İlişkilerde bağımlılık; kişinin kontrol etmek istemesine rağmen, davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini kontrol edememesi, kendisini bir başkasına muhtaç hissetmesi ve kendisiyle içsel bir çatışma yaşamasıdır. Aile içi çatışmaları tetikleyen ve toplum ruh sağlığı açısından yıkıcı etkileri olabilen bağımlılık konusunda, toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED); yeni bir basın açıklaması yaptı. İşte CİSED'in basın açıklamasından çok çarpıcı başlıklar:
Bağımlılık ve bağlılık aynı şey değildir
Bağımlılık ve bağlılığın aynı şey olmadığına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem KEÇE; "İlişkilerde bağlılık, bir kişiye özgürce sevgi ve saygı ile yakınlık duymak ve yakınlık göstermek demektir; bağımlılık ise, başka bir kişiye bağlı olmak, muhtaç olmak, özgür ve özerk olmamak demektir. Evlilik ya da duygusal ilişkilerde bireyler eşlerini hayatlarının merkezine koyup tek beden, tek ruh, tek zihin olmaya çalışıyorsa bu bağımlılığa giden bir ilişkidir. İlişkilerinde kaybetme korkusu yaşayan, tecrübesiz, çevresi dar, asosyal, kendine özgüveni ve kendilik değeri düşük, kendini çirkin, yetersiz, güçsüz gibi nitelendirmeler yüklemiş, daha önce olumsuz içerikli ve sonuçlu bir ilişki yaşamış kişilerde bağımlı ilişkilere daha sık rastlanabiliyor. Bu kişilerin çocukluğu incelendiğinde; annelerinin zorlayıcı, mesafeli, öfkeli, ihmal edici ya da reddedici olduğu görülebiliyor.
Yani ihtiyaçları uygun biçimlerde karşılanmadığında bu çocuklar yetişkinliklerinde bağımlı ilişkiler geliştirilebiliyorlar. Bu nedenle bağımlı kişi eşini kendi gölgesine almak, burada tutmak ister. Bağımlılık kokan ilişkilerde izole bir yaşam vardır, çiftin baş başa geçirdiği zaman artmıştır ancak arkadaşlar ve aileler ile iletişim azalmış, iletişim çemberi daralmıştır. Bu durum, bireylerin birbirine olan mecburiyetlerini arttırabilir. Kişi beynini "o benim her şeyim, ben onsuz yapamam, onsuz olmayı hayal edemiyorum" gibi rasyonel olmayan düşüncelerle doldururken, bir taraftan da yaşadığı ilişkinin bitmemesi için mükemmel sevgili olmak, her türlü beklentiyi karşılamak, her anını doldurarak başkasına muhtaç olmamasını sağlamak isteyerek kendi varlığından vazgeçebilir. Hatta "biri her an aklını çeldirir" diye düşünerek onu hemcinslerinden uzak tutmaya da çalışabilir. Yani çok seviyor gibi görünmek esasen bir kayıp korkusunun dışa vurumu olabilir. İlişkilerinde bağımlı olanlar, genelde bir noktadan sonra, eşlerini aşırı derecede eleştirmeye, onları "ilgisiz, kalpsiz, duyarsız" olarak suçlamaya başlayabilirler." dedi.
Birlikte durun, ama yapışmayın
Bağımlı ilişkilerin bir çeşit ebeveyn çocuk ilişkisi olduğunu ifade eden CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Yeşil; "Bağımlı ilişkiler çiftin sadece günlük yaşamlarını değil cinsel yaşamlarını da sekteye uğratabiliyor. Bağımlı olan kişiler birbirlerine ebeveyn veya çocuk gibi davranmakta; eşine ya da partnerine annelik ya da babalık yapmaya çalışmaktadır. Ebeveyn-çocuk ilişkisinde her şeye bir şekilde yer vardır ancak en olmayacak şey ebeveyn ile çocuğun cinsel birliktelik yaşamalarıdır. Bu nedenle çok iyi anlaşsalar bile bu çiftler cinsel açıdan birbirlerini arzulamazlar ve çok uzun süre seks yapmadan durabilirler. Yani bağımlı ilişkilerde zamanla cinsel işlev bozuklukları baş gösterebilir. Bu bozukluklar sıklıkla erkeklerde cinsel soğukluk, ereksiyon problemleri veya ileri derecede erken boşalma, kadınlarda ise cinsel isteksizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca bu kişilerde ilişkisel olarak en sık karşılaşılan sorunlar ise; kıskançlık, öfke, asosyal yaşam, merkeze eşi ya da partneri koyma, onu devamlı kontrol etme, ilişkinin geleceği ve güvenliği için görüşülen zamanların artması ve iki tarafın kendine ayıracağı özel zamanın olmaması şeklindedir. Sağlıklı bir evlilik ve cinsel yaşam; tüm beklentilerimizi ve mutluluğumuzu partnerimize bağlamak yerine, kendimize ait bir yaşam alanı yaratmaktan geçer. Bu nedenle "birlikte durun ama birbirinize yapışmayın, bağlanın ama bağımlı olmayın" diyoruz." dedi.
0 yorum:
Yorum Gönder