemelerinin incelenmesi gerekir. Bu muayene ve tetkikler sonucunda çocuğun kilo almasına sebep olan veya kilolu olduğu için gelişmiş olabilecek herhangi bir hastalığının var olup olmadığı tespit edilmelidir. Sonrasında diyetisyen tarafından çocuğun veya ergenin yaşı, vücut ağırlığı, boyu, vücut yağ analizi, sosyal hayatı, beslenme düzeni, okul saatleri vs. doğrultusunda sağlıklı beslenme programı hazırlanmalıdır. Diyetisyen bu programı çocuğun açıkça anlayabileceği şekilde onunla paylaşmalıdır. Bu program mutlaka bütün besin gruplarını içermelidir. Bu program doğrultusunda düzenli takipler, ebeveynler ve öğretmenlerin desteğiyle çocuğun sağlıksız olan beslenme alışkanlıkları olumlu yönde değiştirilebilir. Çocukluk çağında edinilen sağlıklı beslenme alışkanlığı ömür boyu sürdürülür. Program doğrultusunda hedef kilo verilmese bile alınmasını engellemektir. Bu dönemde çocukların hareketsiz yaşam sürdürmeleri de kilo alımına ve yağlanmaya sebep olabilir. Çocuğun hareketini arttırmak, birlikte yürüyüşlere çıkmak, dans etmek, yüzmeye gitmek vb. onun hareketlenmesini sağlayacak ve kilo almasını engelleyecektir.<br /><br />

Çocukların beslenmesinde dikkat edilmesi gerekenler

Çoğu alışkanlık gibi beslenme alışkanlıklarının da çocukluk çağında edinildiğini söyleyen Diyetisyen Esra Baş Toktay, sağlıklı bir besle...

Devamı »

Pürüzsüz bir cildin keyfini çıkarın

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7NSxLifDEcmo_0lxVGYfyS9nrmhZZT1fNlM3VGONjRyCH07LKls3RzC1NQW99iS5p-nncnGEW5-SS-ZYEHs4gsHVMYgAKVY56FQGYZbzALbea0QOEuWoeTmdeILdJxbz63Cyc9uMsUyb6/s1600/_MG_8903.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7NSxLifDEcmo_0lxVGYfyS9nrmhZZT1fNlM3VGONjRyCH07LKls3RzC1NQW99iS5p-nncnGEW5-SS-ZYEHs4gsHVMYgAKVY56FQGYZbzALbea0QOEuWoeTmdeILdJxbz63Cyc9uMsUyb6/s1600/_MG_8903.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Aynaya her baktığınızda gözünüze batan yara, yanık ve sivilce izlerinizden ağrısız ve kısa sürede kurtulmak istemez misiniz? </span></b><br /><br /> Esteworld Plastik Cerrahi Hastanesi Uzmanlarından Dermatolog Dr. Gül Yıldırım, akne, yanık, yara ve dikiş izlerinden hamilelik ve doğum sonrası çatlaklarının giderilmesine kadar pek çok sorunun tedavisinde kullanılan fraksiyonel lazer ile mümkün olduğunu belirtti<br /><br />Hemen her cilt sorununun tedavisinde kullanılan lazer sistemleri, yara ve akne izlerine de çözüm oluyor. Esteworld Plastik Cerrahi Hastanesi Uzmanlarından Dermatolog Dr. Gül Yıldırım, cildin üst ve orta tabakasında ısı hasarı oluşturarak kolajen üretimini artıran fraksiyonel lazerin, göz çevresi, dudak çevresi hatta göz kapakları gibi hassas bölgelerde dahi güvenle uygulanabildiğini belirtti. <br /><br /><b>TÜMÖR VE SİĞİL TEDAVİSİNDE DE KULLANILIYOR </b><br /><br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlk1dkzKdNI3PXdm3Z5Ril2aRUgkBcOnr4E-wug8a1CRgcYivL8Q7nRPjL8FeAJDsG1pI5cEPRngZN_E2wMQ3r42AoGDCMZnkuCixcL6HH_pUALiosQH9ixGZoUeUOly3EpXFSHqiVorv7/s1600/DERMOTOLOG+GUL+YILDIRIM-+etiler.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlk1dkzKdNI3PXdm3Z5Ril2aRUgkBcOnr4E-wug8a1CRgcYivL8Q7nRPjL8FeAJDsG1pI5cEPRngZN_E2wMQ3r42AoGDCMZnkuCixcL6HH_pUALiosQH9ixGZoUeUOly3EpXFSHqiVorv7/s1600/DERMOTOLOG+GUL+YILDIRIM-+etiler.JPG" width="169" /></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;">Uzman Dermatolog <br />Dr. Gül Yıldırım</td></tr></tbody></table>Fraksiyonel lazerin, doğum ve kiloya bağlı olarak gelişen vücut çatlakları ile ameliyat izlerini de gidermekte etkili olduğunu vurgulayan uzman. Dr. Gül Yıldırım, fraksiyonel lazerin cilt çatlaklarının tedavisindeki başarısı hakkında şu bilgileri verdi: “Herkeste görülebilen cilt çatlakları, özellikle estetik açıdan kadınları rahatsız eder. Cilt çatlakları sonucunda derinin dermis tabakasındaki kollajen ve elastik lifler hasar görür. Erken dönemde cilt çatlağı, pembe renkli ve kaşıntılıdır zamanla beyazlaşır ve deriden çökük hale gelir. 2 ila 4 hafta ara ile en az 4 seans yapılan fraksiyonel lazer tedavileriyle çatlaklarda yüzde 40 ila yüzde 80 oranında azalma ve sıkılaşma mümkündür.”<br /><br />Uzman Dermatolog Dr. Gül Yıldırım fraksiyonel lazerin ayrıca derinin selim tümörleri, siğillerin tedavisi, el ve yüz gençleştirmede kullanıldığını da belirtti.<br /><br /><b>EN UYGUN ZAMAN KIŞ MEVSİMİ</b><br /><br />Lazer uygulamalarında açık tenli kişilerin uygun vakalar olduğunu belirten Dr. Uzman Dermatolog Dr. Gül Yıldırım lazer uygulamasının ardından cildin güneş ışınlarından korunması gerektiğini vurguladı. Güneşin olmadığı kış aylarının fraksiyonel lazer yaptırmak için en uygun zaman olduğunu söyleyen Uzman Dermatolog Dr. Gül Yıldırım ,kişinin hamile olması, son 6 ay içinde retinoid tedavisi görmüş olması , deride aktif enfeksiyon varlığı ve bağışıklık sistemi ile ilgili hastalık durumlarında uygulamanın yapılmadığını hatırlattı.<br /><br /><br />

Pürüzsüz bir cildin keyfini çıkarın

Aynaya her baktığınızda gözünüze batan yara, yanık ve sivilce izlerinizden ağrısız ve kısa sürede kurtulmak istemez misiniz?   Esteworld...

Devamı »

Alzheimer'da "Tarçın" Mucizesi

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw_kPDmGMvJTfBAQuksgXphuZNbQYgZMDub2XTaYTqreC_wTKLbftxVpgJ6TctzaDBqtklRsaoePXsPAgDZdpooZ_ihrm-OpeXdzj6NJFC3EKLQf7M0ySedA8xQ-dDs4BCa6ranZo__3ht/s1600/Tar%C3%A7%C4%B1n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="198" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw_kPDmGMvJTfBAQuksgXphuZNbQYgZMDub2XTaYTqreC_wTKLbftxVpgJ6TctzaDBqtklRsaoePXsPAgDZdpooZ_ihrm-OpeXdzj6NJFC3EKLQf7M0ySedA8xQ-dDs4BCa6ranZo__3ht/s1600/Tar%C3%A7%C4%B1n.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Çağımızın en büyük sağlık sorunlarından Alzheimer çare tabiat eczanesinde mi?<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Bilim insanları, çok yakınımızdaki bir baharatın, Çağımızın en büyük sağlık sorunlarından Alzheimer'ın önlenmesinde son derece etkili olduğunu keşfetti.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Hepimizin bildiği ve sevdiği bir baharat olan tarçın, çağın en önemli hastalıklarından birine çare olabilir.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Alzheimer hastalığı, yaşlılık çağında unutkanlıkla başlayıp bunamaya kadar giden korkulu bir süreç...<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Profesör Michael Ovadia ve ekibi, fareler üzerinde tarçın özüyle yaptıkları deneylerde başarılı sonuçlar elde etti.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Bilimadamları, genleri değiştirilerek Alzheimer hastası olması sağlanan iki grup fare üzerinde deneyler yaptı.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;"></span></div><a name="more"></a><br /><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">4 ay boyunca gruplardan birine tarçın özü içeren su verildi.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Deney sonunda, tarçın özü verilen farelerde neredeyse hiç beyin hasarı görülmezken, diğer grup Alzaymır semptomları gösterdi.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Ayrıca, fare gruplarına nesne hatırlama testleri de yapıldı.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Tarçın özü tüketen grupta, diğer gruba göre daha başarılı sonuçlar gözlendi.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Ovadia, "Bence bu araştırmanın en önemli sonucu şu: Eğer 40 yaşında tarçın özü içmeye başlarsak, 70-80'li yaşlarda Alzheimer gelişimini önleyebiliriz" dedi.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Öte yandan Profesör Ovadia, çiğ tarçın tüketimiyle ilgili önemli bir uyarıda bulunuyor.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Zira tarçında karaciğere zarar verebilecek zararlı bir madde de bulunuyor.<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><br /></div><br /><div class="MsoNormal" style="line-height: 15.0pt; margin-bottom: 1.5pt; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><span style="color: #3e3e41; font-family: "Arial","sans-serif"; letter-spacing: .25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Profesör Ovadia, farelerdeki başarılı deneyleri insanlar üzerinde de tekrarlamayı ve tarçının Alzheimer tedavisinde kullanılmasını umuyor.<o:p></o:p></span></div>

Alzheimer'da "Tarçın" Mucizesi

Çağımızın en büyük sağlık sorunlarından Alzheimer çare tabiat eczanesinde mi? Bilim insanları, çok yakınımızdaki bir baharatın, Çağımızın en...

Devamı »

Kadına Şiddet Utancı Sürüyor!

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_r1f8GTPIMzcknkmeQT3UaD9rW-dgUuhkHLf5mcDzporKQ4HtqWkXdWNFhTMUiUEw5g2M3lNP4YO0dFqeErVzbi2g_Wzv97YH1FzpGM-vv6Eb1eVife6dhx0DYQIhZfUzAjuaJdNRsKw/s1600/Kad%C4%B1na+%C5%9Eiddet+Normalle%C5%9Fiyor!.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="clear: left; color: #444444; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_r1f8GTPIMzcknkmeQT3UaD9rW-dgUuhkHLf5mcDzporKQ4HtqWkXdWNFhTMUiUEw5g2M3lNP4YO0dFqeErVzbi2g_Wzv97YH1FzpGM-vv6Eb1eVife6dhx0DYQIhZfUzAjuaJdNRsKw/s400/Kad%C4%B1na+%C5%9Eiddet+Normalle%C5%9Fiyor!.jpg" width="640" /></span></a><b><span style="color: #cc0000;">Her gün binlerce kadın evde, okulda, işyerinde, sokakta şiddete maruz kalıyor. Kadın cinayetlerinin bir türlü ardı arkası kesilmiyor.</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kadın hakları alanında olup biten tüm olumsuzluklar ve ihlaller her geçen gün artıyor ve tehlikeli bir noktaya gidiyor. Kadın sorunlarının gündeme geldiği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türk kadınının durumunu masaya yatıran Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe, oldukça çarpıcı tespitler yaptı. Kadın haklarının kazanılmasında nerelerden başlandığının ve bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması için 8 Mart’ı özel bir gün olarak nitelendiren Dr. Keçe, her şeyde olduğu gibi, önemli manaları ve büyük meseleleri bir güne sığdırmanın, sadece o günde konuşmanın ve hatırlamanın da suni bir etkiden öteye gidemediğinin altını çizdi.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Şiddet Utancı Sürüyor!</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Dr. Keçe’nin günümüz Türk kadınının yaşadığı sorunlara yönelik tespitleri oldukça önemli:</span><br /><span style="color: #444444;">"Ülkemizde ne yazık ki kadına yönelik şiddet utancı hala yaşanmaktadır. 21. yüzyılın Türkiye’sinde hala töre veya namus cinayeti, cinsel şiddet, aile içi şiddet, kadınlarımızın hor görülmesi, dövülmesi, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi gibi olaylar yaşanmaktadır. Bir kadının sokak ortasında eşi ya da sevgilisi tarafından katledilmesinin veya küçük yaşta bir kız çocuğunun uğradığı tecavüz olayının medyada yer almadığı bir haftayı bile geçiremez olduk."</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Şiddet Normalleştirildi</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Kadına şiddetin temel nedenleri arasında cinselliğin de yattığını belirten Cem Keçe, "Bekaret, kızlık zarı ve cinsellik üzerine kurgulanmış olan hurafeler, ailelerde bir baskı yaratmakta, namus kavramının sadece kendi üzerine yüklenmesi ile kadına şiddet toplumda kabul görmektedir. Yani kadına yönelik her türlü şiddet bir şekilde normalleştirilmektedir" diye konuşuyor.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Sorunların Temeli Hurafeler</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Dr. Keçe’ye göre sorunların temelinde eğitimsizlik var:</span><br /><span style="color: #444444;">"Kadına şiddeti durdurmak adına alınan kolluk önlemlerinin tek başına bu sorunun önüne geçmek için yetersiz olduğu aşikardır. Sorunun kaynağında ise her olumsuzlukta olduğu gibi eğitimsizlik yatmaktadır. Bugün halen kendi bedenini bile tanımaktan uzak, sorunlarıyla başa çıkabilmekten korkan ve hurafelere, tabulara inanmayı daha kolay gören insanların çoğunlukta olduğu bir toplum süregelmektedir. Kadına şiddet başta olmak üzere, toplumdaki birçok sorunun kaynağı olan hurafelerle ve yanlış inançlarla mücadelenin tek etkin yolu eğitim, özellikle de cinsel eğitimdir."</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><b><span style="color: #444444;">Cinsel Eğitim ve Evllik Öncesi Eğitim Şart</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Cinsel ve evlilik öncesi eğitimin önemine de dikkat çeken Cem Keçe, şu açıklamalarda bulunuyor:</span><br /><span style="color: #444444;">"CİSED olarak kurulduğumuz günden bu yana ilan ettiğimiz deklarasyonumuzda olduğu gibi diyoruz ki: Anaokulundan başlayarak Cinsel Eğitim yasal olarak şart olmalıdır. Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır. Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır. Evlilik Öncesi Anne, Baba ve Eş Eğitimleri yasal olarak şart olmalıdır. Tüm bu görüşlerin ışığında, Türk kadınının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü canı gönülden kutlar, bu günün sembolizminden ziyade, kadın hakları için samimi ve net önlemlerin pratiğe yansıdığı bir gün olmasını dilerim."</span><br /><div><br /></div>

Kadına Şiddet Utancı Sürüyor!

Her gün binlerce kadın evde, okulda, işyerinde, sokakta şiddete maruz kalıyor. Kadın cinayetlerinin bir türlü ardı arkası kesilmiyor. Ka...

Devamı »

Ameliyatsız vücut şekillendirme ile kolayca incelme

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaVsBuQVdT00BhZu2qzzc0LxeAnb1Mw0FZN438r90GdcnWygxHZLTsL4vFGHlWOfPwnZoPj-5wzbwwuVshN2S7z5uYNvv_Tll_SKrn-PfFoRFeAL1WaAvMo_iXHGipUUDJFivOdIbI4Jp2/s1600/body+surgery.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="325" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaVsBuQVdT00BhZu2qzzc0LxeAnb1Mw0FZN438r90GdcnWygxHZLTsL4vFGHlWOfPwnZoPj-5wzbwwuVshN2S7z5uYNvv_Tll_SKrn-PfFoRFeAL1WaAvMo_iXHGipUUDJFivOdIbI4Jp2/s320/body+surgery.jpg" width="400" /></span></a><b><span style="color: #cc0000;">Tüm kadınlar ince bir vücudun hayalini kurar. Eski yöntemlerle yapıldığında günlerce dinlenme gerektiren estetik operasyonlar, artık ağrısız ve acısız bir şekilde kolayca uygulanabiliyor. Yeni teknolojiyle geliştirilen yöntemler, vücut şekillendirmede estetik cerrahi işlemlerinin yönünü değiştiriyor.</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Superplast Estetik Cerrahi Merkezi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Levent Taşçı ameliyatsız vücut şekillendirmeyle ilgili şu önemli bilgileri aktarıyor: “Artık estetik cerrahları elinde kanlı bisturi, kocaman doku makası ve kocaman bir çelik liposuction çubuğu ile ameliyathanelerde görmüyoruz. Bunun yerine küçücük fiber optik kanüller veya bilgisayarlar benzeri gelişmiş lazer cihazları ile yapılıyor bu mucize benzeri teknoloji destekli estetik cerrahi işlemler.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Lazer destekli estetik cerrahi ameliyatların yerini tutan uygulamalar, gerçek anlamda 2006 yılında smartlipo isimli cihazla başladı.Bu hem yağ eriten hemde o bölgedeki cildin gevşeyip sarkmamasını sağlayan cihaz, basen, göbek, kol, gıdı ve diğer vücut bölgelerinde yağ eritme yolu ile inceltme ve germe yaptığı gibi; bu cihazın daha sonra slimlipo gibi gelişmiş versiyonları yıllar içinde başka lazer cihazları ile kombine edildiğinde yüz germe ve yüz gençleştirmeden, lazer destekli meme büyütme ve küçültme uygulamalarından, lazer destekli burun estetiğine kadar tüm estetik cerrahi işlemlere bambaşka teknolojik devrim ve alt yapı oluşturdu.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfapYM_mIUlA-UEV-qphUEVrScUZM6ZFwvxI7SYc8jFEsLjOTKKuDO2IBqlj6Aid6IiA44dj4qTZ6exCTqFrsjASQ5j2lSoD_kzL2FtjUwJF0-VC4sHHXHlxIECPsE0u-IG5L50ooYYg8Y/s1600/cosmetic+surgery.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfapYM_mIUlA-UEV-qphUEVrScUZM6ZFwvxI7SYc8jFEsLjOTKKuDO2IBqlj6Aid6IiA44dj4qTZ6exCTqFrsjASQ5j2lSoD_kzL2FtjUwJF0-VC4sHHXHlxIECPsE0u-IG5L50ooYYg8Y/s320/cosmetic+surgery.jpg" width="320" /></span></a></div><span style="color: #444444;">Bilinçli bir hasta olarak; yüksek teknolojik destekli ameliyatlar veya uygulamaları yaptırmak isteyen ve çok daha ucuza aynı işlemi yaptırdığını düşünürken, işlem sonrası eski ameliyat sonrası sıkıntıları ve sorunları yaşayan aslında kısmen bilinçli olan bir grup hastanın bu sıkıntıları yaşamasının sebebi ise; herşeye rağmen kendilerine eski usül ameliyatların uygulanıyor olması veya teknolojiye hakim olunmaması ve eski teknoloji kullanılıyor olması olsa gerek.”</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Hastaların yaşadıkları klasik liposuction deneyimlerinin lazer lipolizle karşılaştırılamayacağını belirten Taşçı, uygulamaların profesyonel ellerde yapılmasının önemine de değindi: “Hastalarımızın özellikle lazer lipoliz uygulaması yaptırılmaya çalışılırken yaptıkları seçimdeki en büyük hatalarının sebebi; en ucuza en çok yağı aldırmaya çalışıyor olmaları ve sonuçta aynı işlemin yaptırıldığı düşünülüp bambaşka uygulamalara maruz kalınılması ve aslında muhtemelen gerçekte bir lazer lipoliz uygulaması yaptırmamış durumdalar ki; yine muhtemelen klasik liposuction benzeri bir uygulamaya geçirmişler fakat lazer lipoliz geçirdiklerini düşündükleri için, lazer lipoliz hakkında haksız yere olumsuz düşünebiliyorlar.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDJ3zHwZIYHpOVdJAqRAdZzodRQ_iTlu_BNzYPBnbjQLP_4t17rr1kQU4_jtc8q30WL0LFO7pUzRqaF3rX0f0dPDpijm4dJElkqFipFr7riEswFLAbIqULuiIo35pLIM-WfSjm2RZ0Wug9/s1600/A+187447.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDJ3zHwZIYHpOVdJAqRAdZzodRQ_iTlu_BNzYPBnbjQLP_4t17rr1kQU4_jtc8q30WL0LFO7pUzRqaF3rX0f0dPDpijm4dJElkqFipFr7riEswFLAbIqULuiIo35pLIM-WfSjm2RZ0Wug9/s200/A+187447.jpg" width="150" /></span></a><span style="color: #444444;">İlk lazer lipoliz cihazımızla 0,5 ile 1 kg arasında yağ eritebiliyorken; şu anda çok daha yüksek kapasitelere çıkabiliyoruz fakat bu miktar yinede kimi zaman hastalarımda duyduğum ve korktuğum çok yüksek miktarlara teknolojik olarak zaten çıkamıyor. (Elimizde dünyada üretilen en yüksek kapasitedeki cihazların tümü olmasına rağmen) ve Amerikan İlaç ve Sağlık Örgütü’nün belli bir miktar üzerinde yağ eritimini yasaklaması nedeniyle yüksek miktarlarda yağ alınmamalı zaten hangi yöntemle olursa olsun.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Dikkat edilmesi gereken; lazer lipolizde belli bir miktarın üzerinde yağ alınmaz. Bir seferde çok miktarda yağ aldırmak isteyen hastalarımız liposuction istiyorlar demektir ve bu yüksek miktardaki yağı tek seferde aldırıyorlarsa liposuction oluyorlar demektir. Aslında o zamanda doğrusu; yapılacak liposuction uygulamasının bütün risklerinin de uygulama geçirecek insanlara anlatılmış olması gerekir.”</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><br />

Ameliyatsız vücut şekillendirme ile kolayca incelme

Tüm kadınlar ince bir vücudun hayalini kurar. Eski yöntemlerle yapıldığında günlerce dinlenme gerektiren estetik operasyonlar, artık ağr...

Devamı »

Erkekteki "Saldırganlık Geni" Bulundu

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-ovJw-KIOL728VVqKXd5R326kRN4GO7j6ekSxqcBRwnY9OPh3n9r7VYPLhVE_iwA_XguTCiVRgTt9tJ8Wb4fKSwctin1GTu4eboR8bMmke9_HPSaaoyfVI1L2ckZ_TvigEwcSqG3TxcE/s1600/erkeksald%25C4%25B1rgan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #444444;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-ovJw-KIOL728VVqKXd5R326kRN4GO7j6ekSxqcBRwnY9OPh3n9r7VYPLhVE_iwA_XguTCiVRgTt9tJ8Wb4fKSwctin1GTu4eboR8bMmke9_HPSaaoyfVI1L2ckZ_TvigEwcSqG3TxcE/s1600/erkeksald%25C4%25B1rgan.jpg" width="400" /></span></a><b><span style="color: #cc0000;">İsveçli bilimadamları, erkeği agresif hale getiren ve ilişkilerine olumsuz yön veren geni bulduklarını açıkladı. Bu geni taşıyan erkekler, diğer hemcinslerine göre problemli ilişkiler yaşıyorlar...</span></b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">'Allel 334' adı verilen bu geni taşıyan erkekler, ikili ilişkilerinde ve özellikle evliliklerinde 2 kat daha problemli oluyor. Araştırmayı yürüten Stockholm Karolinska Enstitüsü Tıbbi Epidemiyoloji ve Bioistatistik Bölümü'nden Hasse Walum, "Tabii ki insanın ilişkilerinde sorunlar yaşamasında bir sürü faktörler vardır. Fakat bu özel gene sahip olan erkeklerin ikili ilişkilerinde daha problemli olduğunu gördük. Kadınlarda ise böyle bir farklılığa rastlamadık" dedi.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Sonuçları Amerikan akademik bilim dergisi PNAS'da da yayınlanan araştırma ile birlikte, gelecekte otistik, sosyal fobi ve uyum zorlukları gibi hastalıkların çözümü daha da kolaylaşacak.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Gen tespiti sırasında Karolinska Enstitüsü'nde kayıtlı bulunan 21 bin 200 ikiz kişinin listesi çıkarıldı. Bunlardan, karşı cinsle en az 5 yıldır ilişkisi olan 550'si ayrıldı. Seçilen kişiler üzerinde değişik anketler ve röportajlar yapıldı. İlişkilerinde problemi olanların yaklaşık yüzde 40'ında 'Allel 334' geni ortaya çıktı.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Bu genin en az 2 tanesini taşıyan kişinin evliliklerinde 2 misli problem yaşadıkları, bu gene sahip olmayan insanların ise bir sıkıntı yaşamadıkları gözlendi.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span><span style="color: #444444;">Enstitü'deki bilimadamlarından Paul Lichtenstein, "Bu tür genlerin insan ilişkilerini nasıl etkilediğini görmek çok heyecan verici. Bu deneyleri devam ettirmeyi düşünüyoruz" diye konuştu.</span><br /><div><br /></div>

Erkekteki "Saldırganlık Geni" Bulundu

İsveçli bilimadamları, erkeği agresif hale getiren ve ilişkilerine olumsuz yön veren geni bulduklarını açıkladı. Bu geni taşıyan erkekle...

Devamı »

Ereksiyon sağlığın barometresidir

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBRo7O7F0hkyhAwJFNAB_6g-6lBofUgrWHZ-vCjM2Gz604aY7oIS7Igdx_W-HSi9BiXtXUk_UHhYMWtoCZq2Ws9UC6MLCAxQ5Ni10Kpl0IUj-uLbCvBGJ83V7N1wxeFVQVHxMYnYjUiBUJ/s1600/Ereksiyon+sa%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n+barometresidir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBRo7O7F0hkyhAwJFNAB_6g-6lBofUgrWHZ-vCjM2Gz604aY7oIS7Igdx_W-HSi9BiXtXUk_UHhYMWtoCZq2Ws9UC6MLCAxQ5Ni10Kpl0IUj-uLbCvBGJ83V7N1wxeFVQVHxMYnYjUiBUJ/s1600/Ereksiyon+sa%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n+barometresidir.jpg" width="400" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Yaşam biçimi, beslenme alışkanlıkları ve çevre koşullarındaki olumsuz değişiklikler, sağlığı etkileyen risk faktörlerinin artmasına yol açıyor. Sertleşme sorunu da buna paralel olarak artıyor. </span></b><br /><br />Yaşamı tehdit eden bir bozukluk olmasa da çiftlerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebiliyor ve yaşamı tehdit edebilen hastalıkların habercisi olabiliyor. Liv HOSPITAL Üroloji Kliniği’nden Doç. Dr. Muammer Kendirci sertleşme sorununun nedenlerini, korunma yollarını ve tedavi yöntemlerini anlattı.<br /><br />Erkeklerin yaşamında önemli bir yer tutan sertleşme sorunu, şok dalga yöntemi ile tedavi edilebiliyor. Liv HOSPITAL Üroloji Kliniği’nden Doç. Dr. Muammer Kendirci sertleşme sorununun merak edilen ayrıntılarını anlattı. <br /><br /><b>40 yaş üstü her 3 erkekten 1’inde rastlanıyor</b><br />2010 yılı bulgularına göre, Türkiye’de 40 yaşın üzerindeki erkeklerde sertleşme sorunu sıklığı yüzde 33 düzeyindedir. Bir başka deyişle her 3 erkekten 1’inde sertleşme bozukluğu bulunuyor. Hastalık herkeste aynı derecede olmuyor. Genellikle daha genç yaşlarda hafif derecede bozukluklar olabilirken, yaş arttıkça sorunun ciddiyeti de buna paralel olarak artıyor. Hastalığın sıklığı yaşla birlikte belirgin olarak artış gösteriyor.<br /><br />Örneğin; 40-49 yaş arasında her 100 kişiden 17’sinde ve 50-59 yaş arasında 35’inde hastalık görülürken; 60-69’lu yaşlarda her 4 erkekten 3’ünde, 70 yaş ve üzerinde ise her 5 erkekten 4’ünde sertleşme sorunu görülüyor. Bu tablo, daha genç yaşlarda sorun görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Ancak 40 yaş altındaki erkeklerde daha az oranda görülüyor ve yaşı 40 üzerinde olanlara göre genellikle daha hafif düzeyde oluyor. <br />Şeker hastalarında daha sık görülüyor<br /><br />Sertleşme bozukluğu olan erkeklerin yüzde 30’unda altta yatan sorun şeker hastalığıdır. Son yıllarda beslenme alışkanlıklarımızdaki değişiklikler diyabet ve obezitenin görülme sıklığının artmasına yol açtı. Şeker hastalarındaki sertleşme bozukluğu diğer nedenlerden farklılıklar gösteriyor. Genel toplum ortalamasına göre şeker hastalarında sertleşme bozukluğu daha sık görülüyor (her 4 diyabetliden 3’ünde), 5-10 yıl daha erken ortaya çıkıyor, daha ciddi düzeyde seyrediyor, diyabetin ilk belirtisi olabiliyor ve standart tedavilere daha az yanıt veriyor. Bu yüzden, şeker hastalarındaki sertleşme bozukluğunun tedavisi için daha farklı tedavi planı uygulamak gerekiyor. <br /><br /><b>Sertleşme bozukluğuna yol açan bazı durumlar</b><br />• Şeker hastalığı<br />• Kalp damar hastalıkları<br />• Hipertansiyon<br />• Kolesterol yüksekliği<br />• Obezite <br />• Prostat büyümesi, prostat kanseri tedavileri <br />• Kötü beslenme, düzenli fiziksel aktivite yapmama, kronik sigara ve alkol kullanımı <br />• 40’lı yaşlarla birlikte testosteron miktarında azalma. <br /><br /><b>Başka hastalıkların habercisi olabilir</b><br />Sertleşme sorunuyla bir üroloji uzmanına başvuran hastalarda, daha önce tanı konulmamış ciddi hastalıkların varlığına rastlanıyor. Ürologlara ereksiyon bozukluğu nedeniyle başvuran hastaların değerlendirilmeleri sırasında şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve kalp-damar bozuklukları ilk kez fark edilebiliyor. Yani, sertleşme bozukluğu bu hastalıkların ilk belirtisi olabiliyor. Dolayısıyla, sertleşme bozukluğu sağlığın barometresi olarak kendini gösteriyor. Yeterli ereksiyonun olup olmaması, erkeklerin genel sağlık durumlarının adeta bir belirteci gibi davranıyor. Sertleşme sorununun tedavisine yönelik girişimler de genel sağlık durumunun iyileştirilmesine katkıda bulunuyor. <br /><br /><b>Kalp-damar hastalığı riski artıyor</b><br />Kalp ve cinsel organ damarları; yapı, kalınlık ve fonksiyon açısından birbirleriyle benzerlik gösteriyor. Birinde ortaya çıkan bir sorun diğerinde de görülebiliyor. Sertleşme sorunu yaşayan kişilerde kalp-damar rahatsızlıklarının ortaya çıkma riski artıyor. Kalp-damar hastalığı olanların da yarısından fazlasında ereksiyon bozukluğu görülüyor. Orta-ciddi düzeyde sertleşme bozukluğu olanlarda ileride kalp krizi görülme riski iki kat artıyor. Dolayısıyla sertleşme bozukluğu; kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi durumların ilk belirtisi olabilir, bu yüzden bu hastalıklar için bir haberci olarak kabul edilmeleri gerekiyor. <br /><br /><b>Şok dalga tedavisi yüz güldürüyor!</b><br />Sertleşme bozukluğu nedeniyle başvuranlarda, hastaların beklentileri ve istekleri göz önünde bulundurularak tedavi planını yapmak gerekir. Genellikle ağızdan ilaç tedavileriyle hastaların yüzde 70’ine yakınında başarı sağlanabiliyor. Şeker hastalarında tedaviye yanıt yüzde 30-50 düzeyine kadar düşüyor. Ağızdan tedavilerle başarılı olunamayan hastalarda enjeksiyon tedavileri kullanılabilir. Son aylarda sertleşme bozukluğunun tedavisinde şok dalga yöntemi kullanılmaya başlandı. Ağızdan ilaç kullanmak istemeyen, ilaçlara yeterince yanıt vermeyen veya cerrahi tedavi öncesinde başka seçenek isteyen hastalarda bu tedavi uygulanabilir. Penisteki kan akımını artıran bu yöntemin sonuçları oldukça yüz güldürücü. Genellikle daha ciddi sertleşme bozukluğu olan, daha önceki tedavilere yanıt vermeyen hastalarda ise cerrahi tedaviler gerekir. <br /><br /><b>İyi ereksiyon için 5 altın kural:</b><br />• Düzenli egzersiz yapın.<br />• Fazla kilolarınızdan kurtulun.<br />• Sigara ve alkolü sınırlayın.<br />• Akdeniz tipi beslenin.<br />• Testosteronunuzu kontrol ettirin. <br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrEifEV-Wy1Fl4k1_gmOqYx0onngRlK0Y3dUnckIaHGJdN3z_y0pooupaWEukz3GFqO0RV1-XQVyFISCbpnbmoOOTZippGJ6tHJSk8kuLGdf7Iywt7EhA4dVFGI-O_fV1mL7r9cfpGES7Q/s1600/Doc.+Dr.+Muammer+KENDIRCI+Uroloji+Uzmani%EF%80%A2Androloji.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrEifEV-Wy1Fl4k1_gmOqYx0onngRlK0Y3dUnckIaHGJdN3z_y0pooupaWEukz3GFqO0RV1-XQVyFISCbpnbmoOOTZippGJ6tHJSk8kuLGdf7Iywt7EhA4dVFGI-O_fV1mL7r9cfpGES7Q/s1600/Doc.+Dr.+Muammer+KENDIRCI+Uroloji+Uzmani%EF%80%A2Androloji.JPG" width="133" /></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;">Doç. Dr. <br />Muammer Kendirci</td></tr></tbody></table><br /><b>Bunları biliyor musunuz?</b><br />• Ülkemizde 40 yaş üzerinde her 3 kişiden birinde sertleşme sorunu görülüyor. Sertleşme bozukluğu tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır.<br />• Ereksiyon bozukluğu olan her 100 hastadan yalnız 5-10’u tedavi için doktora başvuruyor. <br />• Genç yaş grubunda sertleşme sorununun ciddiyeti daha hafif ve orta düzeyde seyrederken, daha yaşlı erkeklerde sorun orta veya şiddetli düzeyde görülüyor. <br />• Sertleşme bozukluğu için şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, obezite ve kalp-damar bozuklukları gibi hastalıklar tetikleyici faktörü oluşturabiliyor. <br />• Sertleşme sorunu kalp-damar hastalıklarının erken habercidir. <br />• Sertleşmeyi sağlayan en önemli faktörlerden birisi testosteron hormonudur. Kırklı yaşlardan sonra testosteron düzeyinde azalma başlar. <br /><br />

Ereksiyon sağlığın barometresidir

Yaşam biçimi, beslenme alışkanlıkları ve çevre koşullarındaki olumsuz değişiklikler, sağlığı etkileyen risk faktörlerinin artmasına yol ...

Devamı »

Gebelikte Mide Şikayetleri Mutlaka Olmalı mı?

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkOzCdugcc2gdsbUcJDMWhwilbVvpXdUBvBfANdaXsmMfXsLqMbRyrqqe50Cwr76i_4rCZHjOiJ6_jutuSO7rux_E9kDReMQmqwrCelntBSgBa8HD0TzLrAAfdLkyVAbE9V9hoKX8EA7AD/s1600/Hamile+Gorsel+.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkOzCdugcc2gdsbUcJDMWhwilbVvpXdUBvBfANdaXsmMfXsLqMbRyrqqe50Cwr76i_4rCZHjOiJ6_jutuSO7rux_E9kDReMQmqwrCelntBSgBa8HD0TzLrAAfdLkyVAbE9V9hoKX8EA7AD/s1600/Hamile+Gorsel+.jpg" width="213" /></a><b>Bulantı, kusma ve mide şikayetleri anne adaylarının özellikle hamileliğin ilk dönemlerinde sıkça yaşadığı sorunların başında gelmektedir. Bu süreçte her tür yemek, koku ve pek çok neden mide bulantısına neden olarak yediklerini çıkarma ile sonuçlanır. Ancak gebeliğin bu tatlı kaprisi ile başa çıkmak için bazı önlemlerin alınması yeterlidir. </b><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;">Memorial Ankara Hastanesi kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Nesrin Fener, gebelikte mide şikayetleri hakkında bilgi verdi. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;"><b>Hafif sabah bulantıları normaldir</b></span><br /><span style="color: #444444;">Gebelikte bulantı, kusma ve çoğu zaman da midede yanma ile reflü en sık görülen yakınmalardır. Bulantı ve kusma adet gecikmesinden sonra görülen en erken belirtidir ve gebelerin yaklaşık % 60-80’inde görülür. Hafif sabah bulantısı ise hemen tüm hamileliklerde görülebilir. Bulantılar genellikle 5- 6’ncı haftalarda başlar 8’inci haftada zirve yaparak 14-16’ncı haftaya kadar azalır bazen de doğuma kadar devam edebilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;"><b>Kilo kaybı ve organ yetmezliklerine kadar gidebilen tablolar ortaya çıkabilir</b></span><br /><span style="color: #444444;">Gebelikte “Hiperemezis gravidarum” olarak adlandırılan %0.5-1 oranında görülen bulantı ve kusmaların daha ağır yaşandığı tablolar da görülebilir. Kilo kaybına yol açacak düzeyde bulantı-kusma, aşırı elektrolit-sıvı kaybı, bazen de karaciğer ve böbrek yetmezliğine kadar giden bir sorundur. Bu durumlarda hastanede yatırılarak tedavi edilebilir. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;"><b>Sigara, ağır parfüm ve kızartma kokusundan uzak durun</b></span><br /><span style="color: #444444;">Bulantı ve kusmanın tek bir nedeni olmamakla beraber kaynağı çoğunlukla kesin bilinmemektedir. Gebelik hormonları (östrojen, progesteron), tiroid bezinin çok çalışması, gastrointestinal sistem rahatsızlıkları (ülser, özofajit), psikolojik ve genetik nedenler başlıca nedenler arasındadır. Sigara, parfüm, kahve, petrol ürünleri ve kızartma gibi kokular da en önemli tetikleyicilerdendir. Bu nedenle anne adayları sigara içilen ortamda bulunmamalı, anne adaylarının eşleri ve sevenlerinin de hamilelik dönemlerinde hiç sigara kullanmaması gerekmektedir. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;"><b>Mide şikayetlerinden kurtulmak için yaşam tarzı değişikliğine gidin</b></span><br /><span style="color: #444444;">Mide yanması ve reflü şikayetleri ise gebelikte ortalama %30-50 oranında görülür. Erken dönemde başlayarak doğuma kadar giderek artar, genellikle doğumdan sonra düzelir. Takip eden gebelikte tekrarlama eğilimindedir. Bu durum gebelikte ortaya çıkan hormonal ve fizyolojik değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Gebelik öncesi mide şikayetleri olan hastalarda daha fazla görülmektedir. Gebelikte hem hormonların etkisiyle mide boşalması yavaşlar, hem de rahim büyüdükçe mideyi yukarı doğru iter. Sindirim zorlaşır ve aynı zamanda mide ve yemek borusu arasındaki basınç azalıp tersine dönünce yiyecekler yemek borusuna kaçar ve tahriş eder. Böyle durumlarda yaşam tarz değişiklikleri ile reflü ve mide yanmasının azaltılması amaçlanır.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;"><b>Gebelikte bulantı-kusmayı önlemek için;</b></span><br /><span style="color: #444444;">*Kokular tetikleyici olduğu için mutfaktan uzak durmak gerekir.</span><br /><span style="color: #444444;">*Kuru, yağsız, tuzlu gıdalar tüketilmelidir. Sabahları tuzlu krakerler yataktan kalkmadan tüketilebilir.</span><br /><span style="color: #444444;">*Sık sık az az yemeli ve öğün sayısı 6’ya çıkarılmalıdır.</span><br /><span style="color: #444444;">*Limonlu su veya soda iyi gelebilir.</span><br /><span style="color: #444444;">*Baharatlı yemeklerden uzak durmalıdır.</span><br /><span style="color: #444444;">*Alkol, sigara, hazır meyve suları ve diğer asitli yiyeceklerden kaçınılmalıdır.</span><br /><span style="color: #444444;">*Yatmadan en az 2 saat önce beslenme bırakılmalıdır.</span><br /><span style="color: #444444;">*Zencefilin bulantıyı azalttığı bilinmektedir. Zencefil çayı içmek doğru bir tercih olacaktır.</span><br /><span style="color: #444444;">*Bu dönemde zorunlu olmadıkça ilaç kullanılmamalıdır. Demir ve vitamin ilaçları mide şikayetlerine neden olabilir.</span><br /><span style="color: #444444;">*Aşırı bulantı kusmalarda bulantı önleyici ilaçlar ve B vitamini kullanılabilir. Hiperemezis gravidarum gibi durumlarda da ağız yoluyla beslenme bırakılıp serum tedavisi gerekebilir.</span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span> <span style="color: #444444;"><b>Mide yanmaları ve reflüyü önlemek için; </b></span><br /><span style="color: #444444;">*Aşırı kilo almaktan kaçınılmalı,</span><br /><span style="color: #444444;">*Yatağın başını yükseltmeli,</span><br /><span style="color: #444444;">*Yemekten hemen sonra uzanılmamalı ve ani olarak öne eğilmemeli,</span><br /><span style="color: #444444;">*Aşırı sıcak besinlerden uzak durmalı,</span><br /><span style="color: #444444;">*Yemek aralarında bol su tüketilmeli,</span><br /><span style="color: #444444;">*Sıkı giysiler giymekten kaçınılmalı,</span><br /><span style="color: #444444;">*Reflü yaşam kalitesini, uyku düzenini bozuyorsa ve beslenmeyi engelliyorsa tedavi edilmelidir. </span><br /><span style="color: #444444;"><br /></span>

Gebelikte Mide Şikayetleri Mutlaka Olmalı mı?

Bulantı, kusma ve mide şikayetleri anne adaylarının özellikle hamileliğin ilk dönemlerinde sıkça yaşadığı sorunların başında gelmektedir. Bu...

Devamı »

Zayıflama uğruna fıtık olmayın

<div style="text-align: right;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSYc9KF5FaDdX_Ps8T-Fi1j7Ew-KEzFfG5wDXutOiD1w3wqwpxd1lbhB8LCMvYGLLJod4FN5rpkQPhB77uAKXZijrcLDVPCcEhMMfqxakQAmdUB-xsiWsmfRVqp8voQHZ1E_T9elZ8obOQ/s1600/Fit+olmak+ve+yaza+zinde+girebilmek+u%C4%9Fruna.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSYc9KF5FaDdX_Ps8T-Fi1j7Ew-KEzFfG5wDXutOiD1w3wqwpxd1lbhB8LCMvYGLLJod4FN5rpkQPhB77uAKXZijrcLDVPCcEhMMfqxakQAmdUB-xsiWsmfRVqp8voQHZ1E_T9elZ8obOQ/s1600/Fit+olmak+ve+yaza+zinde+girebilmek+u%C4%9Fruna.jpg" /></a></div><b><span style="color: #cc0000;">Kış mevsiminde soğuk havanın kasvetiyle az hareketten dolayı alınan kilolar, havaların ısınmasıyla biran evvel verilmek isteniyor.</span></b><br /><br />Soğuk kış aylarında spordan uzaklaşanlar, bahar döneminde açık spor alanları ve spor salonlarına akın ediyor. Fit olmak ve yaza zinde girebilmek uğruna, tembelleşen vücutlarına gereğinden fazla ve bilinçsiz yüklenenlerse başta fıtık olmak üzere sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyorlar.<br /><br />Yaz mevsiminin yaklaştığını bu günlerde, kadınlar mayo-bikini hazırlığı, fazla kilo ve selülitlerden kurtulmak, erkeler ise; fit ve zinde bir görünüm için spor alanlarında ter döküyor. Bu dönemde yanlış ve ters hareketler, ısınmadan spora başlamak, aşırı zorlanma gibi birçok bilinçsiz spor davranışı, bel ve boyun fıtığı oluşumunu tetikliyor.  Bu yüzde bahar aylarında yanlış spor aktiviteleri nedeni ile oluşan bel ve boyun fıtıklarında artış yaşanıyor.<br /><br /><b>SPOR ESNASINDA BELDEN BACAĞA YAYILAN AĞRI FITIK HABERCİSİ OLABİLİR</b><br />Sağlık kontrolü yaptırmak ve antrenör eşliğinde çalışmak spora bağlı hastalıkların önüne geçiyor…<br />Özellikle fitness, vücut geliştirme, kürek çekme, tenis gibi sporlarda daha fazla görülen bu rahatsızlıklarla karşılaşmamak için başlangıçta tam bir sağlık kontrolünden geçtikten sonra iyi bir antrenör eşliğinde ve kontrolünde bilinçli spor yapılmasının önemini vurgulayan Fizik Tedavi ve Maniplasyon Uzmanı Dr. Ali Şahabettinoğlu, belirtilerin iyi takip edilmesinin teşhis ve tedavide faydalı olacağını belirtiyor.<br /><br />Antrenman sırası veya sonrasında bel veya belden bacağa doğru yayılan bir ağrı olursa bel fıtığı, ense veya enseden sırta-kola yayılan ağrı şikayeti olursa boyun fıtığı olabileceğinin akla getirilmesi ve bir fizik tedavi uzmanına başvurarak teşhis ve gereken tedaviyi yaptırmalarını öneriyor. Ayrıca Uzm. Dr. Şahabettinoğlu, manipülasyon yani elle fizik tedavide bel ve boyun bölgesine germe, bastırma, döndürme gibi çeşitli el teknikleri uygulanarak hafif vakalarda 2-3, orta vakalarda 4-5, ileri ise 8-9 seansta iyileşme sağlandığını söylüyor.<br /><br /><b>TEDAVİ BİTİNCE SPORA DEVAM EDİLEBİLİR</b><br />Fıtık tedavi edildikten sonra doktor kontrolünde belli hareketlere dikkat etmek ve aşırı yüklenmemek şartı ile genellikle tekrar spora dönülebiliyor.<br /><br />Bel ve boyun fıtıklarının tedavisinde manipülasyon yani elle fizik tedavi yöntemini uygulayan ve %98 hastanın tedavisinin mümkün olduğunu ifade eden Bursa Maniplasyon Merkezinden Uzm. Dr. Ali Şahabettinoğlu, sadece %1-2 hastada ameliyat gerektiğini belirtiyor.<br /><br />Bel fıtığında sadece ayaklarda ilerleyen kas gücü kaybı, idrar-büyük abdest kaçırma, boyun fıtığında da ellerde-kollarda ilerleyen kas gücü kaybı şikayeti olan ya da ameliyatsız tedaviye cevap vermeyen %1-2 hastada ameliyat gerektiğini belirtiyor.<br /><br />

Zayıflama uğruna fıtık olmayın

Kış mevsiminde soğuk havanın kasvetiyle az hareketten dolayı alınan kilolar, havaların ısınmasıyla biran evvel verilmek isteniyor. Soğuk...

Devamı »

İşte kadınların doğru bildiği yanlışlar

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiunQ_4rjp8canxk0B3l4wr6f6QEIOYoEffOjoTyQVer6JfDdSB_QZ_jm-BLQF-O2_igwzGT8JyJSj5wth_5u2kaO99etD2BIXzwvRMe1TVGwCUZWucrvzKgS_0B3TYVfiZ2ordibXUmolC/s1600/%C4%B0%C5%9Fte+kad%C4%B1nlar%C4%B1n+do%C4%9Fru+bildi%C4%9Fi+yanl%C4%B1%C5%9Flar.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiunQ_4rjp8canxk0B3l4wr6f6QEIOYoEffOjoTyQVer6JfDdSB_QZ_jm-BLQF-O2_igwzGT8JyJSj5wth_5u2kaO99etD2BIXzwvRMe1TVGwCUZWucrvzKgS_0B3TYVfiZ2ordibXUmolC/s1600/%C4%B0%C5%9Fte+kad%C4%B1nlar%C4%B1n+do%C4%9Fru+bildi%C4%9Fi+yanl%C4%B1%C5%9Flar.jpg" width="311" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Uzmanlar rahim ağzı kanserinin erken evrede tedavi edilebildiğini belirtti</span></b><br /><br />Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Zeki Salar, rahim ağzı kanseri ile ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerini içeren kanser sıklığı istatistik çalışmasında, rahim ağzı kanseri ne sıklık ne de yaşamı tehdit edici özelliği ile en sık görülen ilk 10 kanser arasında olmadığını belirten Op.Dr. Salar, “Hastalık, tüm kanser türleri arasında 17’inci sırada görülmektedir” dedi.<br /><br /><b>BELİRTİ VERİYOR</b><br />Rahim ağzı kanserinin sinsi bir hastalık olduğu yönündeki bilginin yanlış olduğunu kaydeden Op.Dr.Salar, şöyle konuştu: “Kadın kanserleri arasında özellikle yumurtalık kanseri başta olmak üzere birçok türde, hastalığın ileri evrelerine kadar herhangi bir belirtiye rastlanmazken, rahim ağzı kanseri erken evrelerde belirti vermektedir. Erken evrede; anormal lekelenme tarzı vajinal kanamalar, cinsel ilişki sonrası kanamalar, kötü kokulu akıntı, et suyu kıvamında akıntı, genital kaşıntı ve yanma gibi sıklıkla görülen belirtilerle kendini gösterebilir”<br /><br /><b>NEDENİ HPV VİRÜSÜ</b><br />Toplumda genel olarak rahim ağzı kanserinin nedeninin belli olmadığı yönünde yanlış düşünceler olduğuna değinen Op. Dr. Salar, şunları söyledi:<br /><br />”Günümüzde birçok kanserin asıl etkeni belli değildir. Sadece bazı faktörlerin, bazı kanserlerin ortaya çıkışını kolaylaştırdığı, süreci hızlandırıldığı bilinmektedir. Örneğin; sigara içimi akciğer kanserinde, aşırı alkol tüketimi pankreas kanserinde süreci hızlandırır. Rahim ağzı kanserinde ise diğer kanserlerden farklı olarak bir virüsün kansere neden olduğu ispatlanmıştır. Bu virüs, Human Papilloma Virüsü (HPV). HPV’nin yüzden fazla çeşidi olup tümü kansere yol açmaz. Etken olarak virüsün saptanması; kabakulak, kızamık gibi hastalıklarda olduğu gibi virüse karşı koruyucu aşı geliştirme düşüncesinin oluşmasını sağlamıştır.”<br /><br /><b>VİRÜSÜN İKİ TİPİ İÇİN AŞI</b><br />Rahim ağzı kanserinin erken evrede yakalanıp tedavi edildiğinde başarı oranının yüzde 80-85 olduğunu anlatan Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Zeki Salar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erken teşhisi çok kolay ve yine erken dönemde yapılan tedavi sonuçları son derece yüz güldürücüdür. Hastalık, günümüzde en korkutucu kanser türleri arasından çıkmış, ölümcül olmaktan çok uzaktadır. Rahim ağzı kanseri erken dönemde belirti veren özelliğinin yanında, tanısı jinekolojik muayene ve Smear Testi ile kolaylıkla konulabilmektedir."<br /><br />Rahim ağzı kanserine yol açan HPV’nin 100’den fazla tipinin mevcut olduğunu anlatan Salar, sözlerine şöyle devam etti: "Günümüzde rahim ağzı kanserine yol açan iki tipine karşı koruyucu aşı geliştirilmiştir. Halen HPV’ye yönelik iki farklı aşı mevcuttur. Her ikisi de rahim ağzına sıklıkla neden olan HPV 16 ve HPV 18'e karşı koruma sağlamaktadır. Aşılar HPV’nin iki tipine karşı koruma sağlar. Ancak, bu iki virüs, rahim ağzı kanserinin oluşmasında yüzde 70 oranında sorumludur. Aşının ömür boyu koruma sağlayıp sağlamadığı kesinlik kazanmamıştır.”<br /><br />Rahim ağzı kanserinde bilinen en önemli risk faktörünün HPV olduğuna dikkat çeken Op.Dr.Salar, hastaların yüzde 99.7’sinde bu virüsün saptandığını, HPV’nin cinsel yolla bulaşan en yaygın virüs olduğunu ve toplumda çok yaygın bulunduğunu sözlerine ekledi.<br /><br />İHA<br /><br />

İşte kadınların doğru bildiği yanlışlar

Uzmanlar rahim ağzı kanserinin erken evrede tedavi edilebildiğini belirtti Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Zeki Salar, r...

Devamı »

Regl dönemlerinde inanılmaz değişim!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpchTmSYI4nF4cqVzZIQkDvKb_w4jSGaXLXY2YLvkB8n2Hg9k3JnNhzrNnQonZIhRatHm-Bxf6c7F_eeAD3xT5OSxY7mvKCCjsyim42XpZ5Uy_ywX27SbGt-UCGFNTvZZl6ruQ4mCn_ioj/s1600/Regl+d%C3%B6nemlerinde+de%C4%9Fi%C5%9Fim.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpchTmSYI4nF4cqVzZIQkDvKb_w4jSGaXLXY2YLvkB8n2Hg9k3JnNhzrNnQonZIhRatHm-Bxf6c7F_eeAD3xT5OSxY7mvKCCjsyim42XpZ5Uy_ywX27SbGt-UCGFNTvZZl6ruQ4mCn_ioj/s320/Regl+d%C3%B6nemlerinde+de%C4%9Fi%C5%9Fim.jpg" width="291" /></a></div><b><span style="color: #cc0000;">Pek çok bayanın ortak sorunu adet öncesi gerginliği. Kadınlar regl dönemlerinde işte böyle değişiyor!</span></b><br /><br />Baş ağrısından öfkeye kadar bir dizi şikayete yol açan bu sendroma karşı çeşitli tedavi yöntemleri uygulanıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, bu durumun bir hastalık olmadığı için kadının yaşam kalitesini ve sağlığını artırmak için tedavi uygulandığını söylüyor.<br /><br />Kadınlar her ay adet dönemlerine yakın fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşıyor. İşyeri ve aile içi tartışmaları en çok bu dönemde oluyor. Çünkü kadınların hoşgörüsü, sabrı, dayanma gücü en aza iniyor. Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu kadınları esir alıyor. Her ay tekrarlanan Adet Öncesi Gerginlik Sendromu olarak tanımlanan bu değişiklikler, kadınların hayatını zorlaştırıyor. Kadınların bu zor anlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve hayatını kolaylaştırabilmek amacıyla Acıbadem Maslak Hastanesi'nde Adet Öncesi Sendromu yaşayan kadınlara özel bir klinik kuruldu.<br /><br />"Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği" Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, adet öncesi dönemde her 100 kadından 95'inin fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşadığını, yüzde 40'ının ise bu gerginlik yüzünden günlük yaşamda sorunlarla karşı karşıya kaldığını, bunların da yüzde 5-10'unun çok ciddi boyutlarda rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor.<br /><br />Üstelik bu belirtiler her kadına göre de değişiyor. Sendrom; adetten 2–14 gün öncesinden başlayan fiziksel ya da ruhsal çok değişik bulguların ortaya çıkması fakat adet kanamasıyla birlikte 10–12 günlük süre içinde kaybolması, adeta değişik bir kişilik yapısında hayatını sürdürmesi, ay ve ay tekrar etmesi ile kendini belli ediyor.<br /><br /><b><span class="Apple-style-span" style="color: magenta;">SARA, MİGREN ATAKLARINI ARTIRIYOR</span></b><br /><br />Adet öncesi dönemde kendi tanısını almış birçok tıbbi rahatsızlık (sara, migren, astım nöbetleri, alerjik reaksiyonlar gibi) artabiliyor. Bu hastalıklar kendilerine özgü tedavilerinin yanısıra, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu'nun tedavisinden de yarar görebiliyorlar. Sara hastası bir kadın adet öncesinde hastalığıyla ilgili bir alevlenme yaşıyorsa, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu tedavisinden de sara adına yarar görebiliyor.<br /><br /><b><span class="Apple-style-span" style="color: magenta;">PROGESTERON HORMONU VÜCUDUN DÜZENİNİ ALTÜST EDİYOR</span></b><br /><br />Adet öncesi döneminde salgılanan progesteron hormonuna vücut ve beyin uygunsuz tepkiler gösterebiliyor. Tamamen doğal ve fizyolojik olan bu biyolojik süreç de vücudun progesteron hormonunun azalıp yükselmesine verdiği bir anlamda uygunsuz tepki veriyor. Kültürel yapıda ağrının algılanmasında önemli bir etken. Kadının ekonomik ve sosyal özgürlüğüne kavuştuğu kültürlerde bu bulgular daha çok ruhsal yönden ortaya çıkıyor. Ruhsal bulguların ortaya konmasının kabul görmediği kültürlerde fiziksel bulgularla ortaya çıkıyor, eşine bağırmanın hoş karşılanmadığı kültürde bel ağrısıyla kendini gösterebiliyor.<br /><br /><b><span class="Apple-style-span" style="color: magenta;">HASTAYA 'ADET GÜNLÜĞÜ' TUTTURUYORUZ</span></b><br /><br />Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, çeşitli yakınmalarla gelen hastanın dikkatli dinlenerek bulguların adet düzeniyle karşılaştırılması sonucunda tanı konulduğunu belirtiyor.<br /><br />Dr. Öztürk, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bir iki ay süresince hastanın tuttuğu günlükler bize yardımcı oluyor. Her gün hangi bulguları ne şiddette hissettiğini böylece ölçebiliyoruz. Altta yatan bir hastalık olmadığından yapılacak testlerin tanıda fazlaca bir faydası yok, hepsi genelde normal çıkacaktır. Ancak benzer şekilde rahatsızlıklar varsa bu hastalıkların tek tek değerlendirilmesi ve şikayetlerin bu nedenlerden kaynaklanmadığından emin olunması gerekiyor.<br /><br /><b><span class="Apple-style-span" style="color: magenta;">ADET ÖNCESİ GERGİNLİK SENDROMUNU AZALTAN UYGULAMALAR</span></b><br /><br />- Tedavide ilk nokta kadının bu konuda bilgilendirilmesidir. Bunun bir hastalık olmadığının anlatılması gerekiyor. Tedavinin kendi yaşam kalitesini ve sağlığını artırmak için verildiğinin ifade edilmesi gerekiyor.<br /><br />- Sağlıklı bir beslenme önemli. Daha az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmesi, pirinç, patates, yulaf türevi yiyecekler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Adet döneminde daha da çok dikkat etmek gerekiyor.<br /><br />- Çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması öneriliyor. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak lazım. Çikolata yenilince şeker yükseliyor, aniden düşüyor. Vücut ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor.<br /><div><br /></div>

Regl dönemlerinde inanılmaz değişim!

Pek çok bayanın ortak sorunu adet öncesi gerginliği. Kadınlar regl dönemlerinde işte böyle değişiyor! Baş ağrısından öfkeye kadar bir di...

Devamı »

Pirinç kilo aldırmıyor, tok kalmanıza yardımcı oluyor..

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFF2aHS0jEhYUKbKm19-XinPazoSs24NBRFxK8ZKE728SB8WNsssC5z2H6VhY31omxHEdLmcciKy33y0Of9S3tuXu2bn0jbGlprvLRLGDXA3wgvlrSLO8eeWKLQcurTVNFbuXfBdZZTII/s1600/11506399.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="299" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFF2aHS0jEhYUKbKm19-XinPazoSs24NBRFxK8ZKE728SB8WNsssC5z2H6VhY31omxHEdLmcciKy33y0Of9S3tuXu2bn0jbGlprvLRLGDXA3wgvlrSLO8eeWKLQcurTVNFbuXfBdZZTII/s320/11506399.jpg" width="320" /></a></div><b><span style="color: #cc0000;">Yeni çalışma, bu popüler tahılın gerçekten doyurduğunu gösteriyor-</span></b><br /><br /><i><b>Diyet Yapanların Dikkatine: Pirinç Tok Kalmanıza Yardımcı Oluyor.. Kilo Almanıza Değil!</b></i><br /><br />Las Vegas, -Ağustos 2012- Yeni araştırma, beyaz ve kahverengi pirinçten oluşan bir garnitürün öğünlere leziz bir aroma ve besleyici öğelerden daha fazlasını kattığını göstermektedir. Aslında, bu çalışmanın Gıda Teknolojisi Uzmanları Enstitüsü (Institute of Food Technologists / IFT) Yıllık Toplantısı’nda bugün açıklanan sonuçları, beyaz ya da kahverengi pirincin, hem yemekten zevk almaya hem de kalorileri kontrol etmeye çalışan kişiler için son derece önemli olan doygunluğu ve tokluğu sağladığını kanıtlamaktadır. <br /><br />Kahverengi ve beyaz pirincin tokluk ya da doygunluk üzerindeki etkilerini inceleyen ilk insan klinik çalışmasında, Minnesota Üniversitesi Gıda Bilimi ve Beslenme Bölümü’ndeki araştırmacılar, beyaz ve kahverengi pirinçten oluşan 400 kalorilik kahvaltıları 400 kalorilik standart glikoz çözeltili kontrolle kıyaslayan normal kilolu 20 erişkin erkek ve kadın arasındaki tokluk işaretlerini karşılaştırmıştır. Her denek farklı zamanlarda üç test kahvaltısı yapmış ve ardından araştırmacılar yemekten dört saat sonra açlık ve tokluğu değerlendirmiştir. <br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUEKGNcTbHhdaxgWasAuCcYZX7-VuYNYyasQdNaDbcct7XqN_laiOohnlsVZKHG0mRvuAzjdVHq4FjiHERhcBvQEFgcyLInenzsqxktaJy2zr0__D2Lygge8umKK8dmQ7vRafxs2Sid1E/s1600/14507495.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="221" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUEKGNcTbHhdaxgWasAuCcYZX7-VuYNYyasQdNaDbcct7XqN_laiOohnlsVZKHG0mRvuAzjdVHq4FjiHERhcBvQEFgcyLInenzsqxktaJy2zr0__D2Lygge8umKK8dmQ7vRafxs2Sid1E/s320/14507495.jpg" width="320" /></a><br />Sonuçlar tokluğun test kahvaltıları arasında anlamlı ölçüde farklılık gösterdiğini, hem beyaz hem de kahverengi pirinçte glikozlu içeceğe kıyasla artan tokluk ve doygunluk yaşandığını göstermektedir. <br /><br />“Sonuçlarımız, beyaz ve kahverengi pirincin tokluk ya da doygunluk verdiğini ve doygunluk kalorileri kontrol etmeyi kolaylaştırdığı için, her ikisinin de öğünlere ek ya da atıştırmalık olarak harika bir seçim olduğunu gösteriyor,” diye açıklayan, araştırmayı yürüten Minnesota Üniversitesi’nden bir araştırmacı Snow Wang sözlerine şöyle devam ediyor: “Ayrıca beyaz ve kahverengi pirincin doygunluk değerleri arasında bir fark yoktu ki, bu her ikisinin de sağlıklı, dengeli, kalori kontrollü bir diyetin parçası olabileceğini ortaya koyuyor.” <br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPeYsuKhf1ikL0MWHGzJePjKNfjJWWZDDq3wDU31vgns8R-HskzoVE-Igs5PmgBoVjUZLn2Wr1QDZ0b8jLWIuYJx5W7xZIGoymrhTrFwSZDiGhTEahkIOXyXxk0q1I60Fv6cYRVr1Z6Gs/s1600/Rice.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPeYsuKhf1ikL0MWHGzJePjKNfjJWWZDDq3wDU31vgns8R-HskzoVE-Igs5PmgBoVjUZLn2Wr1QDZ0b8jLWIuYJx5W7xZIGoymrhTrFwSZDiGhTEahkIOXyXxk0q1I60Fv6cYRVr1Z6Gs/s200/Rice.jpg" width="200" /></a>Bu çalışma, pirinç tüketen kişilerin pirinç yemeyen kişilere kıyasla fazla kilolu olma olasılığının daha düşük olduğunu, daha dar bel çevresine sahip olduğunu ve genel olarak daha sağlıklı bir beslenme düzenleri olduğunu gösteren yakın zamanda yayımlanmış iki çalışmayı da içeren gelişen literatüre katkıda bulunmaktadır.1,2<br /><br />Pirinç, kilo vermek ya da sağlıklı bir beslenme düzenini korumak için mücadele eden milyonlarca Amerikalı için akıllıca bir seçimdir. Yarım bardak pişmiş pirinç, sadece 100 kaloridir. Pirinç genellikle sebze, meyve, yağsız et ve fasulye gibi sağlıklı besinlerle yendiği için, sağlıklı, dengeli bir beslenme düzeni sağlamaya yardımcı olabilir. Aslında, Nisan ayında San Diego’da Deneysel Biyoloji 2012’de sunulan bir çalışma, beyaz ya da kahverengi pirinç yemenin beslenme düzenini geliştirmeye, kilo ve diğer hastalık risklerinin kontrolüne yardımcı olduğunu göstermiştir. Tufts Üniversitesi, Friedman Beslenme Okulu’nda Ulusal Sağlık ve Beslenme İncelemesi Araştırması 2007-2008 verilerine dayalı olarak yürütülen araştırma, erişkinlerle çocuklar dahil pirinç yiyen kişilerin anlamlı ölçüde daha fazla folik asit, demir, potasyum, B6, B12, A ve D vitaminleri aldığını ve yağ ve doymuş yağdan tükettikleri kalorinin yüzdesinin daha düşük olduğunu göstermiştir.<br /><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2o-iEj1ZTpegon7BJNIPKmqjPJEqHSDXyPq4BGiqthGqCtLDYc7TdewOzmRL84x5AgbP4TtWrRD_VKj8nmjQduFTwCCrzhHUJbHqXlFTU69SwAkGPXayDyMz-tAVqT1-jXU4GteCl0ok/s1600/5932290.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2o-iEj1ZTpegon7BJNIPKmqjPJEqHSDXyPq4BGiqthGqCtLDYc7TdewOzmRL84x5AgbP4TtWrRD_VKj8nmjQduFTwCCrzhHUJbHqXlFTU69SwAkGPXayDyMz-tAVqT1-jXU4GteCl0ok/s320/5932290.jpg" width="320" /></a></div>Ayrıca kahverengi pirinç, %100 öğütülmemiş hububattır ve beyaz pirinç, demir dahil önemli besin maddeleri ve folik asit açısından zengindir. <br /><br />“Öğünlerde pirinç yemenin birçok yararı var,” diye belirten ABD Pirinç Federasyonu, Yurtiçi Üretim Başkan Yardımcısı Anne Banville sözlerine şöyle devam ediyor: “Lezzetli, çok yönlü, besleyici ve artık kilo kontrolüne yardımcı olabileceğini de biliyoruz. En çok pirinç tüketen ülkelerdeki nüfusun genellikle en zayıf ve dünyanın en sağlıklı kişileri arasında olması hiç şaşırtıcı değil. Pirinç, aynı zamanda porsiyon başına yalnızca 20 kuruşluk maliyetiyle en bütçe dostu gıdadır.“<br /><br /><br />

Pirinç kilo aldırmıyor, tok kalmanıza yardımcı oluyor..

Yeni çalışma, bu popüler tahılın gerçekten doyurduğunu gösteriyor- Diyet Yapanların Dikkatine: Pirinç Tok Kalmanıza Yardımcı Oluyor.. Ki...

Devamı »

Yaz makyajı hakkında yeni trendler

<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvWG24f4yj6JeU32q-C2qnIzvxUmNpuFJbyq9PgFFkf3MsOLXHpjFpVBPWnjLOnATGukvh-OGVs3_CHjOGuiJFkzrTu9GQE4mnvfTqDApGemUVILaXINpjyHu6iDMIgLrUV_OMVyHnVmih/s1600/Yaz+makyaj%C4%B1+hakk%C4%B1nda+yeni+trendler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="283" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvWG24f4yj6JeU32q-C2qnIzvxUmNpuFJbyq9PgFFkf3MsOLXHpjFpVBPWnjLOnATGukvh-OGVs3_CHjOGuiJFkzrTu9GQE4mnvfTqDApGemUVILaXINpjyHu6iDMIgLrUV_OMVyHnVmih/s320/Yaz+makyaj%C4%B1+hakk%C4%B1nda+yeni+trendler.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sezonun makyaj trendleri </td></tr></tbody></table><b><span style="color: #cc0000;">Yaz ayı gelince hangi tür makyaj yapılır? İşte size bilmediğiniz yöntemler.</span></b><br /><br />İki ünlü ve başarılı makyaj artisti Nur Toktay ve Gila Benzera, Yaz sezonu makyaj trendlerini ve bu trendleri nasıl uygulayacağınızı açıklıyor…<br /><br /><b>YÜZ ŞEKLİNE GÖRE GÖLGE VERME</b><br />Temel olarak bilinmesi gereken tek bir şey var: Kusurları örtmek için gölgelendirme şart. Bunu yaparken de ciltten bir-iki ton daha koyu fondöten tercih etmek gerekiyor.<br /><b><br /></b><b>UZUN YÜZLER: </b>Yüzün uzun görünmesinin nedeni alın yapısının yüksekliği ve çene yapısının uzunluğudur. Alnı bu görüntüden kurtarmak için çevresini koyu renkli fondöten yardımıyla gölgelendirmek gerekir. Çenenin uzunluğu çene bölgesine uygulanan gölge ile ortadan kalkar. Son olarak transparan bir pudra ile fondöteni sabitlemek yeterli olacaktır.<br /><b><br /></b><b>YUVARLAK YÜZLER: </b>Yüze oval bir görünüm vermek için yapılan ilk iş elmacık kemiklerini belirginleştirmektir. Gölgelendirme elmacık kemiklerin altından şakaklara doğru yapılmalı. Çene kemiği de yine koyu renkli fondötenle kullanarak gölgelendirilir. Yüzde elmacık kemikleri belirgin değilse ortaya çıkarmak gerekir.<br /><b><br /></b><b>ÜÇGEN YÜZLER: </b>Alın geniş, çene ince ve uzundur. Alnı daraltmak için ten renginden bir-iki ton koyu fondöten ile şakaklara doğru gölgelendirme yapılmalıdır. Alnın saç diplerine kadar olan bölümüne ise normal fondöten uygulanır. Gölgelendirme şakak kemiklerinde baskın iken çene bölgesinde tene uygun fondöten tercih edilerek yapılır. Üçgen yüzlerde toprak tonlarında allık sürmek gerekir. Gölge gibi algılanacağından yüzün olduğundan daha ince görünmesini sağlar. Şeftali tonları ise her ten rengine uygundur.<br /><br /><b>KARE-KÖŞELİ YÜZLER: </b>Göze çarpan, çene kemiklerinin çıkık, alnın dikdörtgen ve aynı zamanda bombesiz olmasıdır. Alın bölgesinde yapılacak gölgelendirme yine şakak kemiklerine doğru uygulanmalıdır. Kulak memesinin alt kısmından başlayıp çeneye kadar olan bölüm ise koyu renk fondöten ile gölgelendirilir. Bu tip yüzler kemikli olduğu için elmacık kemikleri de genelde çıkıktır. Ve yüzün güzelliğini vurgulayan en önemli detaylardır.<br /><br /><b>Makyaj artisti Gila Benezra'dan:</b><br /><b>SEZONUN DOĞAL GÖRÜNÜMLERİ</b><br />Makyajda son trend, doğal görünüm. Ve bu trend çok uzun zaman sürecek gibi görünüyor. Artık birçok kişi abartılı makyajdan kaçınıyor. Makyajı ise sadece sağlıklı ve daha canlı görünmek adına kullanıyor. Bunun için de bazı kurallara uymak gerekiyor…<br /><br />• Makyajın daha hoş görünmesi için makyajdan önce temiz bir cilt hazırlanmalı.<br />• Cilt önce temizlenip arındırılmalı. Daha sonra nemlendirerek makyaja hazır hale getirilmeli. Temiz ve nemli bir cilt her zaman daha az makyaj gerektirir. Böylece ten makyajı daha doğal bir görünüme kavuşur.<br />• Seçilecek fondöten rengi kişinin teninde kaybolan renk olmalı. Fondöten seçerken uygulayacağınız ufak bir test sizi yüzünüzde maske gibi durabilecek olan fondötenden kurtarır. Çene bölgesinde uygulayacağınız renk testiyle cildinizle birebir örtüşen rengi bulduğunuzda o sizin fondöten renginiz olur.<br />• Yapılan en büyük yanlış bronz görünmek adına koyu renkli bir fondöten seçmektir. O zaman fondöteni boyuna belki dekolte bölgesine de sürmek zorunda kalırsınız.<br />• Bronz bir görünüm elde etmek için doğru ten renginizde seçtiğiniz fondötenin üstüne bronz pudra uygulayın. Alın, çene, elmacık kemikleri ve burun dışındaki bölgeler mutlaka aydınlık kalmalı.<br />• Allığınızı hafifçe gülümseyerek yanaklarınıza dairesel hareketlerle sürün. Allık seçimlerinizi canlı renklerden yana yapın. Unutmayın, dikkat çekici tonlar sizi olduğunuzdan daha sağlıklı ve daha genç gösterir.<br /><br />

Yaz makyajı hakkında yeni trendler

Sezonun makyaj trendleri Yaz ayı gelince hangi tür makyaj yapılır? İşte size bilmediğiniz yöntemler. İki ünlü ve b...

Devamı »

Depresyondan çıkmanın yolu Botoks'tan geçiyor

<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYn2INjj7dEMI7aoopbLUBtaq20tVNXnJtjlqhPlj2O3cn38d3WBaLuQBrTRejll9qCuxjaQkRxHJPsC68_oMLPwbWy3cCwko0oe3O_l-PppjASrVf2UBU1-vzsn9zaIW-b98EUReEeKos/s1600/btks.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="263" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYn2INjj7dEMI7aoopbLUBtaq20tVNXnJtjlqhPlj2O3cn38d3WBaLuQBrTRejll9qCuxjaQkRxHJPsC68_oMLPwbWy3cCwko0oe3O_l-PppjASrVf2UBU1-vzsn9zaIW-b98EUReEeKos/s1600/btks.jpg" width="320" /></a><b><span style="color: #cc0000;">Soğuk havaların kasvetinden sıkıldıysanız, ‘Depresyonda mıyım acaba?’ diye düşünüyorsanız önce aynaya bakın. Neden mi? Çünkü botoks yaptırmak sadece kırışıklıklara iyi gelmiyor aynı zamanda depresyondan da kurtarıyor. </span></b><br /><br />Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Serkan Dinar da botoks’un ruh haline iyi geldiğini belirtiyor.<br /><br />Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nin yakın zamanda yayınladığı ‘Botoks depresyona iyi geliyor’ makalesi akıllara botoks ve depresyon arasındaki bağı getirdi. Op. Dr. Serkan Dinar da hastalarından gözlemlediği kadarıyla bu sonucun doğru olduğunu belirtiyor. Op. Dr. Serkan Dinar, “Botoks sonrası tüm hastalarımda, kendi gözlemlerim ve onların bana ifadeleriyle daha pozitif bir bakış açısına kavuştuklarını gördüm.<br /><br />Sabah aynada çatık kaşlı, yorgun yüz hatlarına sahip ifadesini gören bir kadının tüm günü motive olmuş olarak geçirmesi zaten olanaksız. Önemli olan bu işlemin doğru noktalara, doğru yöntem ve miktarla yapılması çünkü botoks doğru şekilde yapılmadığı takdirde, yüzde ‘şaşkın’ bir ifade ortaya çıkabiliyor.Psikoanalitik Kuram'ın kurucusu Freud, üzgünlük ya da üzgün ifadeye neden olan kasları iki kaş ortasında ve alında tanımlamış.<br /><br />Dolayısıyla botoks enjeksiyon noktalarından da olan bu yerleşimdeki kaslar, bu işlemle devre dışı bırakıldığında, yüzdeki o söz konusu kızgın, üzgün ve yorgun ifade otomatik olarak kalkıyor. Doğru ellerde yapılan botoks uygulamaları sonrasında ise tüm mimikler çalışıyor ve aynı zamanda da yüze duru, sakin bir güzellik ekleniyor. Her şeyden önce sabah kalktığında kendini aynada bu hoş yüzle gören bir kadın, güne motivasyonu güçlü olarak başlıyor ve gün içinde karşılaştığı kişilerden alacağı güzel sözlerle de psikolojisi olumlu yönde etkileniyor” diyor.<br /><br />Botoks yanlış uygulandığında ise psikolojiye etkisi olumsuz yönde olabiliyor. Çünkü botoks yanlış uygulandığında göz kapağında düşmeler ve şaşkın ifade gibi kötü görünümler ortaya çıkıyor. Bu durumun kötü olduğunu belirten Op. Dr. Serkan Dinar, yanlış uygulanan botoks sonrasında eğer tüm kaslar durdurulmadıysa, eksik dozaj söz konusuysa genelde küçük rötuşlarla düzeltmeler yapılabileceğini belirtiyor. Dinar, “Ama eğer dozaj fazlalığı olmuş ve tüm kaslar durmuş ve mimiksiz bir yüz ifadesi varsa o zaman da, ya yüksek doz B vitamini ile kasların yeniden çalışması için uğraşıyoruz ya da mimik kaslarına elektriksel uyaran veren tedavi edici cihazlarla mimik kaslarını yeniden çalıştırıyoruz. Eğer göz kapağında düşüklük oluştuysa o zaman da göz damlaları ile göz kapağının yeniden açılması sağlıyoruz” diyor.<br /><br /><b>Depresyona giren botoks’a koşuyor!</b><br /><b><br /></b>Op. Dr. Serkan Dinar’a göre kendisine botoks yaptırmak için başvuran kadınların yüzde 70’i ev, iş ve sosyal hayatlarında etkilendikleri olumsuz duygu durumları, depresif öğeler nedeniyle geliyor. Kalan yüzde 30 için ise botoks uygulaması, 6 ayda bir günlük makyaj gibi yapılması gereken bir alışkanlık şekline dönüşmüş durumda. <br /><br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"> <tbody><tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnplwp-vDZQCB7lD0UxC2g7baeT-J9TxRaNIbtw15opcsxvPuNQYfTt67_NbuGot2iQYe8UUDE_T9RFcsHkoUaDZ9Dv-xmVYn8tMuJELNPEYqmGyCuSOG3Do-2FmCPd4yqVEoX0jguhT1d/s1600/serkandinar.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnplwp-vDZQCB7lD0UxC2g7baeT-J9TxRaNIbtw15opcsxvPuNQYfTt67_NbuGot2iQYe8UUDE_T9RFcsHkoUaDZ9Dv-xmVYn8tMuJELNPEYqmGyCuSOG3Do-2FmCPd4yqVEoX0jguhT1d/s1600/serkandinar.JPG" width="200" /></a></td></tr><tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;">Op. Dr. Serkan Dinar</td></tr></tbody></table><b>Ev hanımları botoks’u seviyor</b><br /><b><br /></b>Op. Dr. Serkan Dinar ev hanımlarının çalışanlara oranla daha fazla botoks yaptırdığını belirtiyor ve “Magazin sayesinde televizyon ve dergilerden yenilikleri en çok onlar takip ediyor. İş kadınları ise çalışmaktan daha az vakit bulabiliyor. Bence oran yüzde 60 ev hanımı, yüzde 40 çalışan kadın” diyor. <br /><br />Botoks için başvuru yaşı aslında 30 yaştan itibaren olmalı ama 20’li yaşlarda da botoks uygulaması talep edilebiliyor. Op. Dr. Serkan Dinar genel olarak gerekmeyen kişiye yapmama taraftarı olduğunu ve üstü yaş limitinin olmadığını 70 yaşında da botoks yaptıran hastalar olduğunu söylüyor.<br /><br />

Depresyondan çıkmanın yolu Botoks'tan geçiyor

Soğuk havaların kasvetinden sıkıldıysanız, ‘Depresyonda mıyım acaba?’ diye düşünüyorsanız önce aynaya bakın. Neden mi? Çünkü botoks yapt...

Devamı »